Cemaatler ne demek önce onu tahlil etmek lazımdır. Farz olan ibadeti yerine getirmede iki kişi bir araya gelirse, namazı cemaatle ifa etmeleri, tek tek kılmalarına göre 27 kat sevabı var. Yani dinimiz burada bizi cemaat olmaya teşvik ediyor.
Bu durumda birden çok insanın bir gaye uğruna, bir inanış uğruna, bir ideoloji uğruna vb bir araya gelmeleri ve topluluk teşkil etmeleri bir noktada cemaat anlamına geliyor.
Dolayısıyla cemaatleşmeyi hayra kullananlar da var, şerre kullananlar da var. Önemli olan biz şerre kullananların şerrinden korunmak ve başkalarını zarara sokmaması için tedbirler almamız gerekiyor.
Bir haftadır namazlara camiye gittiğimde kulak misafiri olduğum bir konu; artık namazlarımızı da cemaatle kılamayacağız. Çünkü artık cemaatler hükümet tarafından potansiyel bir tehlike olarak görülüyor, yakında mücadele başlatılacak diye ifade edildiğini işittim.
Ben de devletin yetkililerinin ağzından böyle bir ifade duydunuz mu diye sordum. Yok dediler peki bizi idare edenler size böyle bir ifade kullandılar mı dedim yok dediler nereden biliyorsunuz böyle bir uygulamanın olacağını dedim. Dediler ki siz basını televizyonu takip etmiyorsunuz galiba. Dedim çok etmiyorum önemli mi? Dediler ki evet çok önemli bugünlerde konuşma ve gündem cemaatler. Yakında işte falanca grup cemaatin, İşte falanca oluşumun işte falanca vakfın, devlet üzerine gidecek ve onları da FETÖ gibi A. OKTAR gibi cezalandıracak.
Ben de dedim ki FETÖ’nün üzerine devlet silahlı terör örgütü diye gidiyor. Eğer bu örgüt gibi ülkeye ve insanlara zarar verecek bir cemaatleşme varsa devletin bunun üzerine gitmesi görevidir. Gitmemesi eksikliktir. Ama devlet Allah rızası için bir araya gelen, başkasının imanının kurtulmasına vesile olan, inanışının kendisine yaşatmış olduğu huzuru ve mutluluğu başkasına da yaşatmak arzusu ile hiçbir maddi karşılık beklemeden, Allah rızası için inanç noktasında onların yardımına koşan kişi veya kurumların, cemaat ve tarikatların aleyhinde neden olsun?
Yok siz bilmiyorsunuz seçimlerde Ak Partiye oy veren ve vermeyen cemaat ve tarikatlari hükümet ve devlet tespit etmiş, bundan sonra hedefinde onlar var, böylece onları ortadan kaldırarak potansiyel tehlike olmalarına engel olacakmış.
Siz Devlet Başkanı’mızın, “bundan böyle ben 80 milyon Türk Milletinin Başkanıyım ve onları temsil edeceğim, onların haklarının savunucu olacağım, haksızlıklarını gideceğim” ifadelerini duymadınız mı? Yani sıkıştığınız zaman problemlerimizi anlatabileceğiniz ve çözüm getirecek bir merciinin başımızda olduğundan haberiniz yok mu, niye bu endişeyi yaşıyorsunuz?
Diyeceğim o ki 2019 mahalli seçimlerinden önce milletimizi haklarını arayamaz, sürekli baskı altında kalacakları ve geleceğin geçmişten daha sıkıntı olacağı bir idare tarzına inandırmaya çalışıyorlar.
Bu noktada yetkililer zaman zaman müsait platformlarda bu propagandaları çıkaranların maksatlı olduklarını, hedefte felaket tellallığı yattığını, herkesin, her türlü inanç hürriyeti, devletin himayesi altında olduğunu, devletin mücadele ettiği PKK, YPG, FETÖ terör örgütleri, Adnan Oktar vb. örgütlerin; cemaatlerle, tarikatlarla özdeşleştirilmesi mümkün olmadığını nazara vermeliler ve halkımızı rahatlatmalılar.
Cemaatlerin ve tarikatların geçmişte bu ülkeye oldukça büyük hizmetleri olmuştur. 15 Temmuz kalkışma olayına bu millet bunların meyvesi ile karşı koymuştur. Bunu unutmamak lazımdır. 15 Temmuz’da, her yerde olduğu gibi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde de kalkışmaya karşı direnenlerdeki manzara enteresandır. Ön tarafta pervasızca tanklara, uçaklara, toplara, yağmur gibi yağan mermilere karşı koyanlar, gençlerin içinde sarıklı çarşaflı insanların olduğunu gördüm. Bu vatan fedailerini hangi devlet kurumları yetiştirdiler. Bunların üzerinde cemaatlerin ve tarikatların emeğinin büyük olduğunu hükümetimiz de devletimiz de bizatihi yakinen bilmektedir.
Ben liseden mezun olupta üniversiteye gittiğim zaman, lisede din dersi seçmeliydi. Eğer isterseniz seçiyor ve ders alıyor, istemezseniz seçmiyordunuz. Bir zorunluluk yoktu. Dolayısıyla üniversiteye gelene kadar maalesef iyi bir din eğitimi alamadım. Eğer üniversitede Risale-i Nur’larla tanışmasaydım belki benim de 70’li yılların devletine karşı silah çeken teröristlerin yanında yer almam söz konusu olabilirdi. Bunun için özellikle Devletin ve onun temsilcisi olan Diyanetin; bu cemaatlerden ve tarikatlardan zararlı olanların zararlı yönlerini kendilerine izah etmesi ve onları ikna etmesini görev edinmesi gerekir.
Bundan böyle tenkit etmeden önce hiç olmazsa bu dini ihtiyaç ve boşlukları doldurmak için devletin eğitim kanalıyla etkili adımlar atması gerekir. Biz İmam Hatip okullarından dinini öğrenip ve etrafına öğretsin diye yetiştirmeye çalıştığımız öğrencilerimiz, dini vecibelerini yerine getirmiyorsa, İslâm dinine şüphe ile bakıyorsa, bu eğitimi sorgulamamız gerekir ve ona göre cemaatlere ve tarikatlara hüküm vermemiz gerekir.
Din hayatımızın hem hayatı, hem esası ve hem de nurudur. Bu milletin yeniden hayat bulması ve dirilmesi, dinin hayata kaynak olması, öğretim içinde dini eğitime yer ve önem vermemizle mümkündür.
Bunu eğitim kurumlarımızda hayatlandırmamız lazımdır. İnsan sadece akıl ve mideden ibaret değil ki; kalp, ruh ve sayısız duygu ve latifeleri var.
Çocuklarımızın akıllarını fen ilimleriyle, kalplerini, ruhlarını din ilimleri ile tatmin etmediğimiz sürece, devletini, milletini, insanlığı ve ailesini seven nesiller yetiştirmemiz mümkün değildir.
Çünki dinsiz ilim teröre, ilimsiz din de taassuba götürür. Bunların her ikisi de başımıza çözülmesi zor olan problemler açar. İkisini bir arada yaparsak işte o zaman muasır medeniyet seviyesine çıkarız. 29.07.2018
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu