Yakın tarihimizde yaşamış olan, fakat bugünkü nesillerce pek az bilinen büyük İslâm âlimleri vardır. Bu bilinmeyen büyük zatlardan birisi de, Manastırlı İsmail Hakkı Efendidir. Büyük İslâm âlimlerinden olan Manastırlı l846-l9l2 yılları arasında yaşamıştı.
Hüseyin Cisrî Efendinin Risale-i Hamidiye isimli güzel eserini Türkçeye tercüme eden İsmail Hakkı Efendi Manastır’da doğmuştu. Sancaktar İbrahim Efendinin oğluydu. İlk tahsilini doğduğu yer olan Manastır’da yapan İsmail Hakkı Efendi, daha sonraları İstanbul’a gelerek medreselere devam etti ve icazet aldı. Daha sonra Fatih camiinde dersler yaptı ve kendisi de talebelere icazet vermişti.
l874 senesinde Dolmabahçe Camiine, bir müddet sonra ise Ayasofya camisine vâiz olmuştu. Bilhassa Ayasofya Camiinde verdiği vaazlar çok meşhurdur. Şöhreti bütün İstanbul’a ve etrafa yayılmıştı. Çok büyük bir cemaat vaazlarını takip etti.
Bu sırada Eyüp Askerî Rüştiyesinde Arapça muallimliği yapmaya başladı. l884 senesinde ise hukuk mektebi fıkıh muallimi oldu. Manastırlı’nın fıkıh dersleri l908 İkinci Meşrutiyet zamanına kadar devam etmişti.
İkinci Meşrutiyetten sonra Ayan Azası olarak parlamentoya girdi. Daha sonraları Mühendishanede, Mülkiyede, Darü’l-Fünunda tefsir ve askerî tıbbiyede ise din dersleri okuttu.
l9l2 senesinde, Sultan Reşad zamanında Ayan Azası iken Anadoluhisarı’ndaki yalısında vefat etti. Cenazesi büyük bir merasimle Fatih Camii avlusuna gömüldü.
“Risale-i Hamidiye” mütercimi olan İsmail Hakkı Efendi; Arapça, Farsça ve Bulgarca olmak üzere üç dil biliyordu. Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşad mecmualarında ve ayrıca muhtelif gazetelerde dinî makaleler yazıp, neşretti.
Kıymetli İslâmî eserlerinden bazıları şunlardı:
İslâm Akaidine Dair, Mevâidü’l-Enam Fi Berahin-i Akâid-i İslâm Ebu Hanife’nin Menkıbelerine Dair, Mevahibü’r-Rahman, Hüseyin bin Muhammet el-Cisri et-Trablusî’den tercüme ettiği “Risâle-i Hamidiye” vardır.
Risale-i Hamidiye’yi bugünkü dile sadeleştirerek neşreden Ahmed Gül kitabın telif sebebini şöyle takdim etmektedir:
Manastırlı İsmail Hakkı Efendi Risale-i Hamidiye tercümesine şu takdim duasıyla başlamaktadır:
“Ölüm gelip de madde perdesi açılmadan önce âhiret gününün durumuna bakıp, o âlemin gerçeklerini görebilmek için Allah’tan, akıl sahiplerinin gönlünü doğru yola çevirmesini ve ondan hiç ayırmamasını dileriz. O, kullarına yakındır, dualarını kabul edicidir.”
Risale-i Nur Külliyat’ında yer yer bu kitaba atıfta bulunan Bediüzzaman Sözler’de şöyle demektedir:
“Hüseyin-i Cisrî “Risale-i Hamîdiye”sinde yüzondört işaratı, o kitablardan çıkarmıştır. Tahriften sonra bu kadar bulunsa, elbette daha evvel çok tasrihat varmış.” (Sözler: 236)
Ayrıca Mektubat’da Üstad, Hüseyin-i Cisrî ve Manastırlı’dan şu şekilde bahseder:
“bu kadar tahrifatla beraber, şu zamanda dahi meşhur Hüseyin-i Cisrî (Rahmetullahi Aleyh) o kitablardan yüz ondört delil nübüvvet-i Ahmediyeye dair çıkarmıştır. “Risale-i Hamîdiye”de yazmış. O risaleyi de, Manastırlı Merhum İsmail Hakkı tercüme etmiş. Kim arzu ederse, ona müracaat eder, görür.” (Mektubat: 163)
(Necmettin Şahiner’in ‘Son Şahitler’ kitabının, birinci cildinden derlenmiştir…)