Bediüzzaman, uzunca bir liste çıkardı ve İbrahim’in de adını ilave etti. İbrahim, ‘Üstad’ım, merak ettim. Bu liste nedir’ diye sorunca
– ‘Dua listesi! cevabını aldı
– Üstad’ım, bize dua eder misiniz, dedi.
Uzak bir yoldan gelmişti. Eserlerini okuduğu Bediüzzaman’ı görmek, hayır duasını almak istemişti.
– İnşaallah kardeşim, dedi Bediüzzaman:
– Dua ibadetin özüdür. Kulun Rabbine en yakın olduğu andır.
– Adın neydi, diye sordu.
– İbrahim, diye karşılık verdi misafiri.
Bediüzzaman, uzunca bir liste çıkardı ve sonuna İbrahim’in de adını ilave etti.
Listede yüzlerce isim vardı.
– Üstad’ım, merak ettim. Bu liste nedir, dedi.
Bediüzzaman, listeyi başucuna koydu ve şöyle cevapladı:
– Nasıl ki bir yere mektup attığında, zarfın üzerine adresi yazarsan, gideceği yere doğru gider ve istenilen yere çabuk ulaşır. Aynı şekilde, dua edeceğin kimseyi de ismiyle anarsan aynı şekilde Cenab-ı Hakkın dergâhına öyle ulaşır.
İbrahim, başını salladı:
– Tamam Üstad’ım, dedi.
Bediüzzaman devamla şu dersi verdi misafirine:
– Hem gıyâbî yapılan dua daha makbuldür. Çünkü ben senin ağzınla günah işlemedim, sen de benim ağzımla işlemedin. Cenab-ı Allah bir mü’minin diğer mü’min kardeşi için yaptığı duayı kabul eder. Dua bir iksirdir, toprağı gümüş yapar, gümüşü de altın yapar.
(Bediüzzaman’la Yaşayan Öyküler kitabından)
*****