l920’de Isparta’ta doğdu. Emekli Yüzbaşı Refet Barutçu’nun üvey oğludur. Barla Lâhikalarında Bediüzzaman’ın Refet Beye yazdığı mektuplarda ismi çok geçmektedir. Emekli lise öğretmenidir.
Bediüzzaman’ın, Isparta’nın Barla nahiyesinde bulunduğu ve yaşadığı devrin üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçmiştir. Bu yıllar l926 ile l934 arasıdır. Bu yıllarda yazdığı mektuplara Barla Lâhikası ismini vermektedir. Bu Barla mektupları nur Üstadın kaleme aldığı yıllardan yarım asır sonra neşriyat sahasına atılmıştır. Barla mektuplarının sonlarında Bediüzzaman’ın Refet Barutçu’ya yazdığı kısımlar bulunmaktadır. Mezkûr mektuplarda Bedreddin Uşaklıgil’in ismi birçok yerlerde geçmektedir. Barla mektuplarının neşrine vesile olanlara binlerce şükran ve minnet duygularıyla bu satırlarımı kaleme almaktayım.
“Bedreddin mânevî evladım”
Emekli öğretmen Bedreddin Uşaklıgil kendilerini ziyaretimizde bize şu bilgileri verdi:
“Üvey babam Refet Barutçu gençliğinde vazifeli bir subayken, Yemen’e ve Mısır’a gitmiştir. İstanbul merkez komutanlığı da yapmıştır. Otuz dört yaşında, yüzbaşı iken emekli olmuştur.
“l933’de Isparta’dan Barla’ya Üstadı ziyaret için beraber gitmiştik. Barla’ya annemin babası Hacı İbrahim, babam (Refet Barutçu) ve ben beraber gittik. Yolda göle girdik. Atla gitmiştik. Bedre ve İlema üstünden Barla’ya varmıştık. Üstad ‘On iki tane evlâd-ı manevim var, Bedreddin on üçüncü oldu’ diye bana iltifat ve alâka gösteriyordu. O zamanlar on üç yaşlarındaydım. Dedem ‘Yaşı da on üç’ deyince Üstad tebessüm mederek, ‘Belî belî, tevafuk etti’ diye konuştu. Akşam yatsı arası hiç konuşmuyordu, camide dua ediyordu. Barla’da üç gün kadar kalmıştık. Kırda buluştuğumuz da olmuştu. Kapının arkasında bir zenbil vardı, ‘Bedreddin acıkmıştır’ diye ekmek, zeytin verirlerdi.
“l934’te Isparta’da Şükrü Efendinin köşkünde kalıyordu. Bazan Şükrü Efendinin evine yemek götürürdüm. İkindiden evvel bisikletle yemeği götürdüğüm zaman Üstad bana, ‘Annene söyle, baban haksızdır, annen haklıdır.’ dedi. Oradaki babama ‘Değil mi, Refet?’ dedi, babam da ‘Evet’ diye cevap verdi. Sonra durumu anneme söyledim.
Isparta’daki tümen kumandanı Rüştü Paşa pederin sınıf arkadaşıydı. Eskişehir hadisesinde gelen kuvvetlere ve askerlere hayret etti. ‘Biz buradayız, neden geliyorlar bunlar?’ dedi. Çeşitli dedikodular oldu. Acıklı bir şekilde Eskişehir’e gittiler. Babam Refet Barutçu Eskişehir hapsinde altı ay kaldı.
“Üstad hediyemi kabul etmedi”
“l952 senesinde Üstad İstanbul’da Akşehir Palas Otelinde kalıyordu. Babamla ziyaretine gidecektik. Ben Üstada hediye olarak bir havlu aldım. Babam ‘Üstad hediye kabul etmez, neden aldın?’ diye itiraz etti. Ben de cevaben, ‘Ben Üstad’ın evlâdıyım, benimkini kabul eder’ dedim. Fakat peder yine itiraz edip kabul etmedi. ‘Ben şimdi hoca oldum, alacağım’ dedim ve aldım. Akşehir Palas’taki ziyaretimizde ben Üstada ‘Siz Barla’da beni manevi evlât olarak kabul etmiştiniz; ben şimdi muallim oldum, size bir havlu getirdim’ dedim. Üstad ‘Belî, belî’ diyerek havluyu aldı ve kendi havlusunu verdi. Havluları değiştirdik. Ayrıca bana yirmi beş kuruş da verdi. Çıktığımızda babam ‘Yarısını bana ver’ dedi, ben ‘Hayır, olmaz’ dedim, vermedim.
“Babam l93l’de annemle evlenmişti. l932’de ise Isparta’ya gelmiştik.”
(Necmettin Şahiner’ın ‘Son Şahitler’ kitabının, birinci cildinden derlenmiştir…)