Nurdan Haber

Kimlerde o hâtem bulunmaz?

Kimlerde o hâtem bulunmaz?
07 Nisan 2018 - 0:20

Mesnevî-i Nuriye’nin Birinci Parçası Olan Lem’alar Risalesi

(Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Söz’ü ile aynı mealdedir.)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكٖيلٌ ۞ لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ ۞ فَسُبْحَانَ الَّذٖى بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ ۞ وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُ ۞ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا

Birinci Lem’a

Bakınız! Her bir masnuun yüzünde öyle bir sikke vardır ki ancak her şeyi halk eden Hâlık’a mahsustur. Ve her bir mahlukun cephesinde öyle bir hâtem vurulmuştur ki her şeyi yapan Sâni’den maada kimsede o hâtem bulunmaz. Ve kudretin neşrettiği mektuplarından her bir mektubun âhirinde, taklidi kabil olamayan öyle bir turra vardır ki ancak Sultan-ı ezel ve ebed’e hastır.

O gibi sikkelerden yalnız hayat üzerinde parlayan sikke-i i’caza bakınız ki hayat ile bir şeyden pek çok şeyler husule gelir, icad edilir. Ve pek çok şeyler dahi bir şey-i vâhide emr-i Rabbaniyle inkılab ederler. Mesela su, bir şey-i vâhid iken pek çok uzuvlara, cihazlara Allah’ın izni ile menşe olur, icad edilirler. Ve mideye giren pek çok muhtelif yemekler ve meyvelerden Hâlık-ı Teâlâ tek bir cismi icad eder, tek bir cisim husule getirir.

İşte kalp, akıl, şuur sahibi olan bir adam, bu ciheti düşünürse anlar ki bir şeyden çok şeyleri icad edip çıkartmak ve çok şeyleri bir şeye tahvil etmek ancak her şeyi halk eden ve her şeyi yapan Sâni’e mahsus bir sikkedir.

İkinci Lem’a

Sayısız hâtemlerden canlı mahlukata vaz’edilen hayat hâtemine bakınız! Evet canlı bir mahluk; câmiiyeti itibarıyla kâinata küçük bir misaldir, şecere-i âleme güzel ve tatlı bir meyvedir, kevn ü vücuda bir nüvedir ki Cenab-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerin örneklerini dercetmiştir. Sanki o zîhayat gayet hakîmane muayyen nizamlar ile bütün vücudlardan sağılmış bir katre veya bir noktadır. Bu itibarla bir zîhayatı halk etmek, bütün kâinatı yed-i tasarrufuna alan Cenab-ı Hak’tan maada hiçbir şeye isnad edilemez.

Evet, aklı bozulmayan bir şahıs, teemmülü neticesinde anlar ki: Mesela, bal arısını pek çok şeylere fihriste yapan ve kitab-ı kâinatın ekser mesailini insanın mahiyetinde yazan ve incir nüvesinde incir ağacının programını derceden ve insanın kalbini binlerce âlemlere örnek ve pencere yapan ve beşerin kuvve-i hâfızasında tarih-i hayatını taallukatıyla beraber yazan ancak ve ancak her şeyi yaratan Hâlık olabilir. Ve böyle bir tasarruf, yalnız ve yalnız Rabbü’l-âlemîn’e mahsus bir hâtemdir.

Üçüncü Lem’a

Cenab-ı Hakk’ın canlı mahlukata bastığı hayat hâteminin gayr-ı mütenahî nakış ve keyfiyetlerinden bir numuneyi göstereceğiz. Şöyle ki:

Nasıl ki suyun katrelerinden, şişenin parçalarından tut, seyyar yıldızlara kadar şeffaf veya şeffaf gibi her şeyde şemsin cilvelerinden şemse mahsus bir turra, bir cilve bulunur. Kezalik Şems-i Ezelî’nin de bütün canlı mahlukatta “ihya ve nefh-i hayat” cihetiyle bir tecelli-i ehadiyeti vardır ki bütün esbab iktidar ve ihtiyar sahibi oldukları farz edilse dahi o sikkenin ne mislini ve ne taklidini, ne münferiden ve ne müctemian yapmaktan âcizdirler.

Buna binaen şeffaf şeylerde görünen o timsaller şemsin timsali olup şemsten o şeffaf şeylere in’ikas etmiş olduklarına hükmedilmediği takdirde, o sayısız katrelerde ve zerrelerde her birisinde hakiki bir şemsin maddesiyle mevcud bulunduğuna hükmetmek lâzım gelir.

Kezalik Şems-i Ezelî’nin şuâlar menzilesinde olan tecelli-i esmasının nokta-i merkeziyesi olan hayat, Şems-i Ezelî’ye isnad edilmediği takdirde, bir sineğe, bir çiçeğe varıncaya kadar her bir zîhayatta nihayetsiz bir kudret, muhit bir ilim, mutlak bir irade gibi Vâcibü’l-vücud’dan maada hiçbir şeyde vücudu mümkün olmayan sair sıfatların mevcud olmasına cahilane, ahmakane, gülünç bir bâtıl hüküm lâzım gelir. Ve aynı zamanda, şu bâtıl hüküm ile her bir zerreye ve her bir sebebe bir uluhiyet-i mutlakayı isnad etmekle sayısız şerikleri ispat etmek mecburiyeti hasıl olur.

Maahâzâ tohum olacak bir habbe veya bir çekirdekteki garib, acib, muntazam vaziyete bakınız ki o habbe, tohumu olacak cismin bütün eczasıyla münasebettar olduğu gibi neviyle yani ebna-yı cinsiyle de ve bütün mevcudat ile de münasebetleri vardır. Ve onlara karşı o münasebetleri nisbetinde vazifeleri vardır.

Eğer o tohumcuk habbenin Kādir-i Mutlak’tan nisbeti kesilip kendi nefsine isnad edilirse yani kendi kendine olmuştur denilirse her bir tohumda, her şeyi görecek bir gözün ve her şeye muhit bir ilmin bulunmasını itikad etmek lâzım gelir. Bu ise sâbık temsilde her bir şeffaf zerrede hakiki bir şemsin vücudunu iddia etmek gibi gülünç bir hamakattir.

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )