Nurdan Haber

Mutlak vekilliğe karşı cerbeze -3

Mutlak vekilliğe karşı cerbeze -3
19 Nisan 2020 - 19:15

Evvela: Mutlak vekil ağabeylerin hiçbirisi kendi şahıslarına yönelik yapılan menfi tutum ve söylenen sözlere asla aldırış etmezler. Son zamanlarda Hüsnü Ağabey’in,kendi hakkında küstahça yazılan yazılara da kıymet ve ehemiyet vermediği herkesin malumudur.

Amma ne zaman ki serapa müstakim cadde-i Kura’niye olan, bütün feyiz ve nurunu, insanlığı tenvir ve irşad için ilahi bir güneş halinde arş-ı azamın pürnur ufuklarından inen Kur’andan alan Risale-i Nur’a, Üstadımız’dan kendilerine tevarüs eden tam tarz-ı hareketi, Kur’ani olan düsturlara hücum edildiğinde, aynen Üstadları gibi bir şahenşah kesilir, onların karşısında azim sebat ve kararlılıkla durup asla taviz vermezler.

Saniyen: Zaten Tahiri, Sungur, Ceylan, Hüsnü ağabeyler tarz ve düsturlara muhalefet edenleri birçok zaman hususi olarak ikaz etmiştir.Ne zaman ki onlar anlamayıp yollarına devam edince, ehl-i imanı ve safiyane onlara tabi olanları ikaz etme vazifesini şiddetle yerine getirmişlerdir.

Salisen: Mutlak vekil ağabeyler, hiçbir zaman başka meslek ve meşrebte, İslami hizmet yapan cemaatleri ve şahısları mevzubahis etmemişlerdir. Ne zaman birileri çıkar “biz de nur talebesiyiz,biz de risale-i nur’la hizmet ediyoruz,biz de Üstad’ın yolundan gidiyoruz” deyip Kur’andan gelen Risale-i Nur ve sahabe mesleğinin tereşşuhatı olan tarz ve düsturlarına ilişirse, o zaman bu ağabeyler “hakkın hatırı alidir,hiçbir hatıra feda edilmez” diyerek,mutlak vekilliğin gereğini yaparlar.

Rabian: Ne nam verilirse verilsin, Kur’an’dan ahz edilip gelen ve bizlere lütf-u ilahi olan Risale-i Nur’u ve Kuran’i olan düsturlarını tağyir edip sulandırmak isteyenlere mukabele etmişler ve ediyorlar ve ederler.

Hamisen: Risale-i Nur’un mağlup olmayan ve olmayacak tarz ve düsturlarını,parmak karıştırıp, birileri hesabına bilerek veya bilmeyerek başka şekillere sokmaya çalışanlara karşı mutlak vekil ağabeyler, hakkı söyleyecek ve bunlara karşı bizleri elbette uyaracaklardır.

Sadisen: Eğirdir müftüsüne son ihtar mektubu olsun, “Hatta Sabri ile küçücük münakaşanız; hem Risale-i Nur’a, hem hakaik-i imaniyenin intişarına ehemmiyetli zarar verdiğini senden saklamam. Aynı vakitte burada hissettim, müteessir ve müteellim oldum. Sonra senin gibi ehl-i tahkik bir alimin Risale-i Nur’a oraca ehemmiyetli bir hizmete vesile olacak Sabri oraya gelmesi, ikinizden büyük bir hizmet-i Nuriye beklerken, bilakis üç cihetle Nur’a zarar geldiğini hissettim ve gördüm. Acaba neden bu zarar olmuş? Emirdağ-1 – 205

“Hatta bir hiss-i kable’l-vuku ile Mustafa Oruç kardeşimizin Risale-i Nur’un mesleğine muhalif olarak birisiyle mübahasesi aynı zamanda, belki aynı dakikada ona gayet hiddet ve şiddetle bir gücenmek kalbime geldi. Hatta o Nur’dan kazandığı çok ehemmiyetli makamından atmak arzusu oldu, kalben müteessir oldum.” Emirdağ-1 – 273

“Üç günden beri hiç görmediğim bir sıkıntı beni tekrar sarsıyordu. Şimdi kat’iyyen bildim ki, göze bir saç düşmek gibi az bir nazlanmak sizin gibilerin mabeyninde hayat-ı Nuriyemize bir bomba olur.”(Şualar – 504 ) bunlar gibi Risale-i Nur’da onlarca yerde irşad için yapılan ikazlar Kur’anın işaretine ve iltifatına ve Hazret-i İmam-ı Ali’nin (R.A.) takdir ve tahsinine ve Gavs-ı A’zam’ın teveccüh ve tebşirine (Sikke-i Tasdik-i Gaybi – 131) mazhar olan,”Onlar ne hal ile yazılmış ise, öyle kalması lazım geliyordu. Sonradan tashih ve tanzim etmeye me’zun değiliz.” dediği Risale-i Nur’un ve Kur’an’i olan hizmet-i imaniyyenin müdafaa ve muhafazası için yazılmıştır.

Risale-i Nur mesleğinin Kudsi bir mefkure halinde intikal ettiği mutlak vekil ağabeylerin yaptıkları da bunlardan farklı değildir.

Ders kürsüsü Üstad’ın kürsüsüdur, orada tiyatro yapmayın, dersi sulandırmayın, kendinizi ön plana çıkarmayın, izahat yapmayın, Risale-i Nur’a perde olan kitaplar yazmayın, Risale-i Nur külliyatını, kendi heva ve hevesinize göre tanzim etmeyin, elmas olan Nur hakikatlerinin içine kendi kömür fikirlerinizi koymayın, Risale-i Nur’dan başka birşeyi nazarlara vermeyin, ders adı altında Şer’i Şerife muhalif işlerde bulunmayın diye irşad için olan ikazları mutlak vekil tayin edildiği tam tarz-ı harekatın beyanatıdır.

“Bunun için, safdil gördükleri dostların dostlarına veya dostlara samimi görünerek “İfrata gidiyorsunuz” gibi, bir takım şeyler söylettiriyorlar.” Sözler – 768 burada işaret edildiği gibi bunlar ifrat değildir.

Geçmişte mutlak vekil ağabeylerin bazıları için yaptıkları ikazlara itiraz edip şöyle diyenlerin sesleri hala kulağımızdadır.

“Bunlar da ehli iman, bunlar da İslam’a hizmet ediyor, bunlar da gençleri kazanıyor, bunlar da Risale-i Nur okuyor, ağabeyler haşa ileri gidiyorlar” deniyordu.

Elhamdülillah zaman ağabeyleri haklı çıkardı. Çünkü onlar hadiselere Risale-i Nur’un gözüyle bakıp söylediler. Şimdi de aynı durum cereyan ediyor. İleride pişman olmamak için konuşmalarımıza fikirlerimize dikkat edelim,yoksa şiddetle mesul oluruz.

Mutlak vekil ağabeyler, haşa kendilerinden bir şey ihdas etmemişlerdir. Üstadlarından gördükleri şekilde, hiçbir taviz vermeden bu hizmet-i imaniye ve Kur’aniye’de tam ve halis bir sadakat ve sarsılmaz,daimi bir sebatla devam etmişlerdir, meydandadır.

Onların hiç kimse ile ve hiçbir grupla şahsi bir husumetleri yoktur. Onların tek bir davası vardır, o da asrımızın fehmine uygun Kur’ani bir hizmet olan Risale-i Nur’un ve Üstad’ın düsturları ile İslam’a hizmet etmektir. Rabbim bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın.

Evvela: Mutlak vekil ağabeylerin hiçbirisi kendi şahıslarına yönelik yapılan menfi tutum ve söylenen sözlere asla aldırış etmezler. Son zamanlarda Hüsnü Ağabey’in,kendi hakkında küstahça yazılan yazılara da kıymet ve ehemiyet vermediği herkesin malumudur.

Amma ne zaman ki serapa müstakim cadde-i Kura’niye olan, bütün feyiz ve nurunu, insanlığı tenvir ve irşad için ilahi bir güneş halinde arş-ı azamın pürnur ufuklarından inen Kur’andan alan Risale-i Nur’a, Üstadımız’dan kendilerine tevarüs eden tam tarz-ı hareketi, Kur’ani olan düsturlara hücum edildiğinde, aynen Üstadları gibi bir şahenşah kesilir, onların karşısında azim sebat ve kararlılıkla durup asla taviz vermezler.

Saniyen: Zaten Tahiri, Sungur, Ceylan, Hüsnü ağabeyler tarz ve düsturlara muhalefet edenleri birçok zaman hususi olarak ikaz etmiştir.Ne zaman ki onlar anlamayıp yollarına devam edince, ehl-i imanı ve safiyane onlara tabi olanları ikaz etme vazifesini şiddetle yerine getirmişlerdir.

Salisen: Mutlak vekil ağabeyler, hiçbir zaman başka meslek ve meşrebte, İslami hizmet yapan cemaatleri ve şahısları mevzubahis etmemişlerdir. Ne zaman birileri çıkar “biz de nur talebesiyiz,biz de risale-i nur’la hizmet ediyoruz,biz de Üstad’ın yolundan gidiyoruz” deyip Kur’andan gelen Risale-i Nur ve sahabe mesleğinin tereşşuhatı olan tarz ve düsturlarına ilişirse, o zaman bu ağabeyler “hakkın hatırı alidir,hiçbir hatıra feda edilmez” diyerek,mutlak vekilliğin gereğini yaparlar.

Rabian: Ne nam verilirse verilsin, Kur’an’dan ahz edilip gelen ve bizlere lütf-u ilahi olan Risale-i Nur’u ve Kuran’i olan düsturlarını tağyir edip sulandırmak isteyenlere mukabele etmişler ve ediyorlar ve ederler.

Hamisen: Risale-i Nur’un mağlup olmayan ve olmayacak tarz ve düsturlarını,parmak karıştırıp, birileri hesabına bilerek veya bilmeyerek başka şekillere sokmaya çalışanlara karşı mutlak vekil ağabeyler, hakkı söyleyecek ve bunlara karşı bizleri elbette uyaracaklardır.

Sadisen: Eğirdir müftüsüne son ihtar mektubu olsun, “Hatta Sabri ile küçücük münakaşanız; hem Risale-i Nur’a, hem hakaik-i imaniyenin intişarına ehemmiyetli zarar verdiğini senden saklamam. Aynı vakitte burada hissettim, müteessir ve müteellim oldum. Sonra senin gibi ehl-i tahkik bir alimin Risale-i Nur’a oraca ehemmiyetli bir hizmete vesile olacak Sabri oraya gelmesi, ikinizden büyük bir hizmet-i Nuriye beklerken, bilakis üç cihetle Nur’a zarar geldiğini hissettim ve gördüm. Acaba neden bu zarar olmuş? Emirdağ-1 – 205

“Hatta bir hiss-i kable’l-vuku ile Mustafa Oruç kardeşimizin Risale-i Nur’un mesleğine muhalif olarak birisiyle mübahasesi aynı zamanda, belki aynı dakikada ona gayet hiddet ve şiddetle bir gücenmek kalbime geldi. Hatta o Nur’dan kazandığı çok ehemmiyetli makamından atmak arzusu oldu, kalben müteessir oldum.” Emirdağ-1 – 273

“Üç günden beri hiç görmediğim bir sıkıntı beni tekrar sarsıyordu. Şimdi kat’iyyen bildim ki, göze bir saç düşmek gibi az bir nazlanmak sizin gibilerin mabeyninde hayat-ı Nuriyemize bir bomba olur.”(Şualar – 504 ) bunlar gibi Risale-i Nur’da onlarca yerde irşad için yapılan ikazlar Kur’anın işaretine ve iltifatına ve Hazret-i İmam-ı Ali’nin (R.A.) takdir ve tahsinine ve Gavs-ı A’zam’ın teveccüh ve tebşirine (Sikke-i Tasdik-i Gaybi – 131) mazhar olan,”Onlar ne hal ile yazılmış ise, öyle kalması lazım geliyordu. Sonradan tashih ve tanzim etmeye me’zun değiliz.” dediği Risale-i Nur’un ve Kur’an’i olan hizmet-i imaniyyenin müdafaa ve muhafazası için yazılmıştır.

Risale-i Nur mesleğinin Kudsi bir mefkure halinde intikal ettiği mutlak vekil ağabeylerin yaptıkları da bunlardan farklı değildir.

Ders kürsüsü Üstad’ın kürsüsüdur, orada tiyatro yapmayın, dersi sulandırmayın, kendinizi ön plana çıkarmayın, izahat yapmayın, Risale-i Nur’a perde olan kitaplar yazmayın, Risale-i Nur külliyatını, kendi heva ve hevesinize göre tanzim etmeyin, elmas olan Nur hakikatlerinin içine kendi kömür fikirlerinizi koymayın, Risale-i Nur’dan başka birşeyi nazarlara vermeyin, ders adı altında Şer’i Şerife muhalif işlerde bulunmayın diye irşad için olan ikazları mutlak vekil tayin edildiği tam tarz-ı harekatın beyanatıdır.

“Bunun için, safdil gördükleri dostların dostlarına veya dostlara samimi görünerek “İfrata gidiyorsunuz” gibi, bir takım şeyler söylettiriyorlar.” Sözler – 768 burada işaret edildiği gibi bunlar ifrat değildir.

Geçmişte mutlak vekil ağabeylerin bazıları için yaptıkları ikazlara itiraz edip şöyle diyenlerin sesleri hala kulağımızdadır.

“Bunlar da ehli iman, bunlar da İslam’a hizmet ediyor, bunlar da gençleri kazanıyor, bunlar da Risale-i Nur okuyor, ağabeyler haşa ileri gidiyorlar” deniyordu.

Elhamdülillah zaman ağabeyleri haklı çıkardı. Çünkü onlar hadiselere Risale-i Nur’un gözüyle bakıp söylediler. Şimdi de aynı durum cereyan ediyor. İleride pişman olmamak için konuşmalarımıza fikirlerimize dikkat edelim,yoksa şiddetle mesul oluruz.

Mutlak vekil ağabeyler, haşa kendilerinden bir şey ihdas etmemişlerdir. Üstadlarından gördükleri şekilde, hiçbir taviz vermeden bu hizmet-i imaniye ve Kur’aniye’de tam ve halis bir sadakat ve sarsılmaz,daimi bir sebatla devam etmişlerdir, meydandadır.

Onların hiç kimse ile ve hiçbir grupla şahsi bir husumetleri yoktur. Onların tek bir davası vardır, o da asrımızın fehmine uygun Kur’ani bir hizmet olan Risale-i Nur’un ve Üstad’ın düsturları ile İslam’a hizmet etmektir. Rabbim bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )