Nurdan Haber

Fakirullah Hazretlerinin hediyesi

Fakirullah Hazretlerinin hediyesi
09 Eylül 2018 - 8:00

TAHSİN AYDIN

 1917’de Siirt’in Tillo nahiyesinde doğdu. Peygamber Efendimiz (asm)’in amcası Hz. Abbas’ın neslinden gelen Fakirullah’ın torunudur. Sultan Memduh’un oğlu Nur Hamza dedesidir. Babası eski Siirt meb’usu Şeyh Nasreddin’in oğlu Şeyh Tevfik’tir. Şark sürgünlerinden olarak Kastamonu’da bulunurken, Bediüzzaman’ı tanıyıp hizmetinde bulunmuştu.

Kastamonu Lâhikası’nın l8. sayfasında ismi geçmektedir. l98l’de Urfa’da vefat etmiştir. Görüşmemiz mülakat tarzında oldu.

Marifetnâme’nin yazarı İbrahim Hakkı’nın müridi, Tillo’da medfun Fakirullah Hazretlerinin evlâtlarından oluyorsunuz. Tillo’dan Kastamonu’ya niçin gitmiştiniz?

Aile ve akrabalarımızla bizi l938 yılında Kastamonu’ya sürgün olarak göndermişlerdi.

Kastamonu’nun hangi mahalle ve semtinde kalıyordunuz?

Kastamonu’nun Hepkebirler Mahallesinde oturduk.

Üstad Bediüzzaman’la nerede tanıştınız?

Evine ziyaretine gitmiştim. Elini öpmek şerefine erdikten sonra, her gün yanına hizmetine koştum.

Üstad Bediüzzaman nerede ve nasıl bir yerde oturuyordu?

Kira ile karakolun karşısındaki bir evde oturuyordu. Bizim gibi o da göz altında bulunduruluyordu. Hemen her gün ikindi namazından evvel gider, beraber namaz kılardık. Akşama kadar kalırdım. Bazan yemek yediğim de olurdu. Bir kere ikindi namazından sonra kalkmıştım. Feyzi ve Emin de vardı. Oturmamızı söyledi. Bize ikramlarda bulundu. Bize tereyağı çıkarttı. Kastamonu’nun kabağı meşhurdur. Kabak çıkarttı. Somun ekmeği getirdi. Yemeği üçe böldü, bir tahta masanın üzerinde Kur’a çekti. ‘Haydi başlayın’ dedi. Birlikte yedik. Baktık, kapı çalındı. Emin’e ‘Git kapıyı aç’ dedi. Birisi, elinde iki ekmek, biraz kabak, birazda tereyağı ile geldi. Üstad bize, “Bakın, işte sizin burada rızkınız var. Bunlar size geliyor.” dedi. “Siz Nur hizmetinde bulunduğunuz için buradan istihkak geldi” diye buyurdu.

Hizmetinde bulunan talebelerden isimler verir misiniz?

Mehmed Feyzi, Emin, Hilmi ve Taşköprülü Sadık. Ayrıca civardan gelenler de olurdu. İnebolu’dan bir çok kimseler, bu arada baba-oğul Çelebi’ler vardı: Selâhaddin ve Nazif Çelebi.

Üstad’ın hizmetinde bulunurken risale de yazdınız mı?

Çok yazı yazdık. Bazan tashih işlerinde çalışırdım. Bazan kendi söyler, biz de yazardık. Çalışırken bize çay ikram ederdi. Üstad’ın evi tahtaydı. Bazan evindeki bir deliğin ağzına fare gelirdi. “Bak, yemek istiyor” diye, ne yiyorsa, ondan bir parça da farenin deliğinin yanına kordu, fare onları yerdi. Ne yerse fareye de illâ ikram ederdi, “Bu bana ders veriyor” derdi.

Üstada gittiğiniz zaman bir şeyler görüyor muydunuz? İkramda bulunuyor muydunuz?

Üstad hiç hediye kabul etmiyordu. Bir defasında biraz rahatsız olmuştu. Evde memleketimizin meşhur yemeklerinden perdeli pilav yaptırdım. Gördüğünde “Bu nedir? Sen benim hiç hediye kabul etmediğimi bilmiyor musun?” deyince, “Efendim, bu Fakirullah Hazretlerinin hediyesidir.” diye cevap verdim. O zaman “Keçeli, keçeli” diyerek yemeği kabul etmişti. “Fakirullah olunca ben geri çeviremem” demişti. Bu yemekten bir hafta sonra bana: “Yahu, bu yemek çok hoştur, bir hafta kadar bana yetti” demişti.

Kastamonu Belediye Reisi sık sık Üstadı ziyaret ediyordu. Vali Mithat Altıok da Üstad’la görüşmek istemişti. Fakat Üstad onu kabul etmedi, ‘Ben validen bir şey istemiyorum’ diyordu. Belediye Reisiyle sık sık görüşürdü. Belediye Reisi Nur talebelerini de severdi.

Üstad’ın yanına gelen, şapkayla içeri girmezdi. Biz de usûlen külâhla giderdik. Bir gün külâhımı evde unutmuştum. Yanına başı açık girmiştim. Yedek bir sarığı vardı, onu başıma koydu ve öylece birlikte namazı kıldık. Bir kere de Mevlânâ Halid Hazretlerinin cübbesini bana giydirdi. “Bunu bana hapishane müdürünün hanımı Asiye hediye etti” diyordu. Kastamonu hapishanesinin müdürü Tahir Bey, Mevlâna Halid’in talebelerinden Küçük Âşık Mehmed’in torunlarından Asiye Hanım’ın kocasıydı.

Kastamonu’da Üstad Bediüzzaman’ın kaldığı evin az ilerisinde, İstiklâl Harbi kahramanlarından, Yunan kumandanını esir alan, Kurmay Albay Dadaylı Halid Beyin (Akmansü) evi vardı. Halid Beyin kızı ise fabrikatör Hamdi Beyin hanımıydı. Bu hanım yanında bir başka hanımla birlikte Üstad’ın ziyaretine gelmişlerdi. Halid Beyin kızı da Üstada bir tabak muhallebi getirmişti. Ayrıca bir zarfın içinde babasının gönderdiği bir miktar para vardı. Paranın miktarını  bilmiyorum. Üstad bana hitaben, “Benim dişlerim düşmüş, iyice anlatamıyorum, sen arada vasıta ol ve anlat” demişti.

Halid Beyin kızı, “Talebelerine vermek üzere bir miktar para ayırmışım” dedi. Üstad ise, “Hanım kızım, evet, Halid Bey benim ahiret kardeşimdir, kahraman askerlerdendir. Fakat para almak bizim âdetimiz değildir. Bizim bu âdetimiz bozulmasın, buna sen sebep olma!” diyerek, paraları almadı ve kabul etmedi. Halid Beyin kızı çok ısrar etti. Bunun üzerine Üstad, “Bak hanım kızım, Halid Beyin hatırı için bu tatlıyı kabul ediyorum. Fakat parayı kabul edemem. Bu âdetim değildir. Bu âdetimizi bozmaya sen sebep olma” diyerek Halid Beye tekrar tekrar selâm gönderdi.

Şevket Bey ve Ahmed Hamdi Akseki

Kastamonu’da Üstad’ın komşusu Şevket isminde bir zat vardı. Bu zat Üstad’ın komşusu olmakla beraber, hiç Üstad’ın ziyaretine gelmemişti. Kendisi tüccardı. Görüşmemizde şunları anlattı:

“İstanbul’a iş için gittiğim zaman, tatil için Yalova’ya da gitmiştim. Yalova’daki bir otelde çok kalabalık ziyaretçilerin gelip gittikleri bir oda dikkatimi çekmişti. Sorduğumda bana Aksekili Ahmed Hamdi Efendi olduğunu söylemişlerdi. Ben de ziyaretine gittim. Elini öptüğümde nereli olduğumu sordu. Ben de ‘Kastamonuluyum’ dedim. Bana hemen yer göstererek oturttu. Ziyaretçiler azalınca bana, ‘Kastamonu’da bir zat vardır, sen onunla hiç görüştün mü?’ deyince, hiç görüşmediğimi söyledim. Komşumuz olduğunu, fakat hiç görüşmediğimi söyledim. Hamdi Efendi bana ‘Hata etmişsin, hata etmişsin’ diye sitemler etti. Benim, Bediüzzaman’ın komşusu olduğum halde hiç ziyaretine gitmediğime teessüfler ederek, Üstadı çok medh ü sena etmişti. Ben Aksekili’den bu dersi alınca, Kastamonu’da doğru Tahsin Aydın’a gittim ve beni Bediüzzaman’a hemen götürmesini rica etmiştim.”

***

Tahsin Aydın, tüccar Şevket Beyi alıp Üstad’ın evine götürmüş, ziyaret etmişler, ellerini öpmüşler.

Tahsin Aydın, Üstad’ın ziyaretine gelenler arasında Ayasofya Camiinde Üstad’ın vaazını dinlemiş olan Nusret isimli bir zâtın da bulunduğunu anlatıyordu. Bu zat da Ayasofya Camiinde Bediüzzaman’ın yaptığı konuşmanın çok muhteşem olduğunu söylemişti.

(Necmettin Şahiner’in yazdığı ‘Son Şahitler’ kitabının, ikinci cildinden derlenmiştir…)

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )