Nurdan Haber

Diyabet kontrol edilebilir

Diyabet kontrol edilebilir
19 Şubat 2018 - 12:06

Biruni Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Esra Şüheda Hatipoğlu, uzun süre kan şekerinin yüksek seyretmesinin kronik birçok organı etkileyebilen komplikasyonlara neden olabildiğini belirterek, “Etkilenen organ ve sistemler arasında kalp, böbrek, göz ve damarlarla periferik sinir sitemi başlıcalarıdır.” dedi.

Hatipoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, diyabetin, kan şekeri yüksekliğiyle seyreden, sürekli bakım gerektiren bir hastalık olduğunu söyledi.

Türkiye’de diyabet görülme sıklığının arttığını aktaran Hatipoğlu, bu sonuçların, diyabetin ülkede en önemli toplum sağlığı sorunları arasında yer aldığını gösterdiğini ifade etti.

Doç. Dr. Hatipoğlu, obezitenin diyabet gelişimi için önemli bir risk faktörü olduğuna işaret ederek, şu bilgileri verdi:

“Birinci derece yakınlarında diyabet olanlar, diyabet prevalansı yüksek etnik gruptakiler, iri bebek doğuran veya daha önce gebelik diyabeti tanısı almış kadınlar, düşük doğum tartısı olan kişiler, sedanter yaşam süren veya fizik aktivitesi düşük, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olanlar, şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullananlar, solid organ transplantasyonu olanlar risk altındaki grupta yer alıyor. Ayrıca, hipertansiyon, dislipidemi, polikistik over sendrom, insülin direnciyle ilgili klinik hastalık, koroner, periferik veya serebral vasküler hastalıklar da risk faktörleri arasında bulunuyor. Diyabet, özellikle de tip-2 diyabet olarak adlandırdığımız ve insülin direnciyle seyreden diyabet, sıklıkla semptom vermeden gelişmektedir. Diyabetin sık gözlenen semptomları çok su içme, çok idrara çıkma, iştah artışıyla çok yeme veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma ve ağız kuruluğudur. Daha nadir görülen semptomlar ise bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı enfeksiyonlar ve tekrarlayan mantar enfeksiyonlarıyla kaşıntıdır.”

– “Diyabetik hastalarda ayak bakımı hayati öneme sahip”

Diyabetin yeterli düzeyde tedavi edilmediğinde çeşitli sistemik komplikasyonlarla seyredebildiğini aktaran Hatipoğlu, şöyle devam etti:

“İnsülin eksikliği ve ağır hiperglisemi sonucunda komaya kadar ilerleyebilen ani ve ağır komplikasyonlar gelişebilmektedir. Yine uzun süre kan şekerlerinin yüksek seyretmesi de daha kronik birçok organın etkilenebildiği sistemik komplikasyonlara neden olabilmektedir. Etkilenen organ ve sistemler arasında kalp, böbrek, göz ve damarlarla periferik sinir sistemi başlıcalarıdır. Kalp damarlarındaki tıkanıklıklar kalp krizine kadar ilerleyen süreçlere neden olabilir. Böbrek tutulumu ile böbrek yetmezliği ile sonlanabilen kronik sorunlar ortaya çıkabilir, göz tutulumu ile de görme kaybı gelişebilir. Tüm dünyada kronik böbrek yetmezliğinin ve körlüğün en sık nedenleri arasında diyabet yer almaktadır. Periferik nöropati, ayaklarda uyuşma, karıncalanma ve batma hissi oluşturarak kişinin hem uyku hem de hayat kalitesinde bozukluklara neden olabilir.”

Diyabetin, geç komplikasyonları arasında yer alan periferik nöropati, periferik arter hastalığı ve ayak travmaları ile ayak ülserine yol açabildiğini vurgulayan Hatipoğlu, hastalarda yaşam boyunca diyabetik ayak ülseri gelişme riskinin yüzde 12-15 arasında olduğunu aktardı.

Doç. Dr. Hatipoğlu, diyabetik ayak ülserlerinin hayat kalitesinin bozulmasına sebep olduğu gibi ampütasyona kadar ilerleyen istenmeyen sonuçlara da yol açabildiğine işaret ederek, bu nedenle hem şeker yüksekliklerinin önlenmesinin hem de ayak bakımının hayati önem taşıdığını söyledi.

“Tüm olumsuzluklara rağmen diyabet, önlenebilen ve kontrol edilebilir bir hastalıktır.” diyen Hatipoğlu, çevresel faktörlerin özellikle de tip-2 diyabet gelişiminde büyük oranda sorumlu olduğunu, hareketsizlik, yağlardan zengin, posadan fakir, kalorisi yüksek besinlerin tüketilmesi gibi olumsuz beslenme alışkanlıklarının diyabet gelişiminde artışa yol açtığını kaydetti.

– “Diyabet uyum ve mevcut tedavi modelleriyle kontrol edilebilir”

Doç. Dr. Esra Şüheda Hatipoğlu, diyabet için ilk basamak tedavinin diyet ve egzersiz olduğunu, yüzde beşlik kilo kaybıyla dahi insülin direncini azaltmanın mümkün olabildiğini aktararak, “Bu nedenle diyabet riski olan kilolu veya obez bireylere kilo kaybı önerilir. Enerjinin yüzde 30’undan azının yağlardan karşılanması ve egzersizle kiloda yüzde 5-7 oranında azalma sağlanabilir. Komplikasyonların da göz önünde bulundurulması şartıyla düzenli egzersiz yapmaları tüm diyabetli hastalara önerilir.” ifadelerini kullandı.

Diyabet hastalarında daha çok tempolu yürüyüş ve yüzme gibi aerobik egzersizlerin tercih edilebileceğini anlatan Hatipoğlu, şunları kaydetti:

“Oral antidiyabetik ilaçlar ve insülinler, diyabette yaşam tarzı önerilerine ilave olarak kullanılırlar. Hangi hastada hangi tedavi şeklinin kullanılacağı hastanın durumuna, ek komplikasyonlarına ve yaşam alışkanlıklarına göre değişiklik göstermektedir. Yani bir diğer deyişle tedavi bireyseldir, hastadan hastaya fark gösterebilmektedir. Diyabet maksimum düzeyde uyum ve mevcut tedavi modelleriyle kontrol edilebilir bir hastalıktır. Bir hasta için uygun olan tedavi bir diğeri için uygun olmayabilir. Tedaviye mutlaka hastanın da görüşleri alınarak devam edilmelidir.”

AA

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )