Nurdan Haber

PEYGAMBERİMİZE OKUNAN SALÂVATLAR BİR ANDA NASIL ULAŞIYOR?

PEYGAMBERİMİZE OKUNAN SALÂVATLAR BİR ANDA NASIL ULAŞIYOR?
Adem Tatlı( ademtatli@nurdanhaber.com )
31 Aralık 2019 - 9:37

PEYGAMBERİMİZE OKUNAN SALÂVATLAR BİR ANDA NASIL ULAŞIYOR?

Günümüzde gençler tarafından sıkça sorulan sorulardan birisi de budur. Bu ve benzer soruları anlamada zorlanmamızın sebebi, meseleleri maddî olarak düşünmemizden kaynaklanmaktadır. Atom üstü âlemde geçerli olan fizik kanunları Einstein (Ayştayn) fiziği olarak bilinir ve biz genelde hep bu atom üstü âlemdeki fizik kanunlarına göre hadiseleri yorumlarız. Hâlbuki atom altı âlem dediğimiz, atomu meydana getiren; proton, nötron, pion, miyon ve kuark âleminde genelde Ayştayn fiziği değil, kuantum fiziği geçerlidir. Bu âlemde nuraniyet hâkimdir. Bir elektron iki delikten aynı anda birden geçmektedir. Burada zaman ve mekân mefhumu kalkmakta, her şey bir anda olmaktadır.

Mesela atom üstü âlemde en süratli hız ışık hızıdır ve saniyede üç yüz bin kilometredir. Dolayısıyla güneşten ışık buraya 8.5 dakikada gelmektedir. Ama ruhun tâbi olduğu nuraniyet âleminde hayalen güneşe bir anda gidilip gelinmektedir. Manen terakki eden kimselerin maddî bedenleri de ruh hafifliğinde ve hayal süratinde hareket edebilmektedir.

Maddî âlemle manevî âlemin tâbi olduğu kanunları Bediüzzaman şöyle ifade etmektredir:

“Cam, su, hava, âlem-i misal, ruh, akıl, hayal, zaman ve saire gibi, tecellî-i timsal akislere mahal ve mazhar olan çok şeyler vardır. Maddiyat-ı kesifenin timsalleri hem münfasıl, hem ölü hükmündedirler. Çünkü, asıllarına gayr oldukları gibi, asıllarının hâsiyetlerinden de mahrumdurlar. Nurânîlerin timsalleri ise, asıllarıyla muttasıl ve asıllarının hâsiyetlerine mâlik ve asıllarına gayr değillerdir. Binaenaleyh, Cenab-ı Hak, şemsin hararetini hayat, ziyasını şuur, ziyadaki renkleri duygu gibi yapmış olsaydı, senin elindeki aynada temessül eden şemsin timsali seninle konuşacaktı. Çünkü, o, timsalinde oldukça harareti, ziyası, renkleri olurdu. Hararetiyle hayat bulurdu. Ziyasıyla şuurlu olurdu. Renkleriyle de duygulu olurdu. Böyle olduktan sonra, seninle konuşabilirdi. Bu sırra binaendir ki, Resul-i Ekrem (a.s.m.), kendisine okunan bütün salâvat-ı şerifeye bir anda vakıf olur” (Mesnevî-i Nuriye, Habbe).

Demek ki Cenab-ı Hak, güneşin nurani olan hararetini onun hayatı, ışığını şuuru, ışığındaki yedi rengini; işitme, konuşma ve görme gibi duyguları yapsa idi, elimizdeki ayna vasıtasıyla güneş bir anda hepimizle görüşür ve konuşurdu, biri diğerine mani olmazdı. Aynen bunun gibi, Resul-i Ekrem (a.s.m.), kendisine okunan bütün salâvat-ı şerifeye bir anda vakıf olur, biri diğerine mani olmaz.

Vefat edenlere okunan duaların da bir anda hepsine gitmesini Bediüzzaman şöyle açıklamaktadır:

“Birinci sual: Denildi ki: ‘Fâtiha ve Yâsin ve hatm-i Kur’ânî gibi okunan virdler, kudsî şeyler, bazan hadsiz ölmüş ve sağ insanlara bağışlanıyor. Hâlbuki böyle cüz’î birtek hediye ân-ı vâhidde hadsiz zatlara yetişmek ve her birisine aynı hediye düşmek, tavr-ı aklın haricindedir.’

Elcevap: Fâtır-ı Hakîm nasıl ki unsur-u havayı kelimelerin berk gibi intişarlarına ve tekessürlerine bir mezraa ve bir vasıta yapmış. Ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedî (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de, okunan bir Fâtiha dahi, meselâ umum ehl-i iman emvâtına aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle mânevî âlemde, mânevî havada çok mânevî elektrikleri, mânevî radyoları sermiş, serpmiş, fıtrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor. Hem nasıl ki bir lâmba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lâmba girer. Aynen öyle de, bir Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer” (Birinci Şua).

Demek ki, Cenab-ı Hak hava unsurunu, kelimelerin şimşek gibi bir anda çoğalmasına bir vasıta yapmıştır. Dolayısıyla okunan bir ezanı veya Yasin-i Şerifi işitmede bir kişi ile bin kişi fark etmiyor. Dinleyen bir kişinin işittiği ses, bin kişi olunca bine bölünmüyor. Her bir ferdin aynı sesi işittiği gibi, okunan bir duayı da bir kişiye veya bin kişiye gönderip bağışlamanın farkı yoktur.

Cep telefonu olarak adlandırdığımız bakalit bir materyalle, koyduğu radyo ve ses dalgaları kanunları sayesinde bir anda Amerika’ya sesimiz ulaştıran Allah, okunan bir ayetin sesini kabire de, aya da, yıldıza da bir anda ulaştırır. Bunlara inanmamak veya inkâr etmek o kimsenin fenni bilmediğini ve cahilliğini ortaya koyar.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )