Nurdanhaber – Haber Merkezi
Milli Eğitim Bakanlığının Hizmet Vakfı ile yaptığı protokol çerçevesinde yürütülen Değerler Eğitimi çalışmaları, güzel ve hayırlı neticeler vermeye devam ediyor. Ahlakını ve temel milli ve dini bilgilerinin hakikatlarını en mukni izahlarla öğrenen öğrenciler, velilerinin izni ile bakanlık onaylı ve okul yönetimlerinin denetiminde gönüllü katılımla aldıkları Değerler Eğitimi seminerlerinden elde ettikleri bilgileri kendi aileleri ve arkadaşları ile paylaşmakta, özgüven ve temel ahlak problemlerini aşarak ailesine ve çevresine saygılı, faydalı insan olma ideali ile yetişmekteler.
Bin yıllık birikim ve tecrübeye sahip bir millet olarak, insanlığın ortak tecrübesinden istifade edilen gerçek şu ki kendi değerlerine sahip çıkmayan, benliğini kaybeden, başka milletlerin taklidine mahkum ve mecbur olmuş milletlerin payidar olamayacağıdır.
Kendisi ve toplumu ile hayat ve kainat ile barışık geleceğine ait hedefleri olan nesiller yetiştirmenin en temel malzemesi kendi öz kültür ve benliğinden alacağı moral ve motivasyonda saklıdır.
Bu sebepten Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığının bu gibi projeleri, çok zaruri ve en temel problemlerimizden olan ideal nesiller yetiştirmek ve toplumun ıslah ve tenmiyesine hizmet edecek çok önemli bir hizmeti ifa etmektedir.
Bu projenin bir benzeri de Adalet Bakanlığı birimleri ile Tutuklu Islahevleri ve Hapishanelerde uygulanmaya devam etmektedir. Burada Değerler Eğitimi Seminerlerine katılan çeşitli suçlardan mahkumiyet almış mahpuslar, istifadelerini ve duygularını gönüllü uzman eğitimcilerimize mektup yoluyla ulaştırıyorlar. Bu mektuplardan ibretlik bir numune aşağıya alıyoruz.
Değerler Eğitimi Seminerlerinin uygulandığı hapishanelerden birinde mahpus genç bir kardeşimizin ibretlik ve samimi duygularla yazdığı mektubundaki ifadeleri:
Selamun Aleykum Ahmet Abi,
Öncelikle Size çok teşekkür ederim. “Neden?” derseniz, hayatımda duymadığım sözleri, kelimeleri ve gerçekleri sizin sohbetinizde ve okuduğunuz kitaplarda duydum. Cezaevine girmezden önce çok kötü yaşamım vardı. Nerde sabah, orda akşam ederdik. Ne helal, ne haram ne kural hiçbir şey bilmiyorduk. Bilsek de uymuyorduk. Sonra cezaevine geldik. Keçiörenden buraya taşındık. Burada boş bir dakkamız yok. Amma en güzeli Ahmet abinin sohbeti. Cumayı iple çekiyoruz.
Dünyanın bir kitap olduğunu ve insanın görevi onu ibretlice okuması gerektiğini, nasıl kitabın harfleri var, bu kainat kitabının harfleri de bütün gözümüzün gördüğü canlılar, çiçekler, kuş, bulutlar, dağlar vs. olduğunu; insanın bu dünyada başıboş olmadığını her yaptığı işin kayıt edildiğini ve buna en açık örnek insanlardaki hafıza olduğunu ve çekirdekler olduğunu; her gün boş boş baktığım gökyüzünün binlerce harika olayı barındırdığını, hele bulut dersini yani bulutun görevlerini ve ALLAH’ın varlığının, bulut apaçık bir delili olduğunu öğrendim. Ve Namaz kılmam gerektiğini anladım.
Ahmet abi o kadar yolu bizim için gelmesi de beni çok etkiledi. Hiçbir kâr ve menfaatiniz yok ve siz kar kış demeden bizlere birşeyler öğretmeye geliyorsunuz. Bence “Dersler ve sohbetler, bundan (dolayı) tatlı geçiyor.
ALLAH Ahmet Abi’den razı olsun. Her geldiğinde imanımız kuvvetleniyor ve çok sağlamlaşıyor. Hele Cennet dersini unutamıyorum. Biz sadece cennette ruh olacağını sanıyorduk. Halbuki yemek, içmek ve herşeyin ebedisi Cennetteymiş. Ve buralardaki (hapishaneler) ibadetler de dışardakinden daha sevap oluyor.
Bir de Meyve Risalesini okuyorum. Adı da çok güzel. Ben bildiğimiz meyve sandım. Ama farklıymış. İçinde hapis yatanlar hakkında çok güzel şeyler var. Bu kitabı yazan kişi de ceza yatmış. Bu da bizi daha iyi anlamasını sağlıyor.
Çok yazdım, daha da yazarım. Ahmet Abi keşke her gün gelse. İnşaallah gelir. Biz de hayrette kalmaya ve RABBİMİZİ öğrenmeye, ahlaklanmaya devam ederiz.
Hamdullah Taştan
imza