Önceki Bölümler: 1.Bölüm; 2.Bölüm;

OPUS DEİ TARİKATI

3.Bölüm

“Bilge, ezoterik akımları, batıni fikirleri, gizli oluşumları konuşurken tarihe, eski zamanlara gittik. Bunların günümüze yansımaları yok mu?”

“Hiç olmaz mı! Elbet günümüzde de var. Mesela Opus Dei, Moon, Masonluk, Fetullahçılık vesaire. İrili ufaklı bir sürü yapı.”

“Masonluğu konuşmuştuk… Opus Dei’yi duymamıştım. Önce onu konuşalım. Ne demek Opus Dei?”

“Bu terimi ‘Tanrı Eseri’ diye çevirmek mümkün. Katolikler arasında ortaya çıkan ve yayılan bir dinî oluşum. 1928 yılında kuruldu. Kurucusu İspanyol uyruklu Jose Maria Escriva de Balaguery Albas adlı bir adam. Bir ömür Amerika’da yaşadı. Yahudi dönmesi bir soydan geliyor.”

“Bu örgütün amacı ne? Papalık ne diyor bu örgüt hakkında?”

“Papalık kurumuna destek vermek üzere tahsilli, zengin, meslek ve kariyer sahibi bir kadro yetiştirmek. Papalık bu örgütü resmen kabul ve tasdik etti. 1982 yılında örgüt liderine ‘piskopos’ unvanı verdi.”

“Papalığın bir yan kuruluşu yani, bir bakıma arka bahçesi.”

SİNGAPUR’DA İSLAMİYET VE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ…

“Ne kadar güçlüler? Nasıl çalışıyorlar?”

“Milyarlarca dolarlık bir serveti yönetiyorlar. Her seviyede okullar açıyor, örgütün kuruluş amacına yönelik adamlar yetiştiriyorlar. Yüzlerce gazeteleri, radyoları, televizyonları, yayınevleri var. Beş kıtaya yayılmışlar.

Bu sadık üyeler, Katolik ülkelerde önemli konumlara geliyor, bulundukları devletten ziyade örgüt liderinin emrini dinliyorlar. Örgütün ‘numerarid, sopranumerari ve cooperatori’ olmak üzere üç halkası var. Birinciler, en önemli üyeler. Evlenmiyor, örgüt evlerinde kalıyor, zorunlu ihtiyaçlarından arta kalan kazançlarını örgüte veriyorlar. İkinciler de tam üye ama evlenebiliyor, gelirlerinin bir kısmını örgüte aktarıyorlar. Üçüncü halkayı örgütün gönüllü çalışmalarında görev alanlar oluşturuyor.”

“Bulundukları ülkeler için ciddi tehdit bu adamlar. Kimse bunun farkına varmıyor mu?”

“Bazı araştırmacılar bunların gerçek yüzlerini görmüş, haklarında yazılar yazmışlar. İsviçreli bir parlamenter ve sosyolog Jean Ziegler, İngiliz araştırmacı Michael Walsh ve benzeri kimseler tehlikenin farkına varıp insanları uyarmışlar.”

“Uyarmışlar uyarmasına da pek etkili olamamışlar sanırım.”

“Evet. Okulları, hastaneleri ve medyaları vasıtasıyla kendilerini birer iyilik meleği gibi gösteriyorlar. İnsanlar örgütün mahiyetini bilmiyor, anlamıyor, büyülenmişçesine katılıyor ya da destek oluyorlar.”

Sonraki Bölüm: Moon Tarikatı