Nurdanhaber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi, gerek Risale-i Nur adlı eserleriyle, gerekse de hususi sohbetlerinde Ayasofya Camiinin ibadete açılacağı günleri muştulamıştır talebelerine. Üstad pek çok eserinde Ayasofya’ya olan sevgisini medh-ü senalarla dile getirir. Aslında bu övgüler esassız bir abartı değildir. Ayasofya’nın gerçek değerini izhar etmekten ibarettir.
Mesela Bediüzzaman, bazı eserlerinde Ayasofya’nın gayet muazzam bir Cami olduğunu belirtir: “Sonra gider, Ayasofya gibi gayet muazzam bir camie, Cuma gününde dahil olur.” (Tabiat Risalesi) Bu muazzamlık muhtemelen ilgili camiin ism-i azam hakikatine istinad etmesinden kaynaklanır. Zira basit bir muazzamlık değildir burada bahsedilen, “gayet derecede bir muazzam olma” durumudur.
Yine Ayasofya, değersiz, anlamsız bir yapı değil, “milyarlara değer mukaddes bir bina”dır ona göre. Böyle mukaddes bir binanın basit sebepler için harap edilmesi ise en dehşetli bir vahşettir ona göre:
“İşte, bir köyde bir hain bulunsa, o köyü masumeleriyle imha etmek veya bir cemaatte bir asi bulunsa, o cemaati çoluk çocuğuyla ifna etmek veya Ayasofya gibi milyarlara değer mukaddes bir binaya, kanun-u zalimanesine serfuru etmeyen birisi tahassun etse, o binayı harap etmek gibi, en dehşetli vahşetlere şu medeniyet fetva veriyor.” (Sünuhat-İfade-i Meram)
Bu örnek başka bir hakikati ifham için verilmişse de, ilk anlamıyla da Ayasofya’nın önemini vurgular.
Bu arada Bediüzzaman’ın Kabe ve Mescid-i Aksa’dan sonra Ayasofya’yı da“mukaddes bir bina” olarak tavsif etmesi dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu tavsif, Ayasofya hakkında, henüz bizce meçhul olan pek çok ulvi ve manevi sırların varlığı hakikatiyle de yüzleştirir bizi. Ayasofya Bediüzzaman’a göre, bu kahraman milletin ebedi bir şeref vesilesidir.
Üstelik ona göre Ayasofya, Kur’an ve cihad hizmetinin Fatih Sultan Mehmed Han’dan kalan pırlanta bir yadigarıdır.
Bediüzzaman, Ayasofya Camiinin müzeye çevrilmiş olduğu iddiasını da kabul etmez. Ona göre Ayasofya müzeye değil, açıkça bir puthaneye dönüştürülmüştür.
On Dördüncü Şua’da ve çeşitli mahkemelerde bu konudaki duygu ve düşüncelerini şöyle dile getirir: “Hem bu kahraman milletin ebedi bir medar-ı şerefi ve Kur’an ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılıçlarının pek büyük ve antika bir yadigarı olan Ayasofya Camiini puthaneye ve Meşihat Dairesini kızların lisesine çeviren… “
Bediüzzaman, eserlerinde Ayasofya Camiine duyduğu sevgiyi yer yer dile getirir. Tabiat Risalesinde bile Allah’ın varlığını ispat ederken Ayasofya Camiinden örnek verir mesela.
Bediüzzaman’a göre Ayasofya Camii gerçek değerini Kur’an tilavetiyle, ibadetle, güzel ve hayırlı işlerle bulabilir. Bu mabed, yanlışların mekanı değil, Kur’an’ın, doğruluğun ve ahlakın sembolüdür ona göre.
Aşağıdaki örnekte Bediüzzaman, Ayasofya Camiinin Kur’an’ın okunduğu ve yaşandığı bir ibadet mahalli olması halinde, tüm dünyadaki inananların bu gelişmeyi hayır duayla anacaklarını da ima eder:
“Mesela; Ayasofya Camii, ehl-i fazl ve kemalden mübarek ve muhterem zatlarla dolu olduğu bir zamanda, tek-tük sofada ve kapıda haylaz çocuklar ve serseri ahlaksızlar bulunup, camiin pencerelerinin üstünde ve yakınında ecnebilerin eğlenceperest seyircileri bulunsa; bir adam o cami içine girip ve o cemaat içine dahil olsa, eğer güzel bir sada ile şirin bir tarzda Kur’an’dan bir aşir okusa; o vakit binler ehl-i hakikatın nazarları ona döner.
Hüsn-ü teveccühle, manevi bir dua ile o adama bir sevab kazandırırlar. Yalnız, haylaz çocukların ve serseri mülhidlerin ve tek-tük ecnebilerin hoşuna gitmeyecek. (Beyanat ve Tenvirler) O halde bu camiyi yeniden ibadete açacak hükümet yetkilisi zat da, ehl-i hakikatin edeceği manevi dualardan ebediyen hissedar olacaktır.”
Bediüzzaman’a göre Ayasofya’nın şu andaki hali “pisliklerle” doludur.
Onun ism-i azam mertebesindeki o “mukaddes” haline yeniden dönebilmesi ise o pisliklerden temizlenmesi ile yani “kuddusiyet” hakikatinin tecellisi ile mümkün olacaktır: İslama, hatta bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip, ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise; bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim. (Emirdağ Lahikası-II, s. 449.)
Görüldüğü gibi Bediüzzaman, siyaseti terk ettiği halde Ayasofya Camiinin ibadete açılmasını sağlamak için dönemin İç İşleri Bakanı’na bizzat giderek müracaat etmek istemiştir.
Ona göre Ayasofya Camiinin yeniden ibadete açılması ezanın aslına döndürülmesi kadar önemlidir. “Nasıl ezan-ı Muhammediyenin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de, Ayasofya’yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir.” (Emirdağ Lahikası)
Görüldüğü gibi Bediüzzaman Ayasofya Camiinin ibadete açılmasını o dönemki demokratlardan talep etmektedir. Onun ezanın aslına çevrilmesi talebi demokratlar tarafından yerine getirilmiştir. Ancak Ayasofya’nın ibadete açılması talebi ise henüz bir karşılık bulmamıştır. O halde bu kutlu vazife bugünkü demokratların omuzlarındaki bir vazifedir.
Bediüzzaman’ın en önem verdiği bu vasiyetini yerine getirecek demokratları ise alem-i İslam ayakta alkışlayacaktır.
Risale ajans.