Nurdan Haber

Küfür yolunda yürümek

Küfür yolunda yürümek
06 Mayıs 2018 - 0:20

Katre

Tevhid Denizinden
İfade-i Meram

Katre’nin Zeyli

 

Remiz

Kardeşlerim! Nefsin en mühim bir hastalığı da şudur ki küllü cüzde, büyüğü küçükte görmek istiyor. Göremediği takdirde red ve inkâr eder. Mesela, küçük bir kabarcıkta, güneşin tamamıyla tecelliyatını ister. Bunu göremediği için o kabarcıktaki cilvenin güneşten olduğunu inkâr eder. Halbuki şemsin vahdeti, tecelliyatının da vahdetini istilzam etmez.

Ve keza delâlet etmek tazammun etmeyi iktiza etmez. Mesela, kabarcıktaki güneşin cilvesi güneşin vücuduna delâlet eder fakat güneşi tazammun edemez, yani içine alamaz.

Ve keza bir şeyi bir şeyle tavsif edenin, o şeyle muttasıf olması lâzım gelmez. Mesela şeffaf bir zerre, şemsi tavsif eder fakat şems olamaz. Bal arısı Sâni’-i Hakîm’i vasıflandırır, amma Sâni’ olamaz.

Remiz

Arkadaş! Küfür yolunda yürümek, buzlar üzerinde yürümekten daha zahmetli ve daha tehlikelidir. İman yolu ise suda, havada, ziyada yürümek ve yüzmek gibi pek kolay ve zahmetsizdir. Mesela bir insan, gövdesinin cihat-ı sittesini güneşlendirmek istediği zaman, ya bir Mevlevî gibi dönerek gövdesinin her tarafını güneşe karşı getirir veya güneşi o mesafe-i baîdeden celb ile gövdesinin etrafında döndürecektir. Birinci şık, tevhidin kolaylığına misaldir. İkincisi de küfrün zahmetlerine misaldir.

Sual: Şirk bu kadar zahmetli olduğu halde ne için kâfirler kabul ediyorlar?

Cevap: Kasden ve bizzat kimse küfrü kabul etmez. Yalnız şirk heva-i nefislerine yapışır. Onlar da içine düşer; mülevves, pis olurlar. Ondan çıkması müşkülleşir. İman ise kasden ve bizzat takip ve kabul edilmekle kalbin içine bırakılır.

Remiz

Arkadaş! Bir kelime-i vâhidenin işitilmesinde bir adam, bin adam birdir. Yaratılış hususunda da –kudret-i ezeliyeye nisbeten– bir şey, bin şey birdir. Nevi ile fert arasında fark yoktur.

Remiz

Arkadaş! Bütün zamanlarda, bütün insanların maddî ve manevî ihtiyaçlarını temin için nâzil olan Kur’an’ın hârikulâde haiz olduğu câmiiyet ve vüs’at ile beraber, tabakat-ı beşerin hissiyatına yaptığı müraat ve okşamalar, bilhassa en büyük tabakayı teşkil eden avam-ı nâsın fehmini okşayarak, tevcih-i hitap esnasında yaptığı tenezzülat, Kur’an’ın kemal-i belâgatına delil ve bâhir bir bürhan olduğu halde, hasta olan nefislerin dalaletine sebep olmuştur.

Çünkü zamanların ihtiyaçları mütehaliftir. İnsanlar fikirce, hisçe, zekâca, gabavetçe bir değillerdir. Kur’an mürşiddir, irşad umumî oluyor. Bunun için Kur’an’ın ifadeleri zamanların ihtiyaçlarına, makamların iktizasına, muhatapların vaziyetlerine göre ayrı ayrı olmuştur.

Hakikat-i hal bu merkezde iken en yüksek en güzel ifade çeşitlerini Kur’an’ın her bir ifadesinde aramak hata olduğu gibi; muhatabın hissine, fehmine uygun olan bir üslubun mizan ve mirsadıyla mütekellime bakan elbette dalalete düşer.

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )