Nurdan Haber

Ne mutlu ve müjdeler olsun

Ne mutlu ve müjdeler olsun
22 Şubat 2021 - 11:52

Bir Hadisin Müjdesi

Evet,

‎لِكُلِّ اٰيَةٍ ظَهْرٌ وَبَطْنٌ وَحَدٌّ وَمُطَّلَعٌ وَ لِكُلٍّ شُجُونٌ وَغُصُونٌ وَ فُنُونٌ

olan hadîsin işaret ettiği gibi; elfâz-ı Kur’âniye, öyle bir tarzda vaz’edilmiş ki, herbir kelâmın, hattâ herbir kelimenin, hattâ herbir harfin, hattâ bazen bir sükutun çok vücuhu bulunuyor. Herbir muhatabına ayrı ayrı bir kapıdan hissesini verir. (Sözler/424)
Aşağıda nakledeceğimiz hadis-i şerife geçmeden Üstadımızın kelamın camiiyetine dair yukardaki naklettiği hadis ile 24. Söz’ün 3. Dalında bulunan 12 asıl teenni ve dikkat ile okunmalıdır. Evet Üstadımız; “Yirminci Söz’ün âhirindeki sual ve cevapta izah ettiğimiz mes’eledir. İcmali şudur ki: Din bir imtihandır, bir tecrübedir. Ervâh-ı âliyeyi, ervâh-ı sâfileden tefrik eder. Öyle ise, ileride herkese göz ile görülecek vukuatı öyle bir tarzda bahsedecek ki; ne bütün bütün meçhul kalsın, ne de bedihî olup herkes ister istemez tasdika mecbur kalsın. Akla kapı açacak, ihtiyarı elinden almayacak. Zira, eğer tamamen bedâhet derecesinde bir alâmet-i kıyamet görülse, herkes tasdika muztar olsa; o vakit kömür gibi bir istîdad, elmas gibi bir istîdad ile beraber kalır. Sırr-ı teklif ve netice-i imtihan zayi olur. İşte bunun için Mehdi ve Süfyan mes’eleleri gibi çok mes’elelerde çok ihtilaf olmuş. Hem, rivâyat dahi çok muhteliftir; birbirine zıd hükümler olmuş.

İkinci Asıl: Mesâil-i İslâmiye’nin tabakatı vardır. Biri, bir bürhan-ı kat’î istese; diğeri, bir zann-ı galibî ile iktifa eder. Başkası yalnız bir kabûl-ü teslimî ve reddetmemek ister. Öyle ise, esâsât-ı îmaniyeden olmayan mesâil-i fer’iye veya vukuat-ı zamaniyenin herbirinde bir iz’an-ı yakîn ile bir bürhan-ı kat’î istenilmez. Belki yalnız reddetmemek ve teslimiyetle ilişmemektir.
(Sözler/370, Envar Neşriyat)
Hem buyurmuş; “Şimdi, Mehdî gibi eşhâsın hakkındaki rivâyâtın ihtilafâtı ve sırrı şudur ki: Ehâdîsi tefsir edenler, metn-i ehâdisi, tefsirlerine ve istinbatlarına tatbik etmişler. Meselâ: Merkez-i saltanat o vakit Şam’da veya Medine’de olduğundan, vukuât-ı Mehdiye veya Süfyâniye’yi merkez-i saltanat civarında olan Basra, Kûfe, Şam gibi yerlerde tasavvur ederek öyle tefsir etmişler. Hem de o eşhasın şahs-ı mânevîsine veya temsil ettikleri cemaate âit âsâr-ı azîmeyi o eşhasın zâtlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, o eşhas-ı hârika çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler. Halbuki demiştik: Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz. Öyle ise, o eşhas, hattâ o müthiş Deccal dahi çıktığı zaman çokları, hattâ kendisi de bidâyeten Deccal olduğunu bilmez. Belki nur-u îmânın dikkatiyle o eşhâs-ı âhirzaman tanınabilir. (Sözler/373)BU DESATİR ZILLİNDE BAKILMASI İCAB EDEN BİR HADİS-İ SAHİH;
Ehadis-i sahihada Fahr-i Alem (aleyhissalatü vesselam) ferman etmiş ki;

“İnne”s-Saide limen cünnibe”l-fiten.
İnne’s-Saide limen cünnibe”l-fiten.
İnne’s-Saide limen cünnibe’l-fiten;
fe sabera, fe-vâhen sümme vâhâ”

yani “Said fitnelerden korunmuş kişidir. (diye üç defa ferman buyurup ehline aşikar karine ve remiz ile sarahaten üç defa SAİD ismine dikkat çekmesi…!) Fitnelere maruz kalır da sabreder.
Ne mutlu o SAKALSIZ ZAYIF kişiye ve ne yazık onu fitnelere maruz bırakanlara!”

(Ebu Davud, Fiten, 2; Fethu”l-Kebîr, 1:315; Hilyetu”l-Evliya”dan naklen Ramuzu”l-Hadis, 105; Feyzü”l-Kadir, 2:377 Hadis No: 2081.)

EVET HAZRET BEDİÜZZAMAN SAİD’İN RA. HAYATINA DİKKAT EDENLER EN AĞIR MUSİBET VE FİTNELERE KARŞI AZAMİ SABIRLA MUKABELE EDİP ŞİDDETLİ HASTALIK VE İŞKENCELERDEN VEFATINA KADAR ÇOK ZAYIF HATTA VEFATINDA 30 KG CİVARINDA BULUNDUĞUNU BİLİRLER…!

Bu hadiste geçen, üç defa tekrar edilen ve yukarda “Ne mutlu ve müjdeler olsun” diye mânâlandırılan Said kelimesi sarahatin altında sarih işaretle isme de delalet etmekle beraber ….

“fevâhen” kelimesinin sadece bir manası olmadığı, Alleme Aliyyü”l-Karî”nin Mirkatü”l-Mefatih”inde, Rumuz ve Levamî”de izah edilmektedir.
Rumuz”un kenarında “fevâhen” kelimesine “el-vehyü”, yani “sakalı tıraş edilmiş” mânâsının da verildiği görülmektedir.

Hem ayrıca Tezkire-i Kurtubî”de de aynı mânâya yer verilir.

Ve “fevahen sümme vaha “ terkibi evet sakalsız zayıf ve evet o sakalsız zayıfdır “
Manası da ifade edilmiştir..

Evet ehli bilirki Mehdi ve İsa as gibi yüksek ve büyük esrar yalnız ilimde rusuhu bulunanlara açık olmak için fevahen sümme vaha hitabı gibi perdeli olmuştur sarih değil zaten esrarlı yüksek müjdelerin hepsi böyledir ..
‎لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ

Muhammed Akif FİDAN

Nurdan Haber

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )