Nurdan Haber

Risale-i Nur’daki Münafıklar bahsinin Günümüz Hadiseleriyle Alakası

Risale-i Nur’daki Münafıklar bahsinin Günümüz Hadiseleriyle Alakası
29 Temmuz 2016 - 14:48

Tam 100 yıl önce

Bediüzzaman Said Nursi’nin kaleme aldığı münafık ve münafıklığı anlatan bahis, bugün okunduğunda sanki henüz yeni yazılmış gibi,

Bugün karşılaştığımız münafıklıkları sanki isimsiz olarak bediüzzaman bugünü seyretmişçesine bir ruh ile yazmış gibi.

Zaten Bediüzzaman’da yazdığı lahika ve iman hakikatları için, çağdaşlarına;

“Benim muhatabım siz değilsiniz 50 sene 100 sene sonra gelecek Ahmetler, Mehmetler, Aliler Hamzalar Tayyipler Kemallerdir” demiyormu?

Madem bizi muhatap alarak bize yazmış,

Ve madem yüz sene öncesinden bize mektup yazmış, bizde mektubu okuyup onun bizi muhatab almasını kabul edelim.

Bu mektubu okuyup, memleketi kaos’a sürükleyenler için ne demiş ve o kaostan çıkmanın nasıl bir yolu olduğunu göstermiş ona bakalım. Yaklaşık 75 sayfa olan bu bahsi hergün 2 sayfa olarak okuyucularımızın dikkatine arz ediyoruz.

*   *   *

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِنٖينَ

Bu âyetin mâkabliyle vech-i nazmı:

Nasıl ki bir hükümde iki müfredin iştiraki veya bir maksatta iki cümlenin ittihadı, atfı icab ettirir. Kezalik bir hedefi, bir garazı takip eden iki kıssanın da atıfları, belâgatın iktizasındandır. Binaenaleyh on iki âyetin hülâsasını tazammun eden münafıkların kıssası, kâfirler hakkında geçen iki âyetin mealine atfedilmiştir.

Evet vaktâ ki en evvel Kur’an’ın senasıyla başlandı. Sonra mü’minlerin medhine intikal edildi. Sonra kâfirlerin zemmine incirar etti. İnsanların kısımlarını ikmal etmek için münafıkların kıssası da zikredildi.

Sual: Kâfirlerin zemmi hakkında yalnız iki âyetle iktifa edilmiştir. On iki âyetin hülâsasıyla, münafıklar hakkında yapılan itnab neye binaendir?

Cevap: Münafıklar hakkında itnabı, tatvili icab ettiren birkaç nükte vardır:

1 – Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habîs olur. Aldatıcı olursa fesadı daha şedit olur. Dâhilî olursa zararı daha azîm olur. Çünkü dâhilî düşman; kuvveti dağıtıyor, cesareti azaltıyor. Haricî düşman ise bilakis asabiyeti şiddetlendirir, salabeti artırır.

Nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür. Âlem-i İslâm’ı zelzeleye maruz bırakan nifaktır. Bunun içindir ki Kur’an-ı Azîmüşşan, fazlaca onlara teşniat ve takbihatta bulunmuştur.

2 – Münafığın mü’minler ile ihtilatı dolayısıyla yavaş yavaş ünsiyet kesbeder, iman ile ülfet peyda eder. Gerek Kur’an’dan, gerek mü’minlerden nifakın kötülüğü hakkındaki sözleri işite işite pis halinden nefret eder. En-nihaye lisanından kelime-i tevhid kalbine damlamaya zemin hazırlamak için itnab yapılmıştır.

3 – İstihza, hud’a, ikiyüzlülük, hile, kizb, riya gibi kötü ahlâk münafıkta var; kâfirde o derece yoktur. Bu cihetten münafıklar hakkında itnab yapılmıştır.

4 – Ale’l-ekser münafıklar, ehl-i kitaptan oldukları için şeytanî bir zekâ sahibleri olup daha hilekâr, desiseci olurlar. İşte bu durumdaki münafıklar hakkında itnab yani tatvil-i kelâm, ayn-ı belâgattır.

Bu âyetin kelimeleri arasındaki münasebetlere gelelim:

مِنَ النَّاسِ Câr ve mecruru, münafıkları tabir eden مَنْ kelimesine haber olduğu takdirde, şöyle bir sual vârid olur ki:

Münafıkların nâstan oldukları bedihîdir. Bu hüküm malûmu i’lam etmekten ibaret kalır?

Cevap: Malûmdur ki bir hüküm, bedihî olduğu zaman o hükmün lâzımı kasdedilir. Burada kasdedilen, o hükmün lâzımı olan taaccübdür. Sanki Kur’an-ı Azîmüşşan, zımnen “Münafıkların nâstan oldukları acib bir şeydir.” diye halkı taaccüb etmeye davet etmiştir. Zira insan mükerremdir. Mükerrem olan insan, nifaka tenezzül etmez.

Sual: Mademki مِنَ النَّاسِ haberdir. Ne için مَنْ üzerine takaddüm etmiştir?

Cevap: Mademki o hükümden taaccüb kasdedilmiştir, taaccüb-ü inşaînin şe’ni, kelâmın evvelinde bulunmaktır.

Sonra نَاس ın tabirinden birkaç letaif çıkıyor:

1- Kur’an; münafıkların şahıslarını tayin etmeyerek umumî bir sıfatla onlara işaret ettiği, Resul-i Ekrem’in (asm) siyasetine daha münasiptir. Zira şahıslarının tayini ile kabahatleri yüzlerine vurulsaydı, mü’minler nefsin desisesiyle vesveseye düşerlerdi. Halbuki vesvese havfa, havf riyaya, riya nifaka incirar eder.

Ve keza eğer Kur’an onları tayin ile takbih etseydi “Resul-i Ekrem (asm) mütereddiddir, etbaına emniyeti yoktur.” denilecekti.

Ve keza bazan kötülük ifşa edilmese tedricen zâil olması ihtimali vardır. Fakat teşhir edildiği takdirde, sahibinin hiddetini tahrik eder. Daha fazlasını yapmaya bâis olur.

Ve keza نَاس gibi umumî bir sıfatın, nifaka münafî olması hususi sıfatların daha ziyade münafî olmasına delâlet eder. Zira insan mükerremdir. Bu gibi rezaletin şanında değildir.

Sonra اٰمَنَّا ve keza nâs tabiri: Nifakın bir taife veya bir tabakaya mahsus olmayıp insanın nevinde bulunur, hangi taife olursa olsun.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )