Nurdan Haber

Nefis, deve kuşu gibidir

Nefis, deve kuşu gibidir
11 Ağustos 2018 - 0:20
Hidayet-i Kur’aniyenin şuâından

Zerre

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

İ’lem eyyühe’l-aziz! Gafil nefis, âhireti dünyanın bitişiğinde ve dünya ile bağlı bir menzil zannediyor. Bu itibarla nefsin elinde iki silah vardır. Dünyanın zeval ve fenasının eleminden kurtulmak için âhireti düşünmekle ümitvar olur. Âhiret için lâzım olan a’mal külfetine gelince, gaflet veya tegafül ile ondan da kendisini kurtarır.

Ölmüş olanların hayatta olmadıklarını düşünmüyor. Ancak sefere gidenler gibi görünmüyorlarsa da hayattadırlar diye zanneder. Ve ölüme o kadar ehemmiyet vermiyor.

Bazı dünyevî işlerini ebedîleştirmek için şöyle bir desisesi de vardır ki: “Matlublarımın dünyada semereleri olmasa da esasları âhiret ile muttasıl ve âhirette faydaları vardır.” diye müteselli oluyor. Mesela, ilim gibi “Dünyada menfaati olmasa bile âhirette faydası vardır.” diye iyi ciheti göstermekle, kötü ciheti altında yutturur.

Hülâsa: Nefis, deve kuşu gibidir. Şeytan sofestaî, heva da bektaşîdir.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Halk-ı eşya hakkında “mûcibe-i külliye” sadık olmadığı takdirde “sâlibe-i külliye” sadık olur. Yani ya bütün eşyanın hâlıkı Allah’tır veya Allah hiçbir şeyin hâlıkı değildir. Çünkü eşyanın arasında muntazam tesanüd ile halk ve yaratmak; tecezziyi kabul etmez bir külldür, bazıyet yoktur. Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimal yok. Her şeyde illetin ademini tevehhüm eden vehmin vâhî hükmünde bir kıymet yok. Binaenaleyh edna bir şeyde hâlıkıyet eseri göründüğü zaman, bütün eşyada tahakkuk eder.

Ve keza Hâlık ya birdir veya gayr-ı mütenahîdir, evsat yoktur. Zira Sâni’ vâhid-i hakiki olmazsa kesîr-i hakiki olacaktır. Kesîr-i hakiki ise gayr-ı mütenahîdir.

Maahâzâ nuru neşredenin nursuz, icad edenin vücudsuz, icab ettirenin vücubsuz olması muhaldir.

Ve keza ilim sıfatını ihsan edenin ilimsiz, şuuru ihsan edenin şuursuz, ihtiyarı verenin ihtiyarsız, iradeyi verenin iradesiz, kâmil şeylerin sâni’i gayr-ı kâmil olduğunu telakki etmek muhaldir.

Ve keza ayn’ı tersim, basarı tasvir ve nazarı tenvir edenin basarsız olduğunu düşünmek ancak basar ve basîretten mahrum olan adamın işidir.

Maahâzâ masnudaki kemalât, tamamen Sâni’deki kemalden akan bir feyizdir. Fakat kuşlardan yalnız sineği gören, tanıyan bir mikrop, kartalı gördüğü zaman “Bu, kuş değildir.” der. Çünkü sinekteki şeyler onda yoktur.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Nefs-i nâtıkanın en yüksek matlubu devam ve bekadır. Hattâ vehmî bir devam ile kendisini aldatmazsa hiçbir lezzet alamaz. Öyle ise ey devamı isteyen nefis! Daimî olan bir zatın zikrine devam eyle ki devam bulasın. Ondan nur al ki sönmeyesin. Onun cevherine sadef ve zarf ol ki kıymetli olasın. Onun nesîm-i zikrine beden ol ki hayattar olasın. Esma-i İlahiyeden birisinin hayt-ı şuâıyla temessük et ki adem deryasına düşmeyesin.

Ey nefis! Seni tutup düşmekten muhafaza eden Zat-ı Kayyum’a dayan. Senin mevcudiyetinden dokuz yüz doksan dokuz parça onun uhdesindedir. Senin elinde yalnız bir parça kalır. En iyisi o parçayı da onun hazinesine at ki rahat olasın.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Sen kendi vücudunu yapmaya kādir değilsin. Ve elin onu icad etmekten kāsırdır. Başkaları dahi o işten âciz ve kāsırdırlar. İstersen tecrübe et bakalım. Şecere-i kelimat denilen bir lisanı veya muhaberat ve ezvak santralı olarak bir ağzı yap. Elbette yapamayacaksın. Öyle ise Allah’a şirk yapma! اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظٖيمٌ

İ’lem eyyühe’l-aziz! Şu görünen âlem, İlahî bir dükkân ve bir mahzendir. İçerisinde envaen türlü türlü mensucat kumaşlar, me’kûlat yemekler, meşrubat şerbetler vardır. Bir kısmı kesif bir kısmı latîf, bir kısmı zâil bir kısmı daimî, bir kısmı katı bir lüb bir kısmı mayi ve hâkeza her çeşit bulunur. Lâkin bir kısmı icadî bir nescdir. Bir kısmı da tecelliyata bir nakıştır. Bir kısım felasifenin dalaletince, “İcad ile nakış birdir ve o dükkân sahibi de mûcib-i bizzattır.” derler, dalalete düşerler.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Enaniyetten neş’et eden şirk-i hafî katılaştığı zaman, esbab şirkine inkılab eder. Bu da devam ederse küfre tahavvül eder. Bu dahi devam ederse tatile yani hâlıksızlığa incirar eder. El-iyazü billah!

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )