Nurdan Haber

Tefekkür Gözlüğü: Fakirlik

Tefekkür Gözlüğü: Fakirlik
17 Şubat 2018 - 18:53

TEFEKKÜR GÖZLÜĞÜ FAKİRLİK

Bir gün Ankara’dan İstanbul’a yolculuk yapıyorduk. Uçakta Sayın Bülent Atabey ile tanıştım. Sohbetimizin devamında bana dedi ki:

-Hocam sizce zenginlik nedir?

Ben de dedim ki:

-Maddi olarak mı? manevi olarak mı?

O da dedi ki:

-Yok, maddi olarak zenginlik nedir? Onu öğrenmek istiyorum.

Ben de dedim ki;

-Mali mülkü çok olan servetinin hesabını bilmeyen, maddi noktada çok geliri olan bir insana genelde bugünkü şartlarda zengin deniliyor.

O dedi ki:

-Hayır hocam malı ve parası çok olan zengin değildir. Eğer öyle olsaydı benim şu anda Harem’de yüzlerce dairem olurdu. Ancak ben 150 tane makina aldım, ilaç üretiyorum. Dünyanın her tarafına ihraç ediyorum.

Ben bu makinaları şimdi satsam 50 daire ancak alır. Ama ben bunu kayıp kabul etmiyorum. Ben zengin bir adamım. O halde zenginlik maddi varlıkla ölçülmüyor.

Hadisi şerif de buyurulmaktadır ki:

“Bir sabah namazının sünnetini kılmak dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.”

Müslim Müsâfirîn, 96.

Bu yazımızda insan niye fakirdir, bu konuya bir bakacağız.

İnsan, teknolojide bu kadar ileri gitmiş. Diyelim ki en meşhur otomobilleri, uçakları, trenleri ve gemileri imal etmiş.

İyi de otomobili otomobil yapan enerji kaynağıdır. Yani onu hareket ettiren petrol, elektrik, gaz veya güneş enerjisi gibi insanların yapamadıkları icat ve imal edemedikleri şeylerdir.

Böyle bir araba sahibi olan, yakıtı olmazsa bu araç demir yığınından başka neye yarar?

Öyleyse bizim teknolojimizin enerji kaynaklarını biz yapamıyorsak var edemiyorsak biz zengin miyiz?

Şimdi kendimize bir bakalım. Biz insanız ve hayatımızın devam edebilmesi için de öncelikle havaya sonra suya sonrada yiyeceğe ihtiyacımız var.

Bugün otomobil fabrikalarının hepsi bir araya gelse bir tek buğday tanesini yapabiliyor mu?
Yapsaydılar bir buğday tanesi bir otomobil fiyatına olacaktı, nasıl yiyecektik?

İnsanın hayatının devam edebilmesi için de öncelikle havaya sonra suya sonrada yiyeceği ihtiyacı var.

İnsanın ihtiyaçları öyle çok ki, saymakla bitmez.
Düşünelim, yiyeceklerimize tablacılık yapan insanlar, bize ikram edilen nimetlere aracılık yapıyorlar. Karşılığında bir fiyat alıyorlar.
Çok ihtiyacımız olan havanın bugünkü teknolojiyle yapılması mümkün değildir.
İnsan 3 dakika havasız duramıyor. Su havadan farklı mı? Günde en azından 5-10 defa su içme ihtiyacı duyuyoruz. Teknoloji acaba bu suyu icat edebiliyor mu?

Bakınız insanın hayatını devam ettirebilmesi için temel ihtiyaç maddeleri olan hava, su ve yiyecekler bize gönderiliyor.

Bu açıdan düşündüğümüzde; yeni dünyaya gelen bir çocuğa da onun ihtiyacı olan süt kan ve fışkı arasından annesinin rahmet musluklarından çocuğun ağzına gönderilmesi bizim teknolojik imkanlarla mümkün müdür?
Teknoloji teknoloji diyoruz, teknolojinin temelinde bugün hepimizin bildiği demir ve benzer madenler vardır.

Bu madenler dağlarca taşların arasında yerin derinliklerinde depolanmışlar. Biz o hammaddeyi alıp içerisindeki yabancı maddelerden arıtarak kullanıyoruz. Ama hiçbir demir fabrikası demiri ve diğer madenleri yaratamıyor. Ya da herhangi bir maden fabrikası diğer madeni işlemesi mümkün değildir.

Şimdi soralım. Altın mı değerli demir mi değerli?

Tabi herkes ittifakla diyecektir ki altın değerli. Oysa eğer demir rezervleri yerine altın olsaydı hiçbir işe yaramazdı.

Evet her an ihtiyacımız olan hava mı değerli ekmek mi?

Tereddütsüz çalışarak kazanmak söz konusu olduğu için herkes ekmek değerli diyecektir.
Düşünelim, insan 50-70 gün yemek yemeden yaşayabilir, ama 3 dakika havasız yaşayamaz.
O halde düşünelim, her an ihtiyacımız olan bu havayı bol miktarda insanın emrine parasız, pulsuz seferber eden insanın zenginliği midir?
İşte besmele böyle bitmez, tükenmez mübarek bir kelimedir ki bu fakir insanı, vazgeçilmez ihtiyaçlarına, ihtiyaç anında cevap veren bir yaratıcıya rapt ediyor, bağlıyor.

İster talep etsin ister etmesin ihtiyaçları hayatı boyunca ihmal edilmeden gönderiyor.
İnsan olarak biz Allah’ın nimetlerini bizden Allah için isteyen insanlara bir veririz, iki veririz, üçüncü de inayet olsun der, kapıyı yüzüne kapatarak göndeririz.

Cenab-ı Allah bizi adeta bir çocuk gibi dünya rahminde, ömür boyu kapıları yüzümüze kapamadan besliyor.

Bunu daha iyi anlamamız için birinci sözü tekrar tekrar okumamız gerekmektedir.

“Evet, bu kelime “Bismillâh” öyle mübarek bir definedir ki; senin nihâyetsiz aczin ve fakrın, seni nihâyetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîm’in dergâhında aczi, fakrı en makbûl bir şefaatçi yapar.” Sözler

Prof.Dr. Cahit Kurbanoğlu

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )