Soru – İnsanda milyonlarca spermden biri hayatta kalıyor. Peki, bu adaletsizlik değil midir?
Cevap: Kâinatta hiçbir şey abes ve başıboş yaratılmamıştır. Her bir mahlûkun yaratılışında bir değil, belki binlerce hikmet ve gaye vardır. İnsan yaratılıştaki bu hikmet ve gayeleri dikkate almazsa, yaratılıştaki inceliği kavrayamaz. Her şeyden önce, bir mahlûkun yaratılışında insanlara bakan bir yönü varsa, yaratıcısına bakan binlerce yönü vardır.
Bir canlı yaratılmış olmakla, yokluk âleminden varlık âlemine çıkmış oluyor. Bu o varlık için büyük bir nimet ve saadettir. Kendisine hayat bahşedilmiştir. Bu varlık, Cenab-ı Hakk’ın Hay ismi başta olmak üzere, yaratılışından Sanii ve Halık, belirli bir şekil verilmesinden Mukaddir, azaların uygunluğu ve düzgünlüğünden Musavvir, rızıklanmasından Rezzak ve Rahman, bir hikmet ve gayeye göre yaratılmış olmasından Hâkim, Kerim ve Müdebbir gibi pek çok isimlerine ayna olmuştur. Böyle bir aynalık için kısa bir an yaşamak kâfidir. Çünkü Allah’ın isimlerine ayna olmak ve Allah’ın Mahlûku olmak çok büyük bir şereftir ve bilip idrak edenler için tarifi imkânsız bir saadet ve zenginliktir. Dolayısıyla, yaratılıştaki harikalığı ve inceliği göremeyip bir yaratıcıyı inkâr eden insanlar hariç, cansızlar da dâhil, bütün mahlûkat yokluk âleminden varlık âlemine gelmiş olmanın verdiği; zevk ve hazzı yaşamakta ve kendi lisanıyla Allah’a karşı memnuniyetini dile getirmektedir.
Mahlûkatın yaratılışının hikmetlerinden birisi de, insan başta olmak üzere, melekler ve diğer şuur sahiplerinin mütalaa ve ibret nazarıyla seyretmesidir. Mesela, yenen besinlerden bir anda, hayat sahibi bir değil, milyonlarca spermin yaratılmış olması, Allah’ın azamet ve kudretinin düşünenlere güzel bir ibret olarak sunulmasıdır.
Diğer taraftan, insanın benlik ve gurura kapılmaması için ayet, sperm gibi değersiz atılan bir şeyden insanın çekilip çıkarılışını şöyle nazara vermektedir:
“İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı” (Tarık, 5-6).
Böylece insanın, ilk haliyle son halini karşılaştırma imkânı bulması ve kendisini o sperm halinden bu şekle getirene karşı teşekkür ve kulluk vazifesini yapmasının gereği hatırlatılmaktadır.
Milyonlarca spermin beslenmesi, gayreti, hareketi ve direnci birbirinden farklıdır. Bu farklılıklar onların bulunduğu ortamdan ve yaratılışlarından kaynaklanmaktadır. İçlerinden, hastalıklı ve yeterince beslenmemiş olanların değil de, kabiliyet ve direnci fazla olanın yumurta hücresine ulaşması, beklenen ve istenen bir durumdur. Böylece daha sağlıklı ve dirençli fertlerin yetişmesi sağlanmış olmaktadır.
Diğerlerinin ölmesi adaletsizlik değildir. Zaten yumurtayı dölleyenin de hayatı sperm olarak orada bitmektedir. Ondan sonraki hayat sperm olarak devam etmez. Bu spermlerin hayatı aslında kısa da sayılmaz. Zira bunlar gonatlarda ve testislerde uzun bir süre zaten bekletilmişlerdir. Kendilerine biçilen görevi yerine getirmek için eğitim ve talime ihtiyaçları yoktur. Dolayısıyla, vazifeleri bitince ömürleri de sona ermektedir.
Mahlûkatın yaratılışında Allah’a bakan yönlerinden birisi de, O’nun kendi sanatını müşahede etmesi, kendi sanat eserini kendisinin seyretmesidir. Bunun için de bir an yaşamak kâfidir. Dolayısıyla spermlerin yaratılışında ve hayattan terhis edilmelerinde adaletsizlik ve uygunsuzluk yoktur. Allah’ın spermler için koyduğu kanun son derece yerinde ve yaratılış hikmetine uygundur.