Dünyâmızı sâbit gibi gördük, kandık. Eyvâh bize, eyvâh! Ne kadar aldandık! Bir anda söner ömrümüzün şu’lesi, ya; Hiç sönmeyecek tâ be-kıyâmet sandık… İnsanoğlunun dünyâya gönderilişinden bugüne ...
Dinledim dün gece rast faslını kâm-rân oldum. Rûha kim sesleniyor? Keşf ile şâd-mân oldum. Mûsıkî âlemi ummân gibi sonsuz ve derin; Halk eden Kudreti takdîs ile hayrân oldum. İlk nağmeyi kim, hangi te...
Cennetdeki bahçelerde yalnız, Eksik bulamaz ararsa insan. Her türlü kemâlde bir kusûr var; Hakk, âlem-i kevni kıldı noksan… Cenâb-ı Hâlik dünyâyı böyle yaratmış: “nekàisten müberrâ olmak, cinân-ı Cenn...
İnsanda bu âzâ ve bu âlât ne için? Rûhen, bedenen bir sürü hâlât ne için? Pek çok kişi idrâk edemez; ah, ne yazık! Hilkatdeki san’at ve kemâlât ne için? San’atı, mânevî bir varlığın madde âlemindeki t...
Şehirlerin sunî ışıkları, akşamların hülyalı vasıflarını perdeliyor. Dağlarda, kırlarda, meskûn mahallerden uzak mekânlarda akşamlar daha bir başka görünür; hissedilir. Güneş guruba meyleder; gölgeler...
Emel Kalbim ne büyük, tatlı emeller yeridir! Tutsam diye koşdum senelerden beridir. Akşam uzayan gölge, benim gàyelerim; Ömrüm, şu tükenmiş güneşin benzeridir… Cenâb-ı Hakk, insana emel denilen ...