Bediüzzaman’ın Dördüncü Te’lifat Devresi/(1949-1956)
Siyasi İhtarlar -3-
Demokrat Partiden bilhassa müminlerin bekledikleri siyasal arenada islami fütuhat gerçekleşmediğinden Cevdet Rifat Atilhan, Eşref Edip gibi islami camianın önde gelen isimleri “İslam Demokrat Partisi” diye bir parti kurmuş, Hz. Üstadımızın yukarda arzettiğimiz siyasete dair mektuplarını kendileri için bir cevaz ve nurcuların aktif siyasete girmeleri için bir sebep olarak düşünen Eşref Edip Nurcular bu partiye girebilirler manasında bazı makaleler neşretmiştir. Halbuki bu Demokrat Partiyi Chp karşısında zayıflatmak demek ve dolayısıyla zındıkaya ve küfri rejime destek manasında olacaktı. Hz. Üstad değil Demokratlara karşı islami bir parti kurulması Millet Partisinin dahi Demokratları desteklemesi zaruretini ifade ediyordu. Bütün bunlar üzerine Hz. Üstad ikinci bir mektupla malum zevata ihtar ve ikazda bulunmuştur. Dolayısıyla bu gelen mektup Demokrat Parti için değil Demokrat Parti içinden %1-%2 rey götürecek sağ partileri destekleyenlere ikazdır. Bu mesele şimdi Ak Partiye karşı Saadet, Davutoğlu, Babacan vs gibiler tarafından aynen sahnelenmektedir, o halde Hz. Üstad’ın bu mektubunu bir kez daha bu zaviyeden değerlendirmeye ihtiyaç vardır;
“Eşref Edib’in, Nurcuların siyasete karışmak ihtimalini söylemesine binaen yazılmış beray-i malûmat size gönderildi.
Aziz Sıddık kardeşlerimiz Ziya ve Abdulmuhsin!
Üstâdımız diyor ki:
“Eşref Edib kırk senedenberi iman hizmetinde benim arkadaşım ve SebilürReşad’da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardaşımdır. Ve nurun bir hâmisidir. Ben vefat etsem de, Eşref Edib Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum.
Fakat Nur Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok… Ve Rıza-i ilâhiden başka hiç bir şeye alet edilmediğinden mümkin olduğu kadar Risale-i Nur’un mensubları içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız SebilürReşad, Doğu gibi mücahidler iman hakikatlarını ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh-u canımızla onları takdir ve tahsin edip, onlarla dostuz ve kardaşız. Fakat siyaset noktasında değil. Belki iman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz, dost düşman derste farketmez. Halbuki siyaset tarafgirliği bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki; Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip, nuru hiç bir şeye alet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar. Hem Nur risaleleri küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altındaki anarşiliği ve üstündeki istibdad-ı mutlakı kırdığı cihetle, bir nevi siyasete temas var tevehhüm edilmiş…
Halbuki Nurun tercümanı bir tek mesele-i imaniyeyi dünya saltanatına değişmediğini mahkemelerde dava edip, yirmibeş sene tarz-ı hayatıyla ve emarelerle ispat etmiştir.
Elbaki Hüvelbaki .
Kardaşlarınız
Sadık, İbrahim, Zübeyr”
Bu mektuptan anlaşıldığı üzere, Hazret-i Üstâd’ın rejim ve siyaset noktasında, 1950‘den evvelki tavrı nasıl idi ise, gene aynı şekilde ve aynı meslekte devam etmiştir. Tek bir fark vardır; o da Demokrat Partiyi vatan, millet ve islamiyet hizmetlerinden ve Halk Partisi iktidara gelmemesi noktasından ve hem büyük bir ekseriyetle memleketin idaresini ele aldıkları için, onlara zaman-zaman bazı tedbirler hususunda yol göstermiş, nasihatlarda bulunmuş, Başvekil ile görüşmeye çalışmış ve Demokratları Halkçıların karşısında muhafazaya gayret etmiş ve dindarları da safdillik ve safderunluk yapmamaları için ikaz etmiş ve nasihatlar etmiştir.
Hz. Üstadımızın bu İslami, Kur’ani duruşu bizlere içtimai ve siyasi anlayışımız noktasında pusula oluyor. Ve bu son devrede bilhassa son on senede Anavatanın yaşamış olduğu badire ve ihanetler sarmalında, darbeler ve beka meselesi muvacehesinde bu mektuplardan ve Hz. Üstadımızın en yakınında olarak tam tarz-ı hareketine vakıf olan Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyin aramızda olması kader-i ilahinin hakkımızda bir inayeti ve rahmeti olmuştur. Yoksa çoklarımızın nasıl savrulacağı bedihidir. İşte bu noktada Hüsnü Ağabey’in şu lahikası fevkalade mühimdir;
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
Aziz kardeşlerimiz ve hizmet-i imaniyede arkadaşlarımız.
Evvela; Risaletü’n-Nur’un intişarındaki maksad, şu zamanın insanlarına tahkikî îmânı ders vermek, mütehayyirlerini kurtarmak, müteharrilerini takviye ve tarsin etmek, zındıka ve ehl-i ilhadı iskât ve ilzam etmektir. (Sikke-i Tasdiki Gaybî/181)bu cümleden olarak Vatan sathında ve hariç memleketlerde ifa edilen mübarek ve kemal-i şevk ile devam eden hizmetleri tebrik ediyor, dualar ediyoruz. İnşaallah ifa edilen Kur’an ve iman hizmetleriniz sadaka-ı makbule hükmüne geçecek ve alem-i islam’ın ittihadına vesile olarak teessür ile müşahede ettiğimiz hadisat son bulacak diye rahmet-i ilahiyeden ümid ediyoruz.
Saniyen; Hizmet-i nuriyenin tesanüd, ittihad, muhabbet ve uhuvvetle devam ve tealisi için Nur’un fedakar, kahraman ve hizmet-i nuriyede sebkat etmiş, herkesçe malum olan Nur cemaatlerinin mümessili kardeşlerimizle bir araya geldiğimizde, Memleketimizi yakından alakadar eden dini ve içtimai mesail ile ilgili bazı hususları istişare ettik. Esasta müttefik, teferruattaki ayrılıklarında gayrılık olmayan Risale-i Nur cemaatlerinin müntesipleriyle istişaremiz neticesi mütalaa ettiğimiz bazı hususları bera-yı malumat nazar-ı ammeye de arzetmeyi münasip gördük.
Kardeşlerimiz, Aziz Üstadımız Nur Lahikalarında, Risale-i Nur’un ehemmiyet ve kıymetini, hem vatan ve millete fevkalade faidesini, hem bu memleketi anarşistlik ve ihtilal gibi belalardan muhafaza etmeye çalıştığını şöyle ifade ediyor: “Hakiki bir Müslüman ve samimi bir mü’min, hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olamaz.” Yine Üstadımız müteaddit defalar kendisini ziyarete gelen yahut takip eden polislere ve jandarmalara “Sizler maddi asayişi muhafaza ile, bizler ise manevi asayişi muhafaza ile muvazzafız. Sizler ancak bir hadise vukua geldikten sonra müdahale edebilirsiniz. Bizler ise; bir menfilik ve fenalık vuku bulmadan o kötülüğün önünü kesiyoruz”, manasında çok tavsiyelerde bulunmuştur. Buna dair üç vilâyetin insaflı bir kısım zabıtaları demişler: “Nur talebeleri mânevî bir zabıtadır. Âsayişi muhafazada bize yardım ediyorlar. Îmân-ı tahkîkî ile Nur’u okuyan her adamın kafasında bir yasakçıyı bırakıyorlar, emniyeti temine çalışıyorlar.” (Lem’alar/262) “Bir mekteb-i irfan olan Risale-i Nur’un müellifi ve şakirdleri; asayişin, nizam ve intizamın fahrî ve manevî bekçileridir.” (Tarihçe-i Hayat – 654)
“Evet, eserler tesirlidir. Fakat, millet ve vatanın tam menfaatine ve hiçbir zarar dokundurmadan yüzbin adama kuvvetli iman-ı tahkîkî dersi vermekle, saadet ve hayat-ı ebediyelerine tam hizmette tesirlidir. Denizli hapishanesinde, kısmen ağır ceza ile mahkûm yüzler adam, yalnız Meyve Risalesiyle, gayet uslu ve mütedeyyin suretine girmeleri; hattâ iki-üç adamı öldürenler, onun dersiyle daha tahta bitini de öldürmekten çekinmeleri ve o hapishane müdürünün ikrarıyla, hapishanenin bir terbiye medresesi hükmünü alması, bu müddeaya reddedilmez bir senettir, bir hüccettir. (Emirdağ Lâhikası 1/19)
1947 senelerinde yazmış olduğu bir mektubunda ise Nurların tam şimdiki zamanın dertlerine ve yaralarına çare olacağını şöyle ifade ediyor: “Risale-i Nur ve hakiki şâkirdleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtiye gayet büyük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmağa çalışıyorlar……. Gerçi Risale-i Nur sırf âhirete bakar; gayesi Rıza-yı İlâhî ve imanı kurtarmak ve şâkirdlerinin ise, kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebedîden ve ebedî haps-i münferitten kurtarmaya çalışmaktır, fakat dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir; ve bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i âtinin bîçareler kısmını dalâlet-i mutlakadan kurtarmaktır. Çünkü, bir Müslüman başkasına benzemez. Dini terkedip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir Müslim; dalâlet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez.” (Emirdağ Lâhikası 1/22)
Salisen; Alem-i İslam’ın son kalesi ve Ümmet-i Muhammed’in ümidi olan Anadolu’da, vatan ve millet ve bu vatandaki hükümet aleyhine fevkalade müthiş planlar, asayiş ve nizamın tahrib edilmesi için perde altında çalışmalar var. Ehl-i dalalet, ehl-i nifak ve tuğyan topyekün Reis-i Cumhurumuzun şahsında vatan ve milletin birlik ve beraberliğini hedef almış, bütün imkanlarıyla, parti, cemiyet ve basın yayın yoluyla aleyhte neşriyat yapmaya gayret gösteriyorlar. Bu nazik zamanda Nur talebeleri müteyakkız olmalı ve Üstadımızın daima tazelenen, günümüze de hitabeden lahikaları ve bilhassa Emirdağ Lahikasındaki mektupları okumalarını ve hususan son dersinin çok okunmasını tavsiye ediyoruz. Müteyakkız olalım. İşte şu beş on senedeki hadiseler de gösteriyor ki, münafıklar boş durmuyorlar. Bu vatandaki asayişin ve emniyetin tahribi için hükümet aleyhinde habbeyi kubbe yaparak, tezvirat ve iftiralarla memleketimize zarar vermeye çalışıyorlar.
Yine bir mektupda Üstadımız: “Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır. Halbuki, bir müslüman kat’iyyen komünist olamaz, anarşist olur. Bir müslüman hiçbir zaman ecnebilerle mukayese edilemez. İşte bunun için, hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti’yi, Kur’ân ve vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum.” diyor. (Emirdağ Lâhikası 2/211)
Rabian; Üstadımızın 1957 erken seçimlerinde hareket tarzını bizatihi şöyle gördük. Ehl-i dalaletin, ehl-i nifakın, dahili ve harici komitelerin bu zamanda Reis-i Cumhurumuz Recep Tayyib Erdoğan aleyhinde ittifak ettikleri gibi, 1957 seçimlerinde de, Üstadımızın tabiriyle İslam Kahramanı olan Menderes’in aleyhinde ittifak etmişlerdi. Vatan, millet ve memleket aleyhinde tehlikeyi gören Üstadımız ile birlikte rey kullanılacak yere gitmiştik. Aziz Üstadımız sandık başkanına “Bana Demokratların pusulasını ver evladım” dediler. Ve alenen, açıktan Demokrat parti pusulasına parmak bastılar. Şimdi de aynı hal daha dehşetli bir surette vardır. Sadece dahilde değil hariçten de çok düşmanlar insanları aldatarak Aziz Vatanımızda istikrarı bozmak ve hükümeti zayıflatmak için her türlü bahaneyi istimal ediyorlar. Filhakika bu seçimler her ne kadar mahalli seçimler olsa da, sonuçları itibariyle bütün memleketi ilgilendiren bir mesele haline gelecektir. Hükümetin meşruiyetine darbe vurmak ve asayişi bozup memlekette anarşi çıkarmak isteyenler, seçimlerde hükümet aleyhine çıkacak bir neticeyi; vatan, millet ve memleket aleyhine Allah muhafaza istimal edebilirler. Buna karşı aynen Üstadımız gibi bizlerde vatan, millet ve İslamiyet namına Cumhurbaşkanımızın intihap ettiği adayları desteklemek lazım geldiği kanaatındayız.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm, dua eder, dualarınızı bekleriz.
Umum Nur Talebeleri Namına
Hz. Bediüzzaman’ın hizmetkarı,talebesi ve varisi
Hüsnü Bayramoğlu