Nurdanhaber – Haber Merkezi
Görmez Mekke’de konuştu: İslam’ın 3 büyük düşmanı…
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ‘İslam’ın 3 büyük düşmanı olan cehalet, tefrika ve sefalet biz Müslümanların peşini bırakmıyor’ dedi
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mekke’de basın toplantısı düzenledi. Görmez, Hac ibadeti yaşandığını kaydederek, “Müslümanlar olarak sevinçliyiz. Sevinçliyiz ve umutluyuz. Sevinçliyiz çünkü İslam vahyinin nazil olduğu mekanlardayız. Vahin kalbindeyiz. Bulunduğumuz bölgede bir tarafta Hira var, insanlığa ilk rahmet mesajının geldiği yer. Bir tarafta Hz. İbrahim, Hz. İsmail Peygamber’den itibaren bütün inananların tevhidin merkezi olmuş Kabetullah’ın civarındayız. Peygamberlerimizin bütün arkadaşlarıyla birlikte, asabıyla birlikte İslam’ın rahmet mesajı için mücadele verdiği yerlerdeyiz. Sevinçliyiz çünkü Kurban Bayramı geliyor. Kurban Bayramı İslam ümmetinin Hz. İbrahim tarafından kuruluşunun bayramıdır aynı zamanda. Rabbimizin emriyle Hz. İbrahim tarafından İslam ümmetinin kuruluşunun bayramı olduğu için biz Kurban Bayramı’nı idrak ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Kurban’ın yakınlaşma bayramı olduğunu kaydeden Görmez, “Beden ülkesine hapsettiğimiz ruhumuz asıl onu yaratan kaynağa kavuştuğu için Kurban Bayramı’nı idrak ediyoruz. Dolayısıyla bu açılardan baktığımızda bahtiyarız, sevinçliyiz. Ama aynı zamanda hüzünlüyüz. Aynı zamanda üzgünüz, içimiz buruk sevinçlerimiz gölgeli. Çünkü İbrahim Peygamber tarafından kurulan ve Peygamberimiz Muhammed Mustafa tarafından kıyamet sabahına kadar süreklilik kazanan İslam ümmeti aynı zamanda hazan mevsimi yaşıyor. Büyük hüzünler yaşıyoruz aynı zamanda. Onun için hüzünlüyüz” açıklamasını yaptı.
“İSLAM BELDELERİNDE KAN DÖKÜLÜYOR”
Görmez neden hüzün yaşandığını ise şöyle ifade etti:
“İslam beldelerinde viraneler var, harabeler var. Harabelere dönen İslam beldeleri var. Hüzünlüyüz çünkü iman beldeleri, eman beldeleri olmaktan çıktı. Güven yok oldu. Hüzünlüyüz çünkü İslam beldelerinde selam yok oldu. Aslında imanının yeryüzüne getireceği ilk büyük netice emandır, güvendir. İslam’ın getireceği ilk şey selamdır, barıştır. Ama İslam beldelerinde, iman beldelerinde eman yok oldu. İslam beldelerinde selam yok olduğu için ve İslam beldeleri viranelere, harabelere döndüğü için hüzünlüyüz. Sevinçlerimizi buruk yaşıyoruz. Bayramlarımızı buruk yaşıyoruz. Çünkü can alamaya devam ediyoruz, kan dökmeye devam ediyoruz. İslam beldelerinde kan dökülüyor. İslam’ın 3 büyük düşmanı olan cehalet, tefrika ve sefalet biz Müslümanların peşini bırakmıyor”
Hac aynasından İslam toplumlarına bakıldığında Müslümanların yaşadığı bütün çelişkilerin görüldüğünü kaydeden Mehmet Görmez, hacın insanlara karıncalara bile dokunmamayı öğrettiğini ifade etti.
Kabetullah’ın etrafından tavaf yapılırken, nice Kabe mesabesinde olan müminin kalbinin ve onun sahibinin yok edildiğini ifade eden Görmez, “Kabe bize bu çelişkiyi gösteriyor. Hac bize giydiğimiz ihram ile her türlü makam, mevki, statü ve sınıf farkını ortadan kaldırmamızı öğretiyor” dedi.
Haccın insanlara ihramla sınıf farklılıklarını ortadan kaldırmayı öğrettiğini belirten Görmez, “Ama İslam coğrafyasına hac aynasından baktığımızda ırk ayrımları görüyoruz. Irkçılık üzerine kurulmuş örgütler görüyoruz. Birbirleriyle mücadele eden yapılar görüyoruz. Cinsiyet ayrımı görüyoruz. Halbuki Hac ibadetinin bize öğrettiği husus eşitliktir. İhram bize eşit olmayı öğretiyor” ifadelerini kullandı.
Hacın aynı istikamette, aynı yönde buluşmayı öğrettiğini ifaden eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, haccın aynasından İslam dünyasına bakıldığında mezhepçilik, meşreplik, mezhep-meşrep üzerinde Müslümanlar arasında ihtilafların, savaşların yaşandığına dikkat çekti. Haccın aynasından Müslümanlara bakıldığında, Müslümanların sanki başka tarihin çocukları gibi hareket edildiğini sözlerine ekleyen Görmez, bu çelişkinin görüldüğünü belirtti.
Görmez, hac ibadetinin, dünya hayatının geçici yol ve yolculuktan ibaret olduğunu asıl hayatın ahiret olduğunu öğrettiğini dile getirdi. Haccın varlığının mutluluk olduğunu belirten Mehmet Görmez, “Hac daima diriliştir. Hac daima yeniden dirilişin bir büyük provasıdır. Her sene bu provayı Rabbimiz bütün Müslümanlara yaşatıyor. Her şeye rağmen Kurban Bayramı bütün bu değerlere dönüşün habercisidir. Dolaysıyla Haccın aynasından bize baktığımızda bir taraftan karamsar bir tablo görebiliyoruz. Haccın içinde yaşayan kardeşlerimiz olarak haccın ne kadar büyük bir umut olduğunu, bizi değiştirmeye ve dönüştürmeye, aslımıza dönüştürmeye hazır bir ibadet olduğunu hep birlikte görüyoruz ve yaşıyoruz” açıklamasını yaptı.
Görmez, “Bu yıl ki ifa ettiğimiz hac ibadetini 15 Temmuz’da millet olarak yaşadığımız ihanet ve işgalin tesirleri üzerimizdeyken yapıyoruz” diye konuştu. Hac adaylarının üzerinde 15 Temmuz’da yaşanan ihanet ve işgalin tesirlerinin olduğunu dile getiren Görmez “15 Temmuz’da şehit verdiğimiz bütün kardeşlerimize vahyin kalbinde rahmet diliyorum. Kulaklarında sala, dillerinde tekbir, ellerinde bayrak ile o tankların, topların üzerine yürüyen ve canlarını siper eden bütün şehitlerimize Mekke’den, Peygamberlerin diyarından, asabın diyarından dualarımızı gönderiyoruz. Hepsine rahmet diliyoruz, Yaralı olan gazi kardeşlerimize yüce Rabbimizden acil şifalar diliyoruz” dedi.
Dün akşam 15 Temmuz’da şehit olan vatandaşların aileleri ile bir araya geldiğini kaydeden Görmez, “Biz bu yıl 2016 yılı Haccımızı hep birlikte 15 Temmuz Şehitlerine adıyoruz. Adıyoruz derken, tavaflarımızda onlar olacak, Saide dualarımız da onlar olacak, Arafat’ta dualarımız da onlar olacak. Onlarla birlikte tavaf edeceğiz. Onlarla birlikte saimizi gerçekleştireceğiz. Onlarla birlikte vakfeye duracağız” ifadelerini kaydetti.
“GEÇİŞTİRİLECEK BİR HADİSE OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Kurtuluş Savaşı ruhundan, Sakarya ruhundan, Çanakkale ruhundan, Malazgirt ruhundan nasıl söz ediliyorsa gelecek nesillerin 15 Temmuz ruhundan söz edeceklerini kaydeden Görmez, “Geçiştirilecek bir hadise olmadığını düşünüyorum. 15 Temmuz ruhu dediğimiz o ruhun haccın bize kazandırmak istediği ruhtun uzak bir şey olmadığını, haccın bize kazandırma istediği ruhun aslı olduğunu ifade etmek isterim. Aslında hacılar arasında dolaşırsanız 15 Temmuz ruhunun yerel, bölgesel, milli bir ruh değil aynı zamanda evrensel bir ruh olduğunu da görür, müşade edersiniz” ifadelerini kullandı.
Medine’de Moritanyalı bir iş adamının kendisini ziyaret ettiğini anlatan Görmez, o gün gece yarısına kadar gözyaşı dökerek dua ettiklerini ve darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlandığını kaydederek annesinin evde bulunan her şeyi Mesci-i Nebevi’nin etrafındaki fakir fukara halka dağıtmasını istediğini anlattığını dile getirdi.
15 Temmuz’da toplumun her kesiminin yaşadığını ve sonrasında bu ruhun oluşturduğunu sözlerine ekleyen Görmez, 15 Temmuz ruhunun herkesin hiçbir dayatma ve zorlama olmadan özgür ve hür yaşama arzusu olduğunu sözlerine ekledi.
“Bu ruh haksızlığa, hak gaspına, işgale, teröre karşı direnme ruhudur aynı zamanda” diyen Görmez, “Bu ruhun geleceğimizi herhangi bir çıkar grubuna teslim etmeyeceğimizi ilan ettiğimiz bir ruhtur. Birlikte aynı aşkla, aynı heyecanlar, istikbalimizi inşa etme arzusudur. Bu ruh şehadete giden kişilerin korkusuzca tankların altına yürümelerinin hikmetini bize anlatan yüce bir ruhtur. Bu süreci bir fitneye dönüştürmeden 15 Temmuz zaferini adalet zaferi ile taçlandırdığımız zaman, 15 Temmuz’un o direnişini adelet direnişi ile taçlandırığımız zaman tarihteki yerimizi alabileceğimizi ifade ettim” dedi.
“HİÇ KİMSE BİREYSEL DİNDARLIK ÜZERİNDEN BAŞKA İNSANLARIN DİNDARLIĞINI YARGILAMAYA KALKIŞMAMALI”
Görmez, dindarlığın göreceli olduğunu ifade ederek, “Hiç kimse kendi yaşadığı bireysel dindarlık üzerinden başka insanların dindarlığını yargılamaya kalkışmamalı. Buradan bir ayrımcılık bir tasnife gitmemeliyiz. Bunun bilhassa 15 Temmuz ruhunu canlı tutmak bakımından önemli olduğunu altını çizerek ifade etmek istiyorum” dedi.
Hac ibadetinde karşı karşıya kalınan en büyük tehlikenin haccın insanları değil, insanların haccı değiştirmeye kalkması olacağını ifade eden Görmez, “İbadetlerin rutinleşmesi, şekle indirgenmesi hele hac ibadeti gibi semboller ve simgelerle kuşatılmış Kur’an’ı Kerim’in şair dediği Müslüman olma ve Müslüman kalma bilincimizi diri tutan simgeler olarak ifade ettiği hususları göz ardı edecek olursak o takdirde haşa birilerinin gördüğü gibi bir taşa selam veren, taşlardan oluşan bir yapının etrafında dolaşan, taşları bir başka taşları atan bir görüntü içinde oluruz. Halbuki hac ibadeti şair dediğimiz muhteşem simgelerden oluşuyor. Kabetullah’ın kendisi bir şairdir. Safa ve Merve şairdendir” dedi.
Bunlar anlaşıldığı zaman hac ibadetinin insanları değiştirdiği ve dönüştürdüğü, o zaman haccın bir dirilişin provasına dönüştüğünü aksi halde bir seyahate dönüştüğünü belirten Görmez, “İç içe geçmiş yolculukta önce kalbe yolculuk. Kalbimizin derinliklerine yaptığımız bir yolculuğa çıkarır. İhramın, tavafın, Say’in, Arafat’ın, Cemadattın manaları başka başkadır. Kalbimizin derinliklerine yaptığımız o büyük yolculukları yaşatır. İkinci büyük yolculuk ahiret yolculuğudur. Bizi bu dünyadan kefenimizi giymiş olarak ebedi bir hayata götürür. Bizi mahşere götürür. Hesabımızı veririz. Üçüncü yolculuk tarihe yolculuktur, Ademle başlayan İbrahim ile yenilenen Muhammed aleyhi selam ile kıyamete kadar ebedileşen o tarihe can verir. Dördüncü yolculuk kardeşlerimize yolculuk. Renkleri, dilleri farklı, coğrafyaları farklı ama gayeleri aynı olan dünyalardan bütün kardeşlerimizle buluşuruz. O kardeşlerimizle birlikte, aynı mekanda tavaf, say yaparız Arafat’a çıkarız. Beşincisi yolculuk kıbleye, Kabetullah a yolculuktur. Asıl gaye altıncı yolculuktur. Mahza (asıl) gaye 6. yolculuktur. Hac, gaye demektir. Eve değil, evin Rabbine yolculuktur, Kabe’ye değil Kabe’nin sahibine yolculuktur. Kabe’nin sahibine yolculuk aşığın maşuka vuslatıdır. Bütün bunları ihmal edecek olursak bir ülkeden bir ülkeye göç etmiş oluruz. Haccınızın mebrur olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.
Kurban Bayramını tebrik eden Görmez, “Kurban Bayramı’nı şimdiden tebrik ediyorum. Kurban’ın bir yakınlaşma olarak idrak etmeyi bize nasip etsin. Ülkemizin yıllardır karşı karşıya bulunduğu terör belasından bir an önce kurtularak birlik içinde dünyadaki bütün mazlumların umudu olmaya devam etmesini yüce rabbimden niyaz ediyorum” dedi.
“BU SENE GELEMEYEN ŞEHİT AİLELERİ GELECEK SENE HAC İBADETİNDEN YARARLANACAKLAR”
Geçen yıl Tahran’da Suudi Arabistan büyükelçiliğine yönelik saldırıdan sonra ortamın gerginleştiğini belirten Başkan Görmez, “O saldırıdan sonra iki ülke arasında ciddi sıkıntılar yaşandı. Hac ibadeti yaklaştığı zaman bu sene İranlı hacıların, hac yapamayacaklarına dair Suudi haber ulaştığından itibaren harekete geçtik. İran heyetler göndererek bizden arabuluculuk yapmamızı istedi. Ben konuyu hem Cumhurbaşkanımıza hem Başbakanımıza ilettim ve hassaten Müslümanları birleştiren en önemli noktalardan birisinin Kabetullah olduğunu, hac ibadeti olduğunu ve eğer burada da bir ayrım yapılmaya başlanırsa çok daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağımızı gördük ve çalışmalar başladı. Çalışmalarımız meyvesini de verdi. Türkiye’nin ülke olarak yaptığı arabuluculuklar neticesinde Suudi Arabistan hem vizeleri vermeyi hem de uçaklarına uçuş imkanı vererek hac ibadetini yapamaya izin vereceklerini belirttiler. Kesinlikle haccın siyasileştirilmesine, politik bir gayeye malzeme kılınmasına izin vermeyeceklerini ifade ettiler. Fakat daha sonra çeşitli sebeplerle bu sefer İran tarafının hac ibadetini protesto etmek gibi bir durumla karşı karşıya kaldığını gördüğümüzde de çok büyük bir üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Bir önceki Hac Bakanı ile önemli görüşmelerimiz oldu. Pek çok zaman bu kolaylığı gözeteceklerini ifade ettiler ama bu sene İranlıların hac ibadetini protesto ederek gelmemiş olmamalarının üzüntü verici olduğunu ifade etmek isterim. Herhangi bir siyasi sebeple, herhangi bir ülkenin veya toplumun hac ibadetini engellenmesi ne kadar büyük bir yanlışlık ise, hac ibadeti ile protesto edilmesi de o kadar büyük yanlışlıktır. Hac ibadetini gündelik siyasi tartışmalarımızın dışında tutarak haccın bizi inşa etmeye devam etmesine izin vermemiz lazım. Haccın bize umut olmaya devam etmesi lazım” açıklamasını yaptı. 15 Temmuz şehit ailelerinin isteğini yerine getirmek için her türlü imkanı kullanacaklarını ifade eden Görmez, bu sene gelemeyen 15 Temmuz şehit ailelerinin gelecek sene hacca getirileceklerini veya umre imkanlarından yararlanabileceklerini sözlerine ekledi.
“SUUDİ MAKAMLARI 2018’DE DAHA ÇOK KONTENJAN AÇACAK”
Görmez, Türkiye’nin kontenjanını arttırılması ile alakalı bir soruya da, “Suudi makamları bize daha çok 2018’i gösteriyorlar. Buradaki çalışmaların 2018’de biteceğini, 2018 yılından itibaren gerçek kotamıza veya fazlasına yönelebileceğimizi belirtiyorlar. Bu sene büyük rahatlığın ortaya çıktığını gördüğümüz için bu sene hac biter bitmez 2017 yılına yönelik çalışmalarımız başlayacak. Benim en büyük zorluğum 1 buçuk milyon gözü yaşlı hacı adayımızdır. Kayıtlarını yapıp, her yıl kayıtlarını yenileyen o kuramızı çektiğimiz gün de ekranların karşına geçip göz yaşlı izleyip yine çıkmadı denilince sabahlara kadar ağlayan çok sayıda insanımız var. Bizdeki rakam 1 milyon 700 bin. Ben bir ilimize gittiğimizde en çok bu hac ibadeti ile yanıp tutuşan yaşlılarımız, amcalarımız beni buluyorlar sitemlerini ifade ediyorlar ve gözyaşlarını benimle paylaşıyorlar. Zorluğu aşabilmek için diyanet olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Burası ne kadar yenilenirse yenilensin, İslam dünyasındaki hac beklentisine karşılık verecek bir durumda değildir. Tespitlerimize göre yıllık 25 milyon hac talebi var. Oysa bütün mekanlar genişlese ve her yer hazır olsa bile bu mekanlar 3 milyonu ancak taşıyabiliyor. Metafı birkaç metre genişletmekle bu iş olmaz. Onlardaki umudu biz de taşıyoruz. Onları getirebilmek için her türlü çaba içerisindeyiz” yanıtını verdi.
Modern zamanlarda en büyük sıkıntının bazı alimler olduğuna işaret eden Görmez, “Gerçek alimler bugün içerisinde yaşadıkları toplumda güçlerini kaybettiler. Bir üzüntü verici durum da alimlerin bu ihtilafların içerisinde taraf olmalıdır. En üzücü olanı da bazı alimlerin fetvaları ile teröre alet olmalarıdır” dedi.
Görmez, “İntihar saldırıları dediğimiz saldırılar İslam tarihinde hiç olmamıştır. Modern zamanların savaşlarında bir vahşet yöntemi olarak ortaya çıkmış bir cinayet türü olduğu halde bunlara istişhad denilmesi yani şehit ve şehadetle özdeşleştirilmiş olması bu yönde fetvalar verilmiş olması gerçekten bu asırda yaşadığımız en büyük felaketlerden birisi olmuştur” dedi. Görmez açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Bu vahşeti işleyenlerin vahşetinden, bu konu fetva verenlerde nasiplerini alacaklardır. Buna rağmen ilmin aydınlığında alimlerin yol gösterici olması gerekiyor”
“CUMHUR KANAATİNİ İFADE ETTİ, İKİ PRENSİPTE ANLAŞTI”
Görmez, 15 Ekim’de Avrasya İslam Şuarası’nın toplanacağını ifade ederek, milletin zekatlarıyla, sadakalarıyla, himmetleriyle, milletin çocuklarını çalarak toplumda yanlışlıkları onlarla paylaşılacağını ifade etti. Ramazan Bayramında sevince gölge düşüren bir gelişme olduğunu kaydeden Mehmet Görmez, “Takvim Birliği için İstanbul’da iki toplantı yaptık. Astronomi alimleri ile İslam alimlerini bir araya getirdik. Tek takvim sistemine geçmek için bütün Müslümanların katıldığı çok büyük bir toplantı gerçekleştirdik. Yüzde 80 çoğunluk çok önemli kararlara imza attı. Kendi teklifleri idi, oylama yaparak cumhur dediğimiz çoğunluğa uyalım denildi. Cumhur kanaatini ifade etti. İki prensipte anlaştı. Birincisi dünyanın farklı bölgelerinde farklı muamele olmasın dünyayı bir bütün olarak kabul edelim. Dünyanın herhangi bir yerinde hilalin görülmesi yeterli kabul ederek her tarafta aynı anda Ramazan’a başlayalım, aynı anada bayramlarımızı yapalım diye karar verildi. İkincisi de ‘Astronomi ilminin verdiği bilgileri, destekleyici değil asli bilgi olarak kabul edelim’ kararı verildi” dedi.
Buna rağmen verilen karara riayet edilmemesinin üzücü olduğunu ifade eden Görmez, İslam dünyasının öncülerine mektuplar yazarak İstanbul’da alınan kararları içeren mektup yazdığını söyledi. Görmez, “En büyük zorluk Kurban Bayramı’ndaydı. Müslümanların bir kısmının kurban keserken, bir kısmının Arafat’ta olmaları, bizi dünyanın gözünde de küçük düşüren bir yanlışlık. Bu sene bunun aşılmış olması sevindirici. Ama henüz aşılabilmiş değil. Aşabilmek için daha da büyük çabaların gösterilmesine ihtiyaç var. Büyük oranda aşıldı ancak küçük bir azınlık da olsa kendi fikrinde düşüncesinde ısrar eden kardeşlerimizin varlığını da göz ardı etmiyoruz. Onlarla konuşmaya devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.
“FETÖ’YE GÖNLÜNÜ KAPTIRANLARA CAMİ MİHRABINI VE MİNBERİNİ VERMEMEKTE KARARLIYIZ”
Paralel yapıya yönelik temizleme çalışmaları konusundaki soruya, Görmez, “15 Temmuz’un akabinde 81 ilde komisyonlarımızı oluşturduk. Teftiş ve rehberlik başkanlığımız 81 ilde komisyonlarını oluşturdu ve biz adalet çizgisinden sapmamak üzere her arkadaşımızı dinleyerek hareket etmeye çalıştık. Bu yapıya gönlünü kaptırmış herhangi bir arkadaşa bizim mihrabı teslim etmemiz doğru olmaz ama yanı zamanda ihbar, şikayet üzerine herhangi bir arkadaşımızın zarar görmesine de gönlümüz razı olmaz. Kılı kırk yararcasına çalışmalarımız devam ediyor. En küçük bir yanlışlık ve hata bulduğumuzda herhangi bir arkadaşımızla yolumuza devam etmemiz mümkün değil. Aslında bu daha önce başlamıştı ama mahkemelerle geri dönüşler oluyordu. Şimdi bunu da dikkate alarak hiçbir arkadaşımızın mağdur edilmemiş hem de bu yapıya kalbini, gönlünü kaptırmış insana herhangi cami mihrabını ve minberini vermemekte kararlıyız” dedi.
Kaynak: Timeturk