Nurdanhaber-Haber merkezi
Macaristan’ın Zigetvar kentinde Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) tarafından Kanuni Sultan Süleyman’ın iç organlarının defnedildiği türbeyi bulma amacıyla başlatılan kazı çalışmalarında, Osmanlı dönemine ait tekkenin kalıntılarına ulaşıldı.
Kazıdaki Türk ekibinde yer alan Anadolu Üniversitesi Sanat Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Abdullah Deveci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TİKA’nın desteğiyle başlatılan proje kapsamında 2015 yılındaki çalışmalarda, Kanuni Sultan Süleyman’ın iç organlarının defnedildiği türbenin bulunduğunu söyledi.
Bu yılki çalışmalarda ise önce Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılan caminin kalıntılarının, şimdi ise tekkenin bulunduğunu dile getiren Deveci, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Daha önce yapılan jeofizik çalışmalarda bölgede üç bölümlü bir yapının, arkasında ise kare planlı bir binanın bulunduğu anlaşılmıştı. Bu alanda yaptığımız çalışmalarda cami yapısının temellerine ulaşıp, türbe-cami ilişkisini somutlaştırdık. Var olan örneklerden de biliyoruz ki, camilerin kıble tarafının arka tarafında türbe yapıları bulunur. İstanbul’daki Süleymaniye’nin yanı sıra bunun birçok örneği mevcut. Burada da aynı durum söz konusu. Daha önceki jeofizik çalışmalarda camiyi revak tarafından U biçiminde çeviren bir yapı ya da odalar dizesi de görünüyordu. Kazılarda da U planlı tekke odalarına ulaştık.”
“Birçok kanıtımız mevcut”
Kalıntıları bulunan yapının 1664 yılında çıkan yangında tahrip olduğunu daha sonra ise terk edildiğini belirten Deveci, ”Palanka içerisindeki tüm yapıların tahrip edildiği ve içindeki tüm malzemelerin toplanıp başka yapılarda kullanıldığını bilmekteyiz. Yüksek duvarların yerine yapıların temel düzeyinde olmasının sebebi de bu. Özellikle tekke kısmında seramik ve günlük kullanım eşyalarıyla karşılaştık. Bunların değerlendirilmesiyle de burada gerçekten de bir Osmanlı yerleşkesi olduğu gerçeği ortaya çıktı.” dedi.
Araştırmayı yürüten Macar ekibin başındaki Pecs Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Norbert Pap, Mayıs ayında başlayan çalışmalarda öncelikle cami kalıntılarının bulunduğunu son günlerdeki çalışmaların ise tekke kalıntılarını bulmaya yönelik olduğunu kaydederek, ”Son günlerdeki çalışmalarımızda dervişlerinin kullandığı tekke kalıntılarını bulmayı amaçladık. Kalıntılarına ulaştığımız bu yerde dervişlerin kullandığı tekkelerin odaları vardı. Ortaya çıkarılan bu yapının gerçekten tekke olarak kullanıldığı konusunda birçok kanıtımız mevcut. Tekkenin 4’te 1’ini ortaya çıkardık. Geri kalan kısmını ise gelecek sene ortaya çıkaracağız.” ifadelerini kullandı.
Pap ayrıca, 1570 ile 1680’li yıllar arasında kullanıldığı tahmin edilen tekkede yaklaşık 6-8 dervişin yaşadığını söyledi.
“Buluntular çizimleri doğruluyor”
Araştırmaya katkı veren Mimar Meral Özdengiz Başak ise Kanuni Sultan Süleyman’ın iç organlarının gömülü olduğu bölgeye dair çeşitli söylentilerin ve bazı araştırmacıların öne sürdüğü farklı iddiaların olduğunu ama yürütülen bilimsel çalışmalarla çok önemli verilere ulaşıldığını belirterek, şöyle konuştu:
”İlk defa çok farklı uzmanlık alanlarından araştırmacılar bir araya gelip halk söylentilerinin ötesinde bilimsel bir çalışma ortaya koydular. Elimizde bulunan yazılı kaynaklarda, görsel malzemelerde ve haritalarda türbenin bulunduğu ‘Türbek yerleşkesinin’ bir tepe üzerinde olduğunu öğrendik. O dönemde küçük ‘buzul çağı’ denen sulak ve yağışlı dönem yaşanıyordu. Dolayısıyla türbenin olduğu iddia edilen birçok yerin aslında o dönemde bataklık ve sulak yerler olduğu ve herhangi bir inşaat yapılmasına imkan vermeyen yerler olduğu anlaşıldı. En önemli kanıtlardan birisi 17 ve 18. yüzyıllara ait arazi ihtilafları ile ilgili mahkeme kayıtlarıydı. O kayıtların yanı sıra taranan Almanca ve Macarca kaynaklar da burayı işaret etti. Yapılan yüzeysel araştırmalar ve elde edilen fiziksel buluntularla bunlar desteklendi.”
Elde edilen fiziki bulguların o döneme ait çizimleri de desteklediğine işaret eden Başak, ”Kazı çalışmalarında ortaya çıkan bulgular, yazılı kaynaklarda, görsel malzemelerde, coğrafi çalışmalarda ve jeofizik çalışmalarda elde ettiğimiz bulguları doğruluyor. Ayrıca bu bölgenin 17. ve 18. yüzyıla ait plan çizimlerinde türbe, cami, tekke ve kışla yapısını görüyoruz. Bugün burada kazılarda ortaya çıkan buluntular da bu çizimleri doğruluyor.” dedi.