Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde Regaip Kandili idrak edildi
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş “İnsanlığın ve İslam aleminin savaşlar ve salgın hastalıklarla, felaketlerle karşı karşıya kaldığı şu günlerde bizlere düşen sabrı kuşanmak, direnç göstererek zorluklarla mücadele etmektir” dedi.
İslam dünyası için büyük öneme sahip üç aylardan, recep ayının ilk perşembe gününü cumaya bağlayan gecesi olan Regaip Kandili, İstanbul’da da idrak edildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Regaip Kandili dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenledi. Bu kapsamda Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi‘nin ibadete açılmasının ardından ilk Regaip Kandili programı düzenlendi.
Regaip Kandili Özel programı
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın kıldırdığı yatsı namazının ardından başlayan ve pandemi kurallarına dikkat edilen “Regaip Kandili Özel” programında, ilk olarak Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin dört mahfilinde dört sela okundu.
Selanın ardından Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi ve Mevlid-i Şerif okundu. İlahilerin söylendiği ve salavatların getirildiği programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, hidayet ve rahmet kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ramazan ayını müjdeleyen mübarek üç ayların başladığını hatırlattı.
Regaip gecesi dolayısıyla bir araya geldiklerini belirten Erbaş, “Fatih Sultan Mehmet Han’ın yadigarı Ayasofya Cami Şerifi’nden, Akşemsettin Hazretleri’nin kürsüsünden sizleri selamlıyorum. ‘Regaip’ kelimesi, ‘bağış’, ‘ilahi ihsan’ ve ‘arzu edilen sevap’ anlamında kulun Allaha rağbet etmesini ve O’na yönelmesini’ ifade etmektedir. Müslümanlar olarak her yıl içtenlikle yaptığımız dualar, samimi tövbeler ve ibadetlerle ihya ederek huzur bulduğumuz Regaip gecesi, bizlere tüm rağbetimizi Rabb’imize yöneltmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.” diye konuştu.
İnsanın değerinin arzu ettiklerinde gizli olduğuna dikkati çeken Erbaş, arzu ve isteklerinin aynı zamanda istikametini belirlediğini ve müminlerin kendilerini doğru yola iletmesi için günde 40 kez namazda Fatiha suresinde Allah’a niyazda bulunduğunu dile getirdi.
Erbaş, bu geceyi kendilerine sunulmuş olan son bir fırsatmış gibi görmek gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Tüm istek ve arzumuzu Rabb’imize ve onun rızasına yönelterek hayatımızı, davranışlarımızı ve istikametimizi kapsamlı bir muhasebeye tabii tutalım. Nerede olduğumuzu, nerede durduğumuzu, nasıl yaşadığımızı ve nereye doğru yol aldığımızı soralım kendimize. Ve Rabb’imizin şu ayetini hatırlayalım: ‘Ey iman edenler, Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.’ Hz. Ömer’in dediği gibi yapalım. Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim. Mahşerde mizana bırakmadan amellerimizi kendimiz tartalım. Mümin, nefsini Allah adına hesaba çeken kimsedir. Dünyada nefsini hesaba çekenlerin ahirette hesapları daha kolay olacaktır inşallah.”
Prof. Dr. Erbaş, konuşmasında ayet ve hadislere yer vererek, İslam’ın insanlara “zaman bilinci” kazandırmak üzere hayatı zamana göre planladığını ve namaz, oruç, zekat, hac ve birçok ibadetin hep zamanın kıymetini ve önemini hatırlattığına vurgu yaptı.
Erbaş, zor bir zamandan geçilen şu günlerde hayatlarını “hayırda yarışmak” ve “iyilik yolunda koşturmakla” değerli kılma tavsiyesinde bulunarak, hayatı ve zamanı değerli kılacak hususun iyilik olduğuna dikkati çekti.
Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de “Öyleyse hayırlarda yarışın”, buyurduğunu dile getiren Prof. Dr. Erbaş, şu değerlendirmede bulundu:
“İmtihan dünyasının sonunda varacağımız yer Rabb’imizin huzurudur. Onun huzuruna iyiliklerle, güzelliklerle varmak gerekir. İyilik ve hayırda yarışmak, bir takva alametidir. Allah’a karşı sorumluluk şuurumuzun ifadesidir. Bizleri Allah’ın rızasına ve cennetine kavuşturacak olan değer, takva bilincidir. O’nun rızasını gözeterek yapacağımız iyiliklerdir. Allah bizden takva şuuru istiyor. Bizlere hayırda yarışmak ve iyilik yolunda koşuşturmak gibi bir sorumluluk yüklüyor. O halde içinde bulunduğumuz şu rahmet mevsiminde, zor durumda olan kardeşlerimizin yanında olalım. Yetimin elini tutalım. Öksüze sırdaş olalım. Yoksula yoldaş olalım. Mazlum ve mağdura kardeş ve tüm insanlığa iyilik yolunda rehber olalım.”
Üç ayların başlangıcı olan şu günlerde ve Regaib gecesinde gayelerinin kulluk bilincini kuşanmak olması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Ali Erbaş, şunları kaydetti:
“İnsanın Allah’a kulluktan uzaklaşması, gayesini ve istikametini kaybetmesi demektir. İşte bu sebeple Rabb’imiz ölüm gelinceye kadar kulluk bekliyor bizden. İnsanlığın ve İslam aleminin savaşlar ve salgın hastalıklarla ve pek çok kötülükle, musibetlerle, felaketlerle, karşı karşıya kaldığı bir süreçten geçtiği şu günlerde bizlere düşen görev, sabrı kuşanmak, musibetler karşısında direnç göstererek ve zorluklarla mücadele etmektir. Asla yılmadan ve umutsuzluğa düşmeden istikamet üzere sebat etmektir. Sabırla, azimle, yılmadan mücadele etmektir. Rabbimiz, şu imtihan dünyasında sabrı kuşanan, sabırda yarışan ve zor zamanlarda dayanışma içinde olan kullarını, ebedi âlemde sınırsız mükafatlarla müjdelemektedir.”
İnsanoğlunun fıtratı gereği zayıf ve aceleci oluşu sebebiyle zaman zaman karamsarlığa ve ümitsizliğe sürüklenebildiğini belirten Erbaş, fakat Allah’a gönülden iman eden bir mümin için asla ümitsizlik söz konusu olmadığını dile getirdi.
Erbaş, insanların üzerlerine düşen sorumlulukları hakkıyla yerine getirip halimizi Allah’a arz ederek ve O’nun merhametine iltica ettikleri sürece Allah’ın onları bütün zorluklardan ve sıkıntılardan çıkış imkanı yaratacağını söyledi.
Bu mübarek günler ve vakitlerin, Allah’ın ihsan ve inayetini talep etmek için en güzel fırsatlar olduğuna dikkati çeken Erbaş, “Bu gecelerde, Regaip Gecesi’nde andından gelecek Miraç, sonra gelecek Berat Gecesi’nde, Kadir Gecesi’nde ve ramazan gecelerinde ellerimizi açıp rabbimize yalvarmamız, ibadetlerimize yoğunlaşmamız, inşallah kurtuluşumuza vesile olacaktır. Dua, sonsuz kerem sahibi olan Allah’ın huzurunda kendimize yer bulmaktır. Dua, vermekle mülkünden hiçbir şeyin eksilmediği Yüce Rabb’imizin huzurunda, insanın neyi, nasıl isteyeceğini bilmesidir. Dua, kulun kendisine verilenlerin farkında olarak ihsan sahibine şükretmesidir.” ifadelerini kullandı.
Bu mübarek günler ve gecelerin, kendileri için en güzel dua ve şükür vesilesi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Erbaş, bu geceyi ve mübarek üç ayları fırsat bilerek ellerini ve kalplerini Allah’ın engin mağfiretine ve rahmetine yöneltme tavsiyesinde bulundu.
Tövbenin önemine de değinen Erbaş, “Rabb’imizle irtibatımızı yeniden sağlayan, kalplerimizi tezkiye eden ilahi bir ikramdır. İşte bundan dolayıdır ki Rabb’imiz bizi tövbeye davet ediyor. İçten, samimi ve halisane bir tövbe. Tövbe aynı zamanda Allah’ın sevgisine mazhar olmaktır. Rabb’imiz tövbe edenleri ve günahlardan temizlenenleri sevdiğini söylüyor. Müminin gayesi, Allah’ın sevgisine kavuşmak olmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Tüm inananların Regaip Gecesi’ni tebrik eden Erbaş, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Bu rahmet gecelerini fırsat bilip samimi tövbelerimiz ile Rabb’imize yönelerek iç dünyamızı ve sosyal hayatımızı yeniden imar edelim. Şu bereketli üç ayları kavli ve fiili dualarımızla kulluk ve kardeşliğimizin tahkimine, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine vesile yapalım.”
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı, programın sonunda dua okudu.
Programa, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş ve Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan ile çok sayıda vatandaş katıldı.
KAYNAK : AA