Dünden devam
S- Bunun semeratı nedir ki, on belki elli seneden beri bağırıyorsun?
C- İcmali: {1: Şu Medreset-üz Zehra’ya dair mebahisi, hürriyetin üçüncü senesinde nutuk suretiyle Bitlis’te, Van’da, Diyarbekir’de, daha birçok yerlerde ahaliye ders verdim. Umumen dediler: “Hakikattır, hem mümkündür.” Demek diyebilirim ki, ben bu mes’elede onların tercümanıyım.} Kürd ve Türk ülemasının istikbalini temin ve maarifi, Kürdistan’a medrese kapısıyla sokmak ve meşrutiyetin ve hürriyetin mehasinini göstermek ve ondan istifade ettirmektir.
S- İzah etsen fena olmaz.
C- Birincisi: Medarisin tevhid ve ıslahı…
İkincisi: İslâmiyeti, onu paslandıran hikâyat ve İsrailiyat ve taassubat-ı bârideden kurtarmak. Evet İslâmiyetin şe’ni metanet, sebat, iltizam-ı hak olan salabet-i diniyedir. Yoksa cehilden, adem-i muhakemeden neş’et eden taassub değildir. Bence taassubun en dehşetlisi, bazı Avrupa mukallidlerinde ve dinsizlerinde bulunur ki; sathî şübhelerinde muannidane ısrar gösteriyorlar. Bürhan ile temessük eden ülemanın şanı değildir.
Üçüncüsü: Mehasin-i meşrutiyeti neşr için bir kapı açmaktır. Evet Ekrad’da meşrutiyeti incitecek niyet yoktur. Fakat istihsan edilmezse istifade edilmez, o daha zarardır. Hasta, tiryakı zehir-âlûd zannetse elbette istimal etmez.
Dördüncüsü: Maarif-i cedideyi medarise sokmak için bir tarîk ve ehl-i medresenin nefret etmeyeceği saf bir menba’-ı fünun açmaktır. Zira mükerreren söylemişim: Fena bir tefehhüm, meş’um bir tevehhüm şimdiye kadar sed çekmiştir.
Beşincisi: Yüz defa söylemişim, yine söyleyeceğim: Ehl-i medrese, ehl-i mekteb, ehl-i tekkenin musalahalarıdır. Tâ, temayül ve tebadül-ü efkâriyle lâekall maksadda ittihad eylesinler. Teessüf ile görülüyor ki: Onların tebayün-ü efkârı, ittihadı tefrik ettiği gibi; tehalüf-ü meşaribi de, terakkiyi tevkif etmiştir. Zira herbiri mesleğine taassub, başkasının mesleğine sathiyeti itibariyle tefrit ve ifrat ederek; biri diğerini tadlil, öteki de berikini techil eyliyor.
Elhasıl: İslâmiyet hariçte temessül etse; bir menzili mekteb, bir hücresi medrese, bir köşesi zaviye, salonu dahi mecma-ül küll.. biri diğerinin noksanını tekmil için bir meclis-i şûra olarak, bir kasr-ı meşîd-i nuranî timsalinde arz-ı didar edecektir. Âyine kendince güneşi temsil ettiği gibi, şu Medreset-üz Zehra dahi o kasr-ı İlahiyeyi haricen temsil edecektir.
Eyyühel eşraf! Biz size hizmet ettiğimiz gibi, siz de bize hizmet ediniz. Yoksa… Ey bize vesayete muhtaç çocuk nazarıyla bakan ehl-i hükûmet! Size itaat ettiğimiz gibi, saadetimizi temin ediniz. Ve illâ… Ey Kürd ve Türk’ün cem’iyet-i milliye vazifesini bil’istihkak omuzunuza alan eski İttihad ve Terakki! İyi ettiniz mezcettiniz. İyi etseniz iyi… Ve illâ فَرُدُّوا اْلاَمَانَاتِ اِلَى اَهْلِهَا {1: İhtar: Ey kendini havass zanneden ehl-i siyaset ve ehl-i hükûmet! Yeisi kırmak için avama ders ve hitab olan şu kitabı sened tutup teselli etmeyiniz. Zira sizin sû’-i istimaliniz, onların sû’-i tefehhümünden daha ziyade sû’-i tesir eder. Size bir ders vermek için zamanı tevkil eyledim. Dersini dinlemediniz, dehşetli tokadını yediniz.}
Münazarat ( 88 – 91 )
Yarın devam edeceğiz..