Nurdan Haber

Avam-ı nâs Arabîden haberdar değildir, fehmedemez?

Avam-ı nâs Arabîden haberdar değildir, fehmedemez?
12 Mayıs 2018 - 0:20

Hubab

Kur’an-ı Hakîm’in ummanından

خُدَاىِ پُرْ كَرَمْ خُودْ مُلْكِ خُودْ رَا مٖى خَرَدْ اَزْ تُو بَرَاىِ تُو نِگَهْ دَارَدْ بَهَاىِ بٖى گِرَانْ دَادَه

Said Nursî

 

Sual: Avam-ı nâs Arabîden haberdar değildir, fehmedemez?

Cevap: Avam-ı nâs, zaruriyat ve müsellemat-ı diniyeye muhtaçtır. Ve hutbe makamı da bu gibi hükümlerin tebliği içindir. Bu hükümler kisve-i Arabiye içinde tafsilen değilse de icmalen avam-ı nâsa malûm ve maruftur. Maahâzâ lisan-ı Arap’ta bulunan şehamet, yükseklik, meziyet, satvet diğer lisanlarda yoktur.

İ’lem ey gafletli, sağır ve kör olarak zulmetler içinde esbaba ibadet eden ahmaklar!

Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine, kâinatın mürekkebatı ve zerratının elli beş vecihle yaptıkları şehadetlerin bir vechini yazacağım. Şöyle ki:

Eşyanın icadı, ya nefislerine veya esbaba olan isnadı, hayret ve istiğrabı mûcibdir. Bu da red ve inkârı icab eder. Bu dahi dalaletleri intac eder. Bu ise ızdırabat-ı ruhiye ve teşevvüşat-ı akliyeye sebep olur. Bu da ruhları ve akılları firar ettirmekle Vâcibü’l-vücud’a iltica etmeye mecbur eder.

Zira her müşkülat, onun kudretiyle hallolur. Ve açılmaz düğümler, onun iradesiyle açılır. Ve kalpler onun zikriyle mutmain olur. Bu hakikati şöyle bir muvazene ile izah edeceğim. Şöyle ki:

Mevcudatın fâili –yani eşyayı vücuda getiren– ya vâcib ve vâhiddir veyahut da mümkin ve kesîrdir. Fâil, vâcib ve vâhid olduğu takdirde, ne külfet var ne de garabet var. Olsa bile vehmî olur.

Esbaba isnad edildiği takdirde, külfet ve garabet vehmîlikten çıkar; kat’î ve hakiki bir şekilde tahakkuk eder. Çünkü kusur ve zafiyetten hâlî olmayan esbab-ı kesîreden hiçbir sebep, bir müsebbebi omuzuna kaldıramaz. Ve bir şeyin icadında gayr-ı mütenahî esbabın iştiraki lâzımdır. Mesela bal arısı, her şeyle alâkadar olduğundan eğer icadı esbaba isnad edilirse semavat ve arzın iştirakleri lâzımdır.

Maahâzâ kesretin vâhidden sudûru, vâhidin kesretten sudûru kadar zahmet değildir, daha kolaydır. Mesela, bir kumandanın efrad-ı kesîreye verdiği intizam ve yaptırdığı işleri; o efrad-ı kesîre, kendi başlarına büyük bir müşkülattan sonra yapabilirler.

Maahâzâ icadın esbaba isnadında lâyüad külfet, garabet olmakla beraber pek çok muhalata zemin teşkil ediyor:

1- Her bir zerrede Vâcibü’l-vücud’un sıfatlarının farzı lâzımdır.

2- Uluhiyette gayr-ı mütenahî şeriklerin iştiraki lâzım gelir.

3- Her bir zerrenin hem hâkim hem mahkûm olması lâzım gelir. Kubbeli binalarda birbirine dayanmakla düşmekten kurtulan taşlar gibi.

4- Şuur, irade ve kudret gibi sıfatların her zerrede bulunması lâzım gelir. Çünkü hüsn-ü sanat bu sıfatları iktiza eder.

Şu hakikati izah için birkaç misal söyleyeceğiz:

Birincisi: Şems şeffafiyet sırrına binaen, şişelerin zerrelerinde, arzın denizlerinde, semanın seyyarelerinde müsavat üzerine tecelli eder.

İkincisi: Mukabele sırrına binaen, merkezdeki bir lambanın daireyi teşkil eden âyinelere nisbet-i in’ikası birdir.

Üçüncüsü: Nurdan veya nurani bir şeyden tenevvür etmek ve ziya almak hususunda, bir ile bin birdir. Nuraninin iktizası öyledir.

Dördüncüsü: Muvazene sırrına binaen, hassas bir terazinin iki kefesinde iki ceviz veyahut iki güneş bulunsa, hangi kefesine bir şey ilâve edilirse o aşağı iner; ötekisi havaya kalkar.

Beşincisi: Büyük bir sefine ile gayet küçük bir sefineyi sevk ve tahrik hususunda fark yoktur. Kaptan, ister bir çocuk olsun ister büyük olsun. Çünkü intizam vardır.

Altıncısı: Hayvan-ı nâtık gibi bir mahiyet-i mücerredenin küçük ve büyük efradına nisbeti, birdir.

Hülâsa: Kalil ile kesîr, küçük ile büyük arasında bir şey-i vâhide isnadlarında tefavüt olmadığı, imkân dairesinde olduğu şu misaller ile tavazzuh etti. Binaenaleyh eşyada bulunan intizam, muvazene, evamir-i tekviniyeye karşı imtisal, itaat, kudret-i ezeliyenin nuraniyeti, eşyanın içyüzünün şeffafiyeti gibi sırlardan dolayı; bir sinekle arzın ihyası, bir ağaç ile semavatın icadı, bir zerre ile güneşin yaratılışı Vâcibü’l-vücud’a nisbetle mütesavidir.

Evet, müsavat ve adem-i tefavütü göz ile görünür. Bak! Mahiyeti meçhul, mu’cizatıyla malûm olan kudret-i ezeliyenin bilhassa semerat ve sebzelerdeki nakışları, sanatları, esbaba havale edilirse esbab altında ezilecektir.

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )