Nurdan Haber

Birazcık Tebessüm Çokça Tefekkür

Birazcık Tebessüm Çokça Tefekkür
11 Mayıs 2016 - 23:09

BİRAZCIK TEBESSÜM ÇOKÇA TEFEKKÜR

“Politikacı kalbinin diliyle konuşabildiği gün, devlet adamı olmuş sayılır.”

                                                                                                              A. Faud Başgil       

 

“Arkamdan yürüme, ben rehberin olmayabilirim.”

                                                                Kızılderili Sözü

 

 “Nerede otorite varsa orada otoriteye direnen bir adam vardır.”      

                                                                                                  Oscar Wilde

 

“Gölge, doğuşunu ışığa borçludur.”

                                                  Johngay

“Düşüncelerle karşılaşınca; zayıflar korkar, aptallar karşı gelir, akıllılar karar verir, ustalar da yönetir.”   

                                                                                                                                                         Mme Jeanne Roland

“Dinlemesini bilenler, ülkeleri fethetmesini bilenlerden daha büyüktürler.”  

                                                                                                     Franklin       

DEDİKODU

Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi sırasında ordunun ihtiyacını karşılamak için şiddetle paraya ihtiyaç duyar.

Defterdarı, para temini için bir mirasa el koyması teklifinde bulunur.

Yavuz, hiddetlenerek şunları söyler:

– Ey deftardarım! Biz buralara kadar halkın malına el koymak için değil, ülkeler almak, halkı rahat ve huzura kavuşturmak, zulümleri önlemek ve adaleti hakkıyla yerine     getirmek için geldik…

Sözünü şöyle bitirir:

“Müteveffaya (ölen zengine) rahmet

geride bıraktığı malına bereket

Mirasçı oğluna afiyet

Servet düşmanı gammaza da lânet…”

Böylece Yavuz, tarihî fetihlerine yeni bir anlam yüklüyor. Gönülleri hoplatacak bir ders veriyordu.

 

     BİNEK TAŞI

Sadrazam Fuat Paşa, Ahmet Vefik Paşa için şöyle demiş:

– Ahmet Vefik Efendi binek taşı büyüklüğünde bir pırlantadır. Ne süs eşyası olarak kullanılır, ne de kaldırım taşı olur…

    

    DOSTLUK

Bilge ile sultan dost olurlar. Bilge, bir mecliste hükümdarın kendisinin varlığından rahatsız olduğunu sezdi. Köşesine çekildi.

Bir süre sonra sultanla karşılaştılar.

Sultan, bilgeye sordu:

– Meclisimize niçin gelmiyorsunuz?

Bilgenin cevabı kulaklara küpe:

– Niye gelmiyorsun? diye sormanız, niye geldin? diye sormanızdan daha hoştur…

    

      BAŞLAR VE KAFALAR          
III. Selim, dürüstlüğüyle bilinen fakir bir âlimi kadı tayin etmek ister. Paşalardan biri onu görünce şöyle der:
– Böyle ayağına giyecek ayakkabısı bile olmayan bir adam nasıl kadı olur?  

Söylenti, sultanın kulağına kadar gelir. Bunun üzerine Sultan şöyle konuşur:

– Biz hükümlerimizi ayağımızla değil, kafamızla veririz.  

   

    ÖNDE OLMAK

Sü­ley­man Na­zif’in ce­na­ze na­ma­zından son­ra, Ce­nab Şe­ha­bed­din’in rah­met­li dos­tu­na hi­ta­ben yaz­dı­ğı bir metin okun­du. Bunu Ce­nab oku­ma­mış, bir gen­ce ve­rip okut­muş­tu. Ta­but, he­nüz mu­sal­la­nın üs­tün­deydi. Her­kes dik­kat­le din­li­yor­du. Şu unu­tul­maz cüm­le, göz­le­rin ya­şar­ma­sı­na se­bep ol­du

– Na­zif, sen ha­yat­ta ol­du­ğu gi­bi ölüm­de de ba­na ta­kad­düm et­tin! (ön­de ol­dun)

      

      AYDINLIK EVLER  

       Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk vazife yaptığım yere, Konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Burası küçük bir beldeydi. İlk gece bir eve misafir olmuştum. Burası tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Saatler epey ilerledi ancak yine bir hareket yoktu.

      Evin büyüğüne sıkılarak sordum:

      – Hacı amca, sizin buralarda kaçta yatılıyor?

      Cevap verdi:

      – Evladım, az sonra tren gelecek, onu bekliyo­ruz.

     Merak ettim, tekrar sordum:

      – Trenden bir yakınınız mı inecek?

      Hacı amcanın cevabı inanılacak gibi değildi:

      – Hayır, evladım. Bekle­diğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda ışığı yanan bir ev bul­mazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye treni bekliyoruz.

Prof. Dr. Saffet Solak Bey’in Bir Hatırası

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )