Nurdan Haber

İğneyi Kendine

İğneyi Kendine
04 Eylül 2015 - 4:36

Nûr içinde yatsınlar, atalarımızın çok güzel sözleri var: vecîz, hikmetli, edepli… Hepsi de, ya “Kâinâtın Sâhibi”nin ilhâmıyla, “Kâinâtın Efendisi”nin öğrettiği veyâ binlerce yıllık tecrübeler sonucunda beşerin elde ettiği bilgilere dayanıyor. Pek çoğu, olan biteni en güzel, en isâbetli şekilde yorumlamakta… Az ve öz, fakat, en verimli ibret dersi çıkarılacak şekilde söylenmiş…

Ölçüler ne kadar insânî, değil mi, aziz okuyucular? Başlıktan bahsediyorum: iğneyi kendine batır ki, acısı hakkında bir fikrin olsun; sonra, yapabilirsen, çuvaldızı başkasına batırırsın… “İnsanlığın Övüncü” de: “Kendin için istemediğini başkası için de isteme!” demiyor mu? Muazzez Üstâd, önce nefsinden başlama dersi vermiyor mu?

Şu ilk yazımda, iğneyi kendime batırmayı göze alıyorum. Ben, topluluğun içinde bir fert olduğuma göre, pek çok fertlerin benim gibi olabileceğini var sayarak, kendi kusurlarımı tenkîd ile nâzikâne bir yol tutuyor ve  bir bakıma, Size de çuvaldızın ucunu dokunduruyorum. Yine de, husûsî bir şahsı hedef almadığımı belirteyim…

İşte, kusurlarımın başında gelen râhatına düşkünlük ve tenbellik hastalığı bunlardan biri! Uzun zamandır bu illet, yazmamı engelleyip durdu. Yapılacak en önemli işlerime hep mânî olduğu gibi… Ne zaman, elime kalemi alsam, o nârin çubuk, gözümde bir kavak kadar büyüdü ve ağırlaştı. Bir mevzûda fikir yürütmeye kalkışsam, göz kapaklarım, değirmen taşları yüklenmiş gibi açılmaz oldu. En belirgin konular, zihnimin yorgunluk bombardımanı altında darmadağın oldu. İpe – sapa gelmez bir yığın önemsiz iş, beni masadan kaldırıp sokağa saldı. Bitmez gibi görünen takvim yapraklarında yıllarım gömüldü. Geçmez gibi gelen saatlerde ömrüm tükendi. Netîcede, bugün durduğum yerden baktığımda, masallardaki gibi, “bir arpa boyu yol” aldığımı gördüm…

Nice fırsatları hep bu yüzden kaçırdım, dünyâyı elde edemedim. İlime ve mânevî hizmetlere vakit ayıramadığımdan, âhirete yarar iş de yapamadım. İnsanlara faydalı olabilecek bir faaliyeti de başaramadım. Şu müstehzî gülüşte haklısınız, azîz okuyucu.”Pekiyi, ne yaptın?” diyorsunuzdur mutlaka! Çekirgenin karıncaya verdiği cevâbı biliyorsunuz: Bütün yaz, çaldım saz… Bu kadar gürültü, bu kadar toz-duman, yerinde saymak gibi bir durum: elde var sıfır!

Bunları Size neden anlatıyorum? Üstâd, hizmet erlerini bekleyen tehlikeleri sayarken, bu hastalığı da ele almış. Teşhisten sonra tedâvî için reçeteyi yazmış. Ben de, yağı, şekeri, unu bulduğu halde helva yapmaktan âciz adamınki gibi, bunca nasîhatten kendime bir ders çıkarmadığım, çıkaramadığım için esefleniyorum. Cemiyette benim gibi, bile bile lâdes diyenler varsa; akıllarını başlarına alsınlar diye, kendimi örnek gösteriyorum. Benim düştüğüm hâle, bâri başkası düşmesin diyorum…

Diyeceksiniz ki, “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı.” Haklısınız, zâten ne çekiyorsak; bildiğiyle amel etmeyen, söylediğini tutmayan, dili başka “dil”i başkalardan çekmiyor muyuz? Fakat, ben Size kötü örnek olmayayım: Siz, yine de bildiğinizi yapın!..

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )