Nurdan Haber

YAZI

YAZI
21 Kasım 2016 - 13:48

Nurdanhaber – Köşe Yazıları

İnsanları diğer varlıklardan ayırt eden özelliklerden birisi de yazının icadı ve kullanılmasıdır. İlim adamlarınca, yazının ilk defa Ön-Asya, Mezopotamya veya Mısır’da ortaya çıktığı iddia edilmektedir. İşin doğrusunu bilmek pek mümkün olmasa da, bu durum vakıayı değiştirmez… Önemli olan, bu güzel nimetin insanoğluna ihsan edilmesidir. Beşer, kendisi için mühim ve unutulmasında mahzur bulunan bilgileri yazı vasıtası ile muhafaza etmek ve istikbale aktarmak çaresini bulmakla, kim bilir, ne kadar rahatlamıştır…

Özellikle, günümüzün vazgeçilmez bilgilendirme araçlarından olan yazı, her milletin tercihine göre bir şekil alarak gelişmiş ve bizlere ulaşmıştır. Yazının maddi tarafı, bir bilgi aktarma vasıta olması ise; manevi tarafı da onun, insanların duygularını, fikirlerini, inançlarını ifade etmesidir. Bu bakımdan, yazının çok mühim bir buutu, maneviyata hizmetidir.

Bizim millî tarihimizde, çeşitli dönemlerde çeşitli yazıların kullanıldığı bilinmektedir. Göktürk, Uygur, Soğd ve İslâmiyet’le müşerref olarak tanıştığımız Arap yazısı asırlarca kullanılmıştır. Türkçe telaffuza uygun harflerin eklenmesi ile harf sayısı çoğaltılmış ve bu hattın giderek inkişafı neticesinde, nakış nakış işlenen, her biri başka bir sanat eseri olan yazımız ortaya çıkmıştır.

Hepimizin bildiği sebeplerle, Avrupalıların ortak yazısı olan Latin alfabesine geçilmiş, mazi ile irtibatımız bir anda koparılmıştır. Bahanesi ne olursa olsun, bu değişiklik, bir milletin tarihinde görülebilecek en kötü tercihlerden biri olmuştur. Benzer şekilde değişik yazılar kullanan milletler, bu yazılara ilişmeden muasır medeniyet seviyesine erişmiş ve bizi fersah fersah geride bırakmıştır. Rus, Çin, Japon, Kore, İsrail yazılarının, bizim terk ettiğimiz Arap yazısından kolay ve kullanışlı olduğu iddia edilemez; hiçbiri de bizden geri değil…

Bu değişiklik milletimizin vicdanında mâkes bulmamışsa bile, birkaç asırdır yöneticilerin istibdadı altında ezildiğinden dolayı direnci kalmadığından, çaresiz kabullenmek zorunda kalmıştır. Sayıları çok az zevatın pasif mukavemeti de olmasa, bugün tamamen unutulup giden, millî hasletlerimizle mezc olmuş bulunan Arap yazısı ile kaleme alınan Türkçe eserlerden, ancak yabancı ilim adamlarının himmetleri ile haberdar olabilecektik…

Bizler, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sas) ve İslâmiyet’in temel kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’in dili olduğundan Arapçayı ve o dilin yazısını mukaddes addetmişizdir. Bu, inancımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü Kur’ân Allahu Teâlâ’nın kelâmıdır. O kelâmın hangi milletin lisanı üzerine olacağına karar verme yetkisi bizzat Cenab-ı Hakk’ındır. Yüce Kitabın bir harfinin bile değiştirilmeden muhafaza edileceği ve kıyamete kadar gelen bütün insanlara tebliğ vazifesini eksiksiz sürdüreceği de Allahu Teâlâ’nın vaadi ve sözüdür.

Milletimizin Kur’ân ve ondan nebean eden eserleri eskimeyen yazımızla okumak ve anlamak cehtleri sayesinde, giderek demokratik hakların da elde edilmesi sonucunda, devlet kurumları eski anlayışından taviz vererek Kur’ân Kursları ve dinî eğitim verilen mekteplerinde Arapçaya ve yazısına izin vermek zorunda kalmıştır. Artık önüne geçilemez bir şekilde, milletimizin arzusu doğrultusunda, Osmanlıca tabir ettiğimiz, Arap harfleriyle Türkçe okuma ve yazmaya ilgi artmaktadır.

Bu konuda Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyatı vasıtası ile unutulmaz himmet ve gayretleri olmuştur. Bir avuç Nur Talebesi, gecelerini gündüzlerine katarak, bütün baskı ve yıldırma hareketlerine beş para ehemmiyet vermeden, tarihi ve manevi kıymeti çok yüksek olan bu yazıyı günümüz insanlarına aktarmışlardır. Kendilerine şükran borçluyuz; hepsini minnet ve rahmetle anıyoruz.

Risale-i Nur akımının takipçileri olan pek çok kişi, kader-i ilâhinin sevkiyle, bu eserlerin Latin harfleri ile neşrine cevaz ve müsaade edildiğine kanidirler. Harf inkılâbından sonra doğanların ve Risale-i Nurların orijinal yazısını öğrenemeyenlerin, bu eserleri okuyamama mazereti böylece ortadan kalkmıştır. Özellikle SSCB’nin dağılmasından sonra, Türk kökenli devletlerde yaşayan milyonlarca insan, Risale-i Nur’ları Latin alfabesi ile tanzim edilmiş şekliyle okumuş; hak ve hakikate kavuşmuştur.

Tabii, bu durum bizi tembelliğe sevk etmemeli ve eskimeyen yazımızı – en azından – okuyamamak için bir bahane olmamalı… Metotlu ve sıkı bir çalışma ile on beş gün içinde rahatlıkla okuyabileceğimiz bu kutsi ve millî yazımızı, eğer henüz öğrenmemişsek, hemen harekete geçmeli… Unutmamalı ki, Risale-i Nurların ehemmiyetli bir vazifesi de öz lisanımızla birlikte, İslâm harfleri unvanını alan yazımızı da muhafaza ve idame ettirmektir…

Bu çağda, internet nimeti sayesinde, bir tuşla erişilebilecek imkânlar o kadar çok ki… Herhangi bir arama motorunda: “Osmanlıca” veya “İslâm Harfleri” yazdığımızda, sayılmaz kolaylıklar karşımıza çıkacaktır.

Gayret bizden, tevfik Allah’tan (cc)….

Nurdanhaber – Köşe Yazıları

İnsanları diğer varlıklardan ayırt eden özelliklerden birisi de yazının icadı ve kullanılmasıdır. İlim adamlarınca, yazının ilk defa Ön-Asya, Mezopotamya veya Mısır’da ortaya çıktığı iddia edilmektedir. İşin doğrusunu bilmek pek mümkün olmasa da, bu durum vakıayı değiştirmez… Önemli olan, bu güzel nimetin insanoğluna ihsan edilmesidir. Beşer, kendisi için mühim ve unutulmasında mahzur bulunan bilgileri yazı vasıtası ile muhafaza etmek ve istikbale aktarmak çaresini bulmakla, kim bilir, ne kadar rahatlamıştır…

Özellikle, günümüzün vazgeçilmez bilgilendirme araçlarından olan yazı, her milletin tercihine göre bir şekil alarak gelişmiş ve bizlere ulaşmıştır. Yazının maddi tarafı, bir bilgi aktarma vasıta olması ise; manevi tarafı da onun, insanların duygularını, fikirlerini, inançlarını ifade etmesidir. Bu bakımdan, yazının çok mühim bir buutu, maneviyata hizmetidir.

Bizim millî tarihimizde, çeşitli dönemlerde çeşitli yazıların kullanıldığı bilinmektedir. Göktürk, Uygur, Soğd ve İslâmiyet’le müşerref olarak tanıştığımız Arap yazısı asırlarca kullanılmıştır. Türkçe telaffuza uygun harflerin eklenmesi ile harf sayısı çoğaltılmış ve bu hattın giderek inkişafı neticesinde, nakış nakış işlenen, her biri başka bir sanat eseri olan yazımız ortaya çıkmıştır.

Hepimizin bildiği sebeplerle, Avrupalıların ortak yazısı olan Latin alfabesine geçilmiş, mazi ile irtibatımız bir anda koparılmıştır. Bahanesi ne olursa olsun, bu değişiklik, bir milletin tarihinde görülebilecek en kötü tercihlerden biri olmuştur. Benzer şekilde değişik yazılar kullanan milletler, bu yazılara ilişmeden muasır medeniyet seviyesine erişmiş ve bizi fersah fersah geride bırakmıştır. Rus, Çin, Japon, Kore, İsrail yazılarının, bizim terk ettiğimiz Arap yazısından kolay ve kullanışlı olduğu iddia edilemez; hiçbiri de bizden geri değil…

Bu değişiklik milletimizin vicdanında mâkes bulmamışsa bile, birkaç asırdır yöneticilerin istibdadı altında ezildiğinden dolayı direnci kalmadığından, çaresiz kabullenmek zorunda kalmıştır. Sayıları çok az zevatın pasif mukavemeti de olmasa, bugün tamamen unutulup giden, millî hasletlerimizle mezc olmuş bulunan Arap yazısı ile kaleme alınan Türkçe eserlerden, ancak yabancı ilim adamlarının himmetleri ile haberdar olabilecektik…

Bizler, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sas) ve İslâmiyet’in temel kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’in dili olduğundan Arapçayı ve o dilin yazısını mukaddes addetmişizdir. Bu, inancımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü Kur’ân Allahu Teâlâ’nın kelâmıdır. O kelâmın hangi milletin lisanı üzerine olacağına karar verme yetkisi bizzat Cenab-ı Hakk’ındır. Yüce Kitabın bir harfinin bile değiştirilmeden muhafaza edileceği ve kıyamete kadar gelen bütün insanlara tebliğ vazifesini eksiksiz sürdüreceği de Allahu Teâlâ’nın vaadi ve sözüdür.

Milletimizin Kur’ân ve ondan nebean eden eserleri eskimeyen yazımızla okumak ve anlamak cehtleri sayesinde, giderek demokratik hakların da elde edilmesi sonucunda, devlet kurumları eski anlayışından taviz vererek Kur’ân Kursları ve dinî eğitim verilen mekteplerinde Arapçaya ve yazısına izin vermek zorunda kalmıştır. Artık önüne geçilemez bir şekilde, milletimizin arzusu doğrultusunda, Osmanlıca tabir ettiğimiz, Arap harfleriyle Türkçe okuma ve yazmaya ilgi artmaktadır.

Bu konuda Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyatı vasıtası ile unutulmaz himmet ve gayretleri olmuştur. Bir avuç Nur Talebesi, gecelerini gündüzlerine katarak, bütün baskı ve yıldırma hareketlerine beş para ehemmiyet vermeden, tarihi ve manevi kıymeti çok yüksek olan bu yazıyı günümüz insanlarına aktarmışlardır. Kendilerine şükran borçluyuz; hepsini minnet ve rahmetle anıyoruz.

Risale-i Nur akımının takipçileri olan pek çok kişi, kader-i ilâhinin sevkiyle, bu eserlerin Latin harfleri ile neşrine cevaz ve müsaade edildiğine kanidirler. Harf inkılâbından sonra doğanların ve Risale-i Nurların orijinal yazısını öğrenemeyenlerin, bu eserleri okuyamama mazereti böylece ortadan kalkmıştır. Özellikle SSCB’nin dağılmasından sonra, Türk kökenli devletlerde yaşayan milyonlarca insan, Risale-i Nur’ları Latin alfabesi ile tanzim edilmiş şekliyle okumuş; hak ve hakikate kavuşmuştur.

Tabii, bu durum bizi tembelliğe sevk etmemeli ve eskimeyen yazımızı – en azından – okuyamamak için bir bahane olmamalı… Metotlu ve sıkı bir çalışma ile on beş gün içinde rahatlıkla okuyabileceğimiz bu kutsi ve millî yazımızı, eğer henüz öğrenmemişsek, hemen harekete geçmeli… Unutmamalı ki, Risale-i Nurların ehemmiyetli bir vazifesi de öz lisanımızla birlikte, İslâm harfleri unvanını alan yazımızı da muhafaza ve idame ettirmektir…

Bu çağda, internet nimeti sayesinde, bir tuşla erişilebilecek imkânlar o kadar çok ki… Herhangi bir arama motorunda: “Osmanlıca” veya “İslâm Harfleri” yazdığımızda, sayılmaz kolaylıklar karşımıza çıkacaktır.

Gayret bizden, tevfik Allah’tan (cc)….

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )