Nurdanhaber-Haber Merkezi
Tam 100 yıl önce
Bediüzzaman Said Nursi’nin kaleme aldığı münafık ve münafıklığı anlatan bahis, bugün okunduğunda sanki henüz yeni yazılmış gibi,
Bugün karşılaştığımız münafıklıkları sanki isimsiz olarak bediüzzaman bugünü seyretmişçesine bir ruh ile yazmış gibi.
Zaten Bediüzzaman’da yazdığı lahika ve iman hakikatları için, çağdaşlarına;
“Benim muhatabım siz değilsiniz 50 sene 100 sene sonra gelecek Ahmetler, Mehmetler, Aliler Hamzalar Tayyipler Kemallerdir” demiyormu?
Madem bizi muhatap alarak bize yazmış,
Ve madem yüz sene öncesinden bize mektup yazmış, bizde mektubu okuyup onun bizi muhatab almasını kabul edelim.
Bu mektubu okuyup, memleketi kaos’a sürükleyenler için ne demiş ve o kaostan çıkmanın nasıl bir yolu olduğunu göstermiş ona bakalım. Yaklaşık 75 sayfa olan bu bahsi hergün 2 sayfa olarak okuyucularımızın dikkatine arz ediyoruz.
Bölüm 2
Ve keza ﻧَﺎﺱın tabiri, nifak bütün insanların haysiyet ve şereflerini ihlâl eden bir rezalet olduğundan, enzar-ı âmmeyi nifakın aleyhine çevirtmekle izale ve adem-i intişarına çalışmaları lüzumuna işarettir.
SUAL: ﻳَﻘُﻮﻝُile ﺍَﻣَﻨَّﺎnın mercileri bir iken birisinin müfred, diğeri cem sîgasıyla zikirlerinde ne hikmet vardır?
CEVAP: Zarif bir letafete işarettir ki imanın mevsufu cem ise de telaffuz edeni müfreddir.
ﻳَﻘُﻮﻝُ ﺍَﻣَﻨَّﺎcümlesi onların iman davalarını hikâyedir. Bu cümlede davalarının reddine iki cihetle işaret edildiği gibi, davalarının takviyesine de iki vecihle îma edilmiştir. Şöyle ki:
ﻳَﻘُﻮﻝُkelimesi, madde cihetiyle onların iman davasının an-itikad olmayıp, ancak sözden ibaret bir kavl olduğuna işarettir. Kezalik muzari sîgasıyla onların ale’d-devam yaptıkları müdafaaya sevk eden, vicdanî bir sebep değildir ancak halka karşı bir riyakârlık olduğuna işarettir.
Davalarının takviyesine yapılan işaretler ise:
ﺍَﻣَﻨَّﺎfiil-i mazinin heyetinden “Biz ehl-i kitap cemaatleri, eskiden beri mü’miniz. Şimdi imandan geri kalmamıza imkân yoktur.” gibi takviye edici bir delil tereşşuh ettiği gibi, cem’e râci olan ﻧَﺎzamirinden de “Bizler bir fert gibi değiliz. Ancak muhteşem bir cemaatiz. Yalana tenezzül etmeyiz.” gibi ikinci bir takviye daha çıkıyor.
ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻭَﺑِﺎﻟْﻴَﻮْﻡِ ﺍﻟْﺎَﺧِﺮِ
Kur’an-ı Kerim, hikâye ettiği şeyleri ya aynıyla alır veya mealinin ahziyle veyahut ibaresinin telhisiyle bir tasarruf yapar.
Birinci ihtimale göre, onların erkân-ı imaniyeden yalnız bu iki rüknü ihtiyar ettikleri; rükünlerin en mühimlerini izhar etmekle sadakatlerini göstermeye işarettir. Ve aynı zamanda onlardan en ziyade kabule şâyan, zu’mlarınca bu iki rükündür.
İkinci ihtimale nazaran, Cenab-ı Hakk’ın imanın rükünleri içinde, kutub sayılan bu iki rüknü tahsis etmesi; onların kuvvetle iddia ettikleri iman, dine iman olmadığına işarettir. Çünkü bu iki rüknün de muktezasına amel ve itikad etmemişlerdir. ﺏnin tekrarı her iki rükne olan imanın bir cihetten olmadığına işarettir. Çünkü Allah’a iman, Allah’ın vücud ve vahdetine imandır. Yevm-i âhire iman ise o günün hak olduğuna ve muhakkak geleceğine imandır.
ﻭَﻣَﺎ ﻫُﻢْ ﺑِﻤُﺆْﻣِﻨِﻴﻦَ
İşarat-ül İ’caz[Y] – 90