Sezai Karakoç’u Diğer Şairlerden Ayıran Nüans – 2
Monna Rosa bu büyük romanın karakter kişilerinden biridir. Çok anlamlı karakteri temsil eder, kimine göre bir sevgili, kimine göre bir idealin ete kemiğe bürünmüş simgesel bir kahramanı daha çok anlamları ihtiva eden bir fiktifize ama gerçek şahıslara göndermelerde bulunan çok yönlü bir şahıs . Şair onunla yaptığı dialoglarla zihnindekini imgesel olarak vuzuha kavuşturur. Onun etrafında kirli çakallar dolaşır, o çakallar ışığa milletin gecesini aydınlatan ışığa ulurlar, zaten güneşini kaybetmiş ay ile iktifa eden insanların ay gibi ışığına da karşı çıkar bu çakallar. Kanadı kırık kuştur, varlık ve metafizik dengesini, kurmayan insanlar. Monna Rosadaki ruh rüzgar ararken, bir mumun rüzgarı ile buluşur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur,
A:ma bütün bu olumsuzluklara karşı Zambak gibi harika bir çiçek, bu karamsar tabloda ıssız yerlerde açar, Anadolunun ışığını kaybetmiş yıllarında ne zambaklar açmıştır, bu topraklarda, Büyük şiirde kuşlar Çiçekler ve, coğrafi unsurlar, hayvanlar imgesel ve simgesel nitelikli üslub unsurlarıdır. Romansal akışım bu imgesel mesaj ile son bulur. Varlığı ve varlık içinde insanın misyonunu, varlık insan münasebetlerini insanlar ancak mutlak bir ışık kaynağı ile görebilirler. Mutlak hakikat sınırlı ışıklarla bir yere kadar o görülebilir, mitoloji, felsefe, sanat mutlak hakikatin ancak bazı şubelerini görebilirler. İmgesel bir şekilde şaşkınlığa düşmüş olan seyirciye hakikatı arama yolunda tavsiyelerde bulunur.
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
Sırrımı söylüyorum, vefakar balıklara
Yalnız onlar, tutacak bu dünyada yerimi
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Peygamber çiçeğinin aydınlığı yoksa aramak da boşunadır, karanlıkta ne aranır ne bulunur.
Şehrazat şiirin de Monna Roza’nın küçük arkadaşı anlatılır. Kafamızdaki klasik Şehrazat anlamını bu satırlar karşılamaz, şehrazatın kökleri nerelere kadar gider, onu imgenin serüveni bilir.
Sen gecenin gündüzün dışında
Sen kalbin atışında kanın akışında
Sen şehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında
Bir ölüm kuşunun feryadını duyarsın
Bu büyük romanın ana temalarından biri ve en önemlisi arayıştır, bu felsefe sanat ve dinin okyanus gibi teması olan arayış şairimizde çok farklı bir yapı kazanır, burada hem şair aranır hem de bu büyük romandaki şahıslar, aramadan bizar olmuş kimseler ararlar. Tanpnar’ın Huzur’u bir çok yönlü huzur arayışıdır. Hayatın günlük hazlarının verdiği bir huzur değil, bir kültürün odağı durumuna girmiş veya olmuş bir İstanbul’da o şehri büyük yapan değerler içinde bir tipin tensel ve düşsel, düşünsel huzur arayışıdır. Safahat bir devrin, yıkılışların, çöküşlerin, ümitlerin, tekrar düşüşlerin romanıdır. Hep hüzün için de bir Akif hep ümit içinde bekleyen bir Akif vardır. Karakoç Cumhuriyet caddesinde başını dışarı çıkarmadan perdenin arkasından konuş mayı tercih eder. Tanpınar Saatleri Ayarlama Enstitüsünde perdelerin çok arkasından konuşur, üstelik takibattan korkar. Karakoç karakoçtur ama vurduğunu ancak koç uzmanları anlar, kanadı kırılmış kuşlar, aya haykıran çakallar arasında ne yapsın çoban, eleştiri onu hesaba katanlar için eleştiridir, yoksa düşman kazanma sanatıdır.
Yerler sağır gökler sağır
İşin yoksa durma bağır
Eleştiri karakteri itibariyle zaıfların silahı olmuştur. Ama bir yerde güçlülerin zayfılara çelme için kullan dığıı bir kahpe silahtır. Daima zayıflar kusurlarını gizler, güçlüler için dert değildir. Tarih Molla Kasım bekleyen zavallılarla doludur, yüz yılda mı gelir, nasıl gelir bilinmez. Batıda eleştiri güçlüleri hizaya getirirken orta şarkta bütün şarkta eleştiri zayıfları ezmek için kullanılır, Batı demokrasisi eleştiriden doğmuştur, bizim demokrasimiz bir sabah ilan edilmiştir.
Karakoç’un empatileri , çağrışımları güçlüdür, bunun yanında eşya ve nesnelerle ilişkilerden ve onları belli maksatlara gönderme yaparken daha güçlüdür, o yumurtalara basa basa yürür, ama kırmaz.
Kader Yolu şiiri büyük romanın bir büyük yolu. Anlatıcı ve romanın baş kahramanı dialogları kadın adlarından seçtiği meşhurlarla yapar. Monna Roza, Şelırazat ve Arkasından Madonna ile koile konuşur, Madonna farklı bir kadındır, farkı farkedilen bir kadındır, karakterdir. Büyük romanın arayış içindeki yolcusu, Ulysses deki kahraman gibi, hakikate veya imge ile örttüğü maksadına giderken tıkanır ve Kader Yolu’nu yazar.
Kader Yolu
Etrafımız uçsuz bucaksız çöller
Yerler demir, gökler bakır Madonna
Nehirler çekilmiş, kurumuş göller
Aramızda deniz vardır Madonna!
Gelir gelmez Venedikten aynalar
Uçtu gökte kara kara kargalar
Ömrü biçti kılıç gibi levhalar
Bize kalan sade sabır Madonna! 1956
Bu büyük romanın zamanı çok farklılık gösterir, zaman iki kanatlıdır, bir kolu ezele bir kanadı ebede uzanır. Bu bizim dünya, güneş ve ay üçlüsü ile oluşturulan fani zamandan farklı bir zaman anlayışıdır. Sultan Ahmet Çeşmesi şiirinde zaman maziye doğru gider. Görülen çeşmeden çok tarihtir
Su yerine süs akıyor
Deliklerinden
Eğilmiş ölümsüz ince bilekli
Cariyeler bakıyor
Derinlerden geliyor sesleri
Salak romanın fonunda başka ülkelerin trajedileri de vardır. Polonya’nın kara günlerini anlatır şair Kan İçinde Güneş şiirinde.
Cezayir, Kutsal At, şiirinde anlatılır. 0 da Cezayir’in kaderini içerir.
Romanın sevgi teması da bir başka biçimli sevgidir.0 yalın insanın değil, sıkıntısız insanın sevgi anlayışını değil çarpılmışların sevgisini anlatır.
Ah benim sevgim çiçek örneği
Çarpılmışların kinini yeniler
Beni alnımdan vurmak ister
Saraların iftiraların gençliği
Sezai Karakoç, hem bir anlatıcı hem bir kahraman, hem de kaybedilmiş şeyler arkasından büyük bir hüzün duyan bir kahramandır. Onun kişiliği milletin prototipidir bazan ve bu ünvanla kaybedilen şeylerin arka arkasından trajik hüzünler duyar. Coğrafi genişliği temin eden kültürel ve ruhi anlamdaki genişliğin kaybedilişine kültürel değerlerin geri gelmeyecek şekilde, gidişine Çocukluğumuz şiirinde yanar yakılır.
Çocukluğumuz
Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah şahdamarınıdan yakın bana benim içimde
Annem bana gülü şöyle öğretti
Gül, O’nun, O sonsuz iyilik güneşinin teriydi
Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus
Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus
Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata
Ali ve At gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asya’da Afrika’da, geçmişte, gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmaktan bir sedef her çocukta
Babam lambanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık
Fetihlerde bayram yapardık
Tam bir sevinçti kaplardı içimizi
Peygamber’in günümüzde küçük sahabileri biz çocuklar.
Bedir’i, Hayber’i, Mekke’yi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık
Mekke’nin derin kuyularından iniltisi gelirdi
Kediler mangalın altında uyurdu
Biz küllerimiş ekmekler yerdik razı
İnanmış adamların övüncüyle
Sabırla beklerdik geceleri
Şimdi hiç birinden eser yok
Gitti o geceler o cenk kitapları
Dağıldı kalelerin önündeki askerler
Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi 1960
Bu şiir tek başına bir romanın kanevasını, plan ve programını verecek kadar geniş bir muhayyilenin mahsulüdür. Bu şiir Karakoç romanının çekirdek vakasıdır, bütün romanların başlangıcında çekirdek vakalar vardır, romanın mayası gibidir bu vakalar, ondan sonra gelen her şey ondan çıkar.
Josef Konrad’ın Karanlığın Yüreği romanı sembolik romanın en büyük, neredeyse tek romanlarındandır. Konrad kolonyalizmin büyük karanlığının yüreğini anlatır. Karanlık batı toplumlarının sömürgecilik mantığı içindeki büyük büyük karanlıklarıdır. Dünya ikiye ayrılır kolonyalizmin mantığına göre, sömüren aydınlık, sömürülen karanlık. Sömüren aydınlığın inekleri süt yerine kan verirler. Karakoç’un romanı. da aynen Konrad’ın romanı gibi bir sembolik romandır
büyük çoğunluğun büyük karanlığın hüznünü anlatır, onların adına.
Samanyolunda Veba şiirinde hayallerin bir genişleme nesnesi olan Samanyolu bile vebaya tutulmuştur, sen hayallerin halini ona görü yorumla.
Nerde çocuklar gece yarılarından sonra
Çıkıp samanyoluna bakan
Bakarak çocukluğu uzatmaya çalışan
İşleri güneşin doğuşunu yayınlamak
Bütün o çocuklar nerdeler
Bütün elmalar çürüdü
Çocukluğumuz dürbünleri içinden
Geçen siyah halkalı kutsal şehirlerden
Birini bulamadım gezdim, bütün karalan
Aşk siyahın beyazdan ayrıldığı
Samanyolunda yürüyen bir karınca
En onulmaz vebayı kutlayan bir güvercin
İki katli bir arabada
Bu bize yaklaşan bir deniz arabası
Sen ırakta Samanyolu ırakta
Ve ay başka bir ay
Sarısı beyazına akmış
Bulaşmış bir yumurta
~
Nurdan Haber