Nurdan Haber

Tarihin Akışı İçinde Bediüzzaman ve Misyonu

Tarihin Akışı İçinde Bediüzzaman ve Misyonu
Prof. Dr. Himmet Uç( himmetuc@hotmail.com )
02 Aralık 2021 - 11:30

Tarihin Akışı İçinde Bediüzzaman ve Misyonu

 

 

Bediüzzaman 1876 civarında doğdu, o tarih muhataralı bir tarih, Doksan üç Harbi denen umumi felaket, Beşinci Murat, Sultan Hamid, imparatorluğun yıkıma doğru gittiğinin büyük ayak sesleri o tarihte, bir güneş batar bir güneş doğar, Cumhuriyet kuruluncaya kadar yıkılışlar devri , Mondros Mütarekesi Devlet-i Ebed Müddetin ömrünün  sona erdiği ve büyük ümmetin Anadoluda birkaç vilayete sıkıştırıldığı bir tarihtir. Silahlar alınmış, ordu terhis edilmiş. Bir kısım insanlar artık bitmiş tükenmiş olarak islam ülkelerine göç etmişler. Aydınlar da halk da olağanüstü ümitsiz. Birinci Meşrutiyetten ikinci Meşrutiyete kadar olan dönemde Bediüzzaman’ın hazırlanış dönemleri, orduyu hazırlayıp savaşa sürmek gibi, Van çevresinde geçen çocukluğu ona çocukluk da denmez ya, çünkü dehalarda erken inkişaf esastır. Çocuk denecek yaşlarda yaptıkları kırklı ellili yaşlarda bile insanların yapamayacağı şeyler. Bir yangını söndürmek için çırpınan itfaiye eri gibi, nerede bir kitap görse dehasının ambarına alır, hafıza olağanüstünün ötesinde, hayatında unutmak nedir bilmeyen bir büyük adam. Onun hayatı adeta gizli bir Rahmani gücün pusulası ile coğrafya değiştirir. Devlet-i Ebed Müddetin payitahtına gelir, yıkılan imparatorluğun arkasından gizli güçler elde kalanları da kullanılmaz hale getirmek için büyük gayret sarfederler. “Avrupa orada üflüyor biz burada oynuyoruz ” dediği gibi Selanik’te saçma bir Hareket ordusu hazırlanır, maksad isyanı bastırmakmış sokak kabadayılarından orducuk, gelirler hedef sultanı indirmektir ve başarırlar, Avrupa ve onun zavallı kötürüm aletleri başsız kalan büyük devleti inkırazına doğru iterler. Devleti yıkanlar bir karagöz modernizm hedefi ortaya koyarlar. Modernizmin hedefi yıkılmış  Osmanlıdan sonra Osmanlı olan ne varsa çarçur etmektir, din , dil , edebiyat daha ileri yıllarda camiler tekkeler, medreseler  hepsi enkaza dönüştürülmüş, Anadolu köyünde cenaze namazı kıldıracak adam kalmamış.

Ortada bir imparatorluğun enkazı ve tamamen dirilme imkanı kalmamış bir millet, başında onlara bakan bir Bediüzzaman, o günün şartlarında ümitli olmak ne kadar büyük bir ruhi güç, ne yapmalı bu ölüyü kaldırmalı ona can üflemeli, ve tarihi misyonunu kaldığı yerden devam ettirmeli.O zaman perde arkasındaki tahrib gücü öyle mantıksızdır ki , hadi Necip Fazıl’a , Bediüzzaman’a zulmetmişler, Nazım Hikmet, Kemal Tahir, gibi solun adamları da budanmıştır, ne düşündükleri bilinmez, bütün ormanı budadıktan sonra ortaya nasıl bir kalabalık çıkacaktır, çünkü millet bu yapılan tahriple yeniden kurulamaz. Köy enstitüleri , öğretmen yetiştiren kurumlar tamamen nihilizmin , fuhşun elindedir, köylerden toplanan çocuklar enstitülerde tamamen din karşıtı hale gelirler, nasıl bir güç tahribi devam ettirir. Bediüzzaman okulların ve eğitimin yersizliğini görür Risale-i Nur dershanesi açar, bu bir alternatiftir. Kavgasız döğüşsüz alternatif göstermeden insanlar orada okumaya başlarlar, Osmanlının eğitim tarzı oralarda bir sivil şekilde devam eder, eserleri Batının felsefenin, ilmin yeni yorumlarıdır. Tarihin akışı içinde yapılan iş Mevla yaka bir çalışmadır, gizli güçler milletin dirilmesini istemezler, ona ve eserlerine savaş açarlar, hiçbir siyasi, dini, etnik, yıkıcı maksadı olmayan o musaffa risaleler ve yazarı olmadık zulümlere uğrar. Aslında Bediüzzaan’ın yaptıkları bir milleti yeniden misyonuna ve altın günlerine ulaştırmaktır. Hiçbir şey tesadüfi değildir.

Memleketin lüks coğrafyalarında rahatın her türlüsünü  tadan adamlar memleket için çareler düşünürler, Boğaz’da , Çamlıca’da,  Park Otel ‘de nice ekabir aydınlar yeni nesilleri kurtarmak isterler,  romantizmin ve elekden geçmiş gibi görünen yine fuhuş kokan eserler verirler, o dönem romanlarının bu milletin   çocuklarına vereceği hiçbir şey yoktur. Bediüzzaman iyi bir gözlemci, teorik çareler düşünmemiş, nesiller kainatı ve sahibini tanıyacak bilgiden mahrum, Batı tabiatı kullanarak tevhid akidesini bozmuş, bu neslin başta Allah, kainat, ve insan üçlüsü içinde bir muhakeme ile varlığın sahibini ve kendine düşen görevi görmesi gerekir, bu yüzden bir kahramanlar ordusu icad eder, Ayetü’l Kübra, Haşir, Meyve, Küçük Sözler daha bir çoğunda bir kurmaca kahramanlar bulur ve konuşturur, onunla yeni nesillere bakmak görmek ve düşünmeyi öğretir. Büyük sanatçıdır ama onu sanatın kalıpları içinde anlatamadık, ona çok ciddi bir edebiyat ağırlıklı biyografi gerekir, bir kere portresi de farklıdır. Aşağıdaki özellikleri sıralanmıştır, bunların hepsine örnekler vermek Bediüzzaman’ın portresini ortaya çıkarır.

 Bediüzzaman’ın portresi

Bediüzzaman’ın gözü

Onun gözü nasıl anlatılır, bütün eserleri gözlemlerden oluşur ve soyut gözlemler değil nesneler olaylar insanlar hayvanlar daha neler onları Görür ve anlatır, gözü tarihe gider, On dokuzuncu Mektup’ta Asrı Saadete gider, On dokuzuncu Sözde dini tarih felsefesi yapar yine maziye yüzyıllar ötesine gider. Bitmez bir bahistir, onun bakması, bir cümlesi der ki “ Hatta bir gün kedilere baktım, ”burada ki da çok şeye bakıyorum baktım bakmaktayım demek bir gün de kedilere baktım , bu da eki onun bakışını özetler. Göklere çıkardığımız üdeba ve batılı filozoflar estetikçiler onun bakmasının yanında gözleri kapalıdırlar. Kant’ın estetikle ilgili üç kitabında bakmakla alakalı çok az şey vardır. Bütün derdi

Müslüman Türk çocuklarına bakmayı görmeyi düşünmeyi ve secdeye kapanmayı öğretmektir. Ressamdır bakarak resim çizer. Öyle bir ressam ki onun kalemiyle çizdiği resimleri ressam olan bir arkadaş yapsa neler ortaya çıkar. Aşağıdakilerden her birine sayfalar dolusu şeyler söylenebilir.

Bediüzzaman’ın kulağı

Bediüzzaman’ın elleri

Bediüzzaman’ın hafızası

Bediüzzaman’ın muhayyilesi

Bediüzzaman’ın tasarım gücü

Bediüzzaman’ın hayali

Bediüzzaman’ın aklı

Bediüzzaman’ın gözlemciliği

Bediüzzaman’ın deruni gözü

Bediüzzaman’ın merhameti

Bediüzzaman’ın vefası

Bediüzzaman’ın yalnızlığı

Bediüzzaman’ın endişesi

Bediüzzaman’ın sevgisi

Bediüzzaman’ın hayreti

Bediüzzaman ve ağaçlar

Bediüzzaman ve insan

Bediüzzaman ve çiçekler

Bediüzzaman ve kediler

Bediüzzaman ve koyun

Bediüzzaman ve inekler

Bediüzzaman ve anneler

Bediüzzaman ve babalar

Bediüzzaman ve sığınmak

Bediüzzaman ve yalvarmak

Bediüzzaman ve yürümek

Bedüzzaman ve seyir

Bediüzzaman ve sinema

Bediüzzaman’ın sabrı

Bediüzzaman’ın muhakemesi

Bediüzzaman’ın iddiacılığı

Bediüzzaman ve muhatapları


NurdanHaber – Haber Merkezi – Özel

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )