Nurdan Haber

ALLAH’IN BİRLİĞİNİ DOĞRU ANLAMAK (III)

ALLAH’IN BİRLİĞİNİ DOĞRU ANLAMAK (III)
19 Ağustos 2021 - 7:00

ALLAH’IN BİRLİĞİNİ DOĞRU ANLAMAK (III)

NurdanHaber – Haber Merkezi – Özel

“EY İMAN EDENLER, İMAN EDİN!”

(Ehl-i imanın imanını tashih için yazılmıştır.)

TEMEL MEFHUMLAR (II)

 

 

II. ALLAH’IN YARATMASI

Bütün halk ve icatlar yani yaratmalar kudretin tecellisiyledir.
Allah’ın iki türlü yaratması vardır

1. İbda/ihtira: Kâinatı zamanın sıfır noktasında hiçten, yoktan yaratmıştır. Kıyamete kadar lâzım
olacak bütün zerreler o esnada yaratılmıştır. Bu tarz yaratma kâinatın iptidasında olup bitmiştir.
Ayrıca çeşit çeşit mahlûkların şekillerini, sıfatlarını, keyfiyetlerini ve hâllerini de hiçten yaratmaktadır.
Bu tarz yaratma ise her zaman olagelmektedir.
Bir de ıztırarî ve ihtiyarî olan bütün fiiller de yoktan yaratılmaktadır. Bu da her zaman olagelmektedir.
Toparlarsak atomlar, sıfatlar ve fiillerin yaratılması bu sınıfa girer.

2. Terkip/inşa: Mevcut atomları farklı tarzlarda birleştirerek yeni yeni varlıklar vücuda getirir. Bu tarz
yaratma da her zaman olagelmektedir.
Bu iki türlü yaratmayı birleştirirsek şuna ulaşırız: Bugün mevcut olan bütün atomlar zamanın sıfır
noktasında yaratılmış olup artık yenileri yaratılmamaktadır. Bunun dışındaki bütün yaratmalar ise her
saniyede rakamları tüketecek kadar sonsuz sayıda olagelmektedir.

Allah’ın izni ve emri

Her şey Allah’ın izni ve emriyle olmaktadır.
Ancak bu demek değildir ki Allah bir şeye yalnız izin ve emir veriyor, ondan sonra iş o şeye kalıyor, o
şey de kendi kudretiyle o fiili işliyor.

Üzerinde bir fiil tezahür eden bir nesne o fiili kendisi yaratmaz, o nesne yalnız mazhardır. Kudret de
fiili yaratmak da Allah’a mahsustur. O nesne üzerinde o fiili yaratan bizzat Allah’tır. (Fiilleri yaratmak
da diğer şeyleri yaratmak gibidir.)

Meselâ, ateş “Yak!” iznini ve emrini aldıktan sonra kendi tabiatıyla ve kudretiyle yakmaya başlamaz.
“Yakma” fiilini yaratarak yakan da yine Allah’tır.

Meselâ, Dünya “Dön!” iznini ve emrini alınca kendi tabiatıyla ve kudretiyle dönmeye başlamaz.
“Dönme” fiilini yaratarak onu döndüren de yine Allah’tır.

Düşünün ki Dünya’nın kendisini döndürmesi için önce bünyesindeki katrilyonlarca elektronu en uygun
bir düzen içinde döndürmesi gerekir. Dünya’nın tek bir elektrona bile hükmetmesi mevzu değilken
sonsuza yakın sayıdaki elektronu idare etmesi ve kontrol altında tutması o elektronlar sayısınca
muhaldir.

Bunlar iradesiz mahlûklardan verdiğimiz örneklerdir. İradeli mahlûklarda da durum aynıdır.
Meselâ, insan yürümek için iradesini kullandığında Allah “yürüme” fiilini yaratarak insanı yine kendisi
yürütür. İnsan ne kendi kudretiyle yürür ve ne de kendi tabiatı onu yürütür.

Canlı cansız, iradeli iradesiz varlıklarda gördüğümüz bütün fiillerin tek Hâlık’ı vardır, O da bizzat
Allah’tır.

III. ALLAH’IN İRADE VE KUDRETİNİN TECELLİSİ

Allah’ın iradesi ve kudreti O’nun bizatihi lâzımıdır. Bu sıfatlar zatının ne aynıdırlar ne gayrıdırlar. O
değildirler fakat O’ndan ayrılmazlar. Zatı gibi ezelî ve ebedîdirler.

Allah mevcudatı irade ve kudretinin bir kere tecelli etmesiyle (hâlıkıyetiyle) halk edip vücuda getirir.
Bunu her mümin bilir. Ancak onların vücutları nasıl devamlılık kazanır? Bu, mühim bir mesele olduğu
hâlde her müminin âleminde yer bulmamaktadır.
Evet, mevcudatın vücutları haricî bir müdahale olmadan kendiliğinden devam ediyor değildir. Onları
yine Allah hallâkıyet ve kayyumiyetiyle vücutta tutmaktadır. Sürekli vücutta tutmak için ise hallâkıyet
ve kayyumiyetin her an yenilenmesi şarttır.

Bu ince meseleyi şöyle izah edelim:
Yokluktan varlığa çıkarılan bir şeyin -meselâ insanın- varlığı bir an sürer. Varlığının devam etmesi için
ikinci anda da yaratılması gerekir yoksa tekrar yokluğa döner. Bu durum üçüncü, dördüncü, beşinci
anlarda da böyle devam edip gider. Böyle anbean yaratılarak yenilenen insanı biz ölene dek sürekli bir
varlık olarak görürüz.
Allah’ın yaratması bütün kâinatta ve insanın bedeninde böyle olduğu gibi insanın fiillerinde de
böyledir.

Meselâ, elimiz her an yaratıldığı gibi elimizin mazhar olduğu fiiller de -sona erene kadar- anbean
yaratılmaya devam eder. İşte bu fiiller de elimiz gibi mahlûktur.
Cisimlerin ve fiillerin sürekliymiş gibi görünmesi filme benzer: Binlerce fotoğraf karesinin peş peşe
gelmesiyle sürekli bir hareket olduğunu zannederiz ki bu, bir göz yanılmasıdır. Aslında süreklilik yok,
anlık yenilenme vardır.

İrade ve kudret-i İlâhiye de hallâkıyet ve kayyumiyeti netice vermek üzere her an tecelli hâlindedir.
Filmdeki fotoğrafların arasında çok kısa da olsa zaman boşluğu olabilir fakat bu tecellilerin arası çok
daha kısadır, mahiyetini bilemeyeceğimiz kadar kısadır; belki arada boşluk dahi yoktur, tecelliler
bitişiktir, ardı ardına gelir. Bu tecellilerin bir an kesintiye uğramasıyla varlar varlıklarını sürdüremeyip
yok olurlar. Yok olmadıklarına göre tecellilerde kesinti olmamaktadır. Bizim zaaflarımızdan olan uyku,
dalgınlık, unutma, gecikme, şaşırma, karıştırma gibi hâller Cenab-ı Hak için düşünülemez. O bakımdan
varlığımıza halel gelmemektedir.

 

( Devamı Gelecek )

ÂDEM SIYAM


Kaynak: Nurdan Haber


 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )