S- Sen dedin ateş değil, şimdi ateş nazarıyla bakıyorsun.
C- Evet nur, fenalara nardır.
S- O fırkadan ehl-i fazl kısmına ne diyeceğiz? Onlar iyi adamlardır.
C- Çok iyiler var ki, iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.
S- Nasıl iyilikten fenalık gelir?
C- Muhali taleb etmek, kendine fenalık etmektir….
Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meyl-üt tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak. {*: Ki, komünist ve anarşist manasıyla Kemalizm ve inkılab softaları ve dönmeleri görmüş gibi haber veriyor.} Şu halde böylelerin fena zannettikleri Jön Türkler nazarlarında dahi, mel’un, anarşist ve iğtişaşcı fırkasından addolunurlar. Meslekleri ihtilal ve fesaddır.
S- Belki onlar eski hali istiyorlar?
C- Size kısa bir söz söyleyeceğim. Ezber edebilirsiniz. İşte eski hal muhal.. ya yeni hal veya izmihlal….
Kendisi İslâm, millet-i hâkimesi İslâm, üss-ül esas-ı siyaseti de şu düsturdur: Bu devletin dini, Din-i İslâm’dır. Şu esası vikaye etmek vazifemizdir. Çünki milletimizin maye-i hayatiyesidir.
Münazarat ( 16 – 18 )