Nurdanhaber – Haber Merkezi – Özel
Aziz Kardeşlerimiz
Evvela sizlerin ve alem-i islamın Hicri seney-i devriyelerinizi ve Muharrem ayınızı tebrik ediyor, hizmetlerinizde muvaffakiyetler diliyor, cinni ve insi şeytanların şerlerinden muhafaza olunmanıza dualar ediyoruz.
Kardeşlerimiz malum hadisatın gölgesinde zındıka komiteleri ve mezhepsiz bazı ulema-i su fetö örgütünü bahane edip ekser ehli sünnet tarikat ve cemaatlara hainane bir plan ve propaganda ile saldırıyorlar. Hiç ehemmiyet vermeyiniz ve vermiyoruz. Hükümete tesir ederek ve bilhassa diyaneti iğfal etmek gibi planları hep akim kalacak inşeallah. …..Bu vesile ile Üstadımızın diyanet riyaset dairesi ile alakalı şu ehemmiyetli fıkralarını nazarı dikkatinize arzetmeyi münasib gördük ki Üstadımız buyurmuş;
” .. elbette Diyanet dairesi Nurları himaye etmek hakikî bir vazifesidir. Diyanet dairesi, Meşihat-ı İslâmiye gibi yalnız Türkiye’nin din muallimi değil, belki umum âlem-i İslâma Meşihat-ı İslâmiye yerine alâkası, nezareti, münasebeti var. Âlem-i İslâm o Diyanet dairesine karşı tam hüsn-ü zan etmek, su-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda ziyade lüzumu var. Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslâmî hükûmetlerde o mübarek daireye karşı su-i tevehhüm gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve âlem-i İslâmın her tarafında belki Avrupa’da takdire mazhar olmuş. Risale-i Nur o Diyanet dairesini hem şerefini muhafaza ediyor, hem âlem-i İslâm’a karşı o dairenin bir eseri olarak intişarı gayet lâzım ve zarurî olduğunu, bu noktayı ehl-i vukuf tam nazara alsınlar. Onun için bîçare Said Nursî ve Nur talebelerinden yüz derece ziyade Diyanet Riyaseti âzaları, hocaları alâkadar olmak lâzım. Tâ ki, Risale-i Nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza ve himaye edilsin. Mükerrer beraetler verildiği halde intişarına mâni olan desisecileri susturmak lâzım…
Said Nursî
Ve hem Kastamonu Lahikasında;
Mühim bir hakikatı bu hakikat münasebetiyle bu zamanda ehl-i medreseye ve hocalara taallûk eden bir mes’eleyi beyan ediyorum. Şöyle ki:
Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese tâifesi, tekyeler taifesine serfüru’ etmiş; yani inkıyad gösterip onlara velâyet semereleri için müracaat etmişler. Onların dükkânlarında ezvak-ı îmaniyeyi ve envar-ı hakikatı aramışlar. Hattâ medresenin büyük bir âlimi, tekyenin küçük bir velî şeyhinin elini öper, tâbi olurdu. O âb-ı hayat çeşmesini tekyede aramışlar. Halbuki medrese içinde daha kısa bir yol hakikatın envarına gittiğini ve ulûm-u îmaniyede daha sâfi ve daha hâlis bir âb-ı hayat çeşmesi bulunduğunu ve amel ve ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir tarîk-i velâyet; ilimde, hakaik-i îmaniyede ve ehl-i sünnetin ilm-i kelâmında bulunmasını, Risale-i Nur, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın mu’cize-i mâneviyesiyle açmış, göstermiş; meydandadır.
İşte, Risale-i Nur’a herkesten ziyade kemal-i şevk ile tarafdârâne ve müftehirane medrese tâifesinden olan ulemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessüf, daha medrese ehlinin ekseri, kendi medresesinden çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymettar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillâhi’l-hamd, şimdi tam tamına başladılar. Sözler Mecmuası, hem hocaları, hem muallimleri nurlara çekti. ”
Bu vesile ile başta Memleketimiz ve tüm İslam aleminin tekrar Hicri seneyi devriyesini tebrik ediyor, Hz Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere bütün şühedamızı rahmetle yâd ediyor, İslam coğrafyasında akan kanın son bulmasını, Müslümanlar arasında muhabbet ve uhuvvetin ve ittihad-ı islamın hâkim olmasını bar-ı gah-ı Kibriyadan niyaz ediyoruz.
Hz. Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi ve hizmetkarı
Hüsnü Bayramoğlu
Kaynak: Hizmet Vakfı