Nurdan Haber

Din ve Şeriat Noktasından Demokrasi (1)

Din ve Şeriat Noktasından Demokrasi (1)
23 Ocak 2017 - 5:19

DEMOKRASİ VE ŞERİAT

Demokrasi ile Şeriat kabil-i imtizaç mıdır? Aralarında esasta ne gibi farklılıklar vardır? İslamiyet’e inanmış sadakatli bir Müslüman, ciddi bir Mü’min veya hakiki bir Nur Talebesi; ben demokrat bir Müslümanım, demokrat bir Mü’minim, demokrat bir Nur Talebesiyim diyebilir mi? Ve dinin, yani Şeriat’ın menşe’i nedir? Demokrasi’nin menşe’leri nelerdir? Gibi suallerin cevaplarını Risale-i Nur’dan bulmaya çalışacağız.

1 – Demokrasi ve Şeriat’ın menşe’i nedir?

Evvela: Demokrasinin temel esaslar nedir diye soralım? 

Cevap: Demokrasinin en birinci prensibi: halkın egemenliğidir. Halk idarecilerini kendi seçer. Yönetim prensiplerini ve kanunlarını kendisi yapar. Vatandaş seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Her zamanda yönetim üzerinde katılımcı vasfı ile söz sahibi olmaya çalışır. Çoğulculuk prensibine göre her kesim ve herkes kendini ifade edebilir. Gelişmiş bir demokraside hoşgörü esastır. Farklı görüş ve kesimler birbirine saygılı olması beklenir. Çoğunluk partisi iktidar olur. Diğerleri muhalefeti temsil eder. Hukukun üstünlüğü esastır. Kuvvetler ayrılığı vardır. Particilik demokrasilerin vazgeçilmezlerindendir. Bir kısım demokrasilerde laiklik prensibi öne çıkar. 

Din ve Şeriat ise: Cenab-ı Hakk’ın emir ve nehiylerinin tebliğ makamı olan peygamberlik makamına yani risalete istinad eder. Risalet vahye dayanır. Resuller risalet itibariyle Cenab-ı Hakk’ın tercümanıdır, elçisidir. Şeriat semaviyedir. Hatta ictihadat-ı Şer’iye dahi onun ahkam-ı mesturesini izhar ettiğinden semaviyedirler. Dinde semavi olan, vahye istinad eden kanunlar hiçbir şekilde teğayyür etmez. Halkın istemesi ile onlar değişmez. Şartları uygun olan, liyakatli idareciyi seçme ve seçilme de Hulefa-i Raşidin’in seçilme şekli olan biat usulü, şimdiki seçim sistemine oldukça yakın bir sistemdir. Kısa ve öz olarak Lemeat’ta şöyle ifade edilmiş:

O dehâ ile bu hüda menşe’leri ayrıdır. Hüda semadan indi, dehâ zeminden çıktı. Hüda kalbde işliyor, dimağı da işletir. Dehâ dimağda işler, kalbi de karıştırır. Hüda ruhu eder tenvir, taneleri sümbüllettirir. Karanlıklı tabiat onunla ışıklanır.”

2 – Demokrasi ve Şeriat imtizaç edebilir mi?

Evvela: Şeriat’taki ilahi hidayet, istiğna ve istiklâliyet hassasıyla mümtaz olduğundan hiçbir cihette felsefenin çürük mallarını ve kıymetlerini kendi defterine kaydetmez. Dinin aslında mevcut ve yine din-i haktan alınmış olan adalet ve meşveret, şura, adalette eşitlik, hürriyet (hürriyet-i şer’iyye) gibi demokrasinin mühim esasları, kendi ölçüleri içerisinde, yani felsefenin karışmış olan yanlışlıkları bir tarafa bırakılırsa, güzel yönleriyle İslamiyet’te ve semavi dinlerin özünde tamamıyla vardır. 

Nev’-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemalâtın fezlekesi ve esasıdır. Din-i Hak, saadetin fihristesidir. İman, bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir. Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir feyiz, zahir bir hak, faik bir kemal görünüyor. Bilbedahe hak ve hakikat, nübüvvet içindedir ve Nebiler elindedir. Dalalet, şerr ve hasaret; onun muhalifindedir.” (Lem’alar sh.127)

Felsefenin; Yunan ve Roma felsefesinin dehasının mahsulü olan şimdiki demokrasi sisteminin Kuran medeniyeti ile ve Şeriat-ı İslâmiye ile imtizaç edemeyeceğini izah eden Lemeattan bir parça:

Şimdi buna dikkat et: Eski Roma, Yunan’ın iki dehâsı vardı; bir asıldan tev’emdi, biri hayal-âlûddu, biri madde-perestti.


Su içinde yağ gibi imtizac olamadı. Mürur-u zaman istedi, medeniyet çabaladı. Hristiyanlık da çalıştı, temzicine muvaffak hiçbiri de olmadı.


Herbiri istiklalini filcümle hıfzeyledi. Hattâ el-ân âdeta o iki ruh, şimdi de cesedleri değişmiş, Alman Fransız oldu.


Güya bir nevi tenasüh başlarından geçmişti. Ey birader-i misalî! Zaman böyle gösterdi. O ikiz iki dehâ, öküz gibi reddetti


Temzicin esbabını. Şimdi de barışmadı. Madem onlar tev’emdi, kardeş ve arkadaştı, terakkide yoldaştı; birbiriyle döğüştü.


Hiç de barışmadılar. Nasıl olur ki aslı, hem madeni, matlaı başka çeşit olmuştu. Kur’anda olan nuru, Şeriat hidayeti


Şu medeniyetin ruhu olan Roma dehâsı, birbiriyle barışır hem mezc-u ittihadı.


O dehâ ile bu hüda menşe’leri ayrıdır: Hüda semadan indi, dehâ zeminden çıktı. Hüda kalbde işliyor, dimağı da işletir.


Dehâ dimağda işler, kalbi de karıştırır. Hüda ruhu eder tenvir, taneleri sünbüllettirir. Karanlıklı tabiat onunla ışıklanır.


İstidad-ı kemali birdenbire yol alır, nefs-i cismanî yapar hizmetkâr-ı emirber. Melek-sîma ediyor insan-ı himmetperver.


Dehâ ise: Evvelâ nefs u cisme bakıyor, tabiata giriyor, nefsi tarla ediyor. İstidad-ı nefsanî neşvünema buluyor.


Ruhu eder hizmetkâr, taneleri kuruyor. Şeytanın sîmasını beşerde gösteriyor. Hüda, hayateyne saadet veriyor. Dâreyne ziya neşrediyor. insanı yükseltiyor.


Deccal-misal dehâ-yı a’ver, bir dâr ile bir hayatı anlar; madde-perest olur ve dünyaperver. İnsanı yapar birer canavar.


Evet dehâ, sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber. Fakat hüda, şuurlu san’atı tanır, hikmetli kudrete bakar. Dehâ, zemine küfran perdesi çeker. Hüda, şükran nurunu serper.


Bu sırdandır: Dehâ, a’ma-i asamm; hüda, semî-i basîr. Dehânın nazarında, zemindeki nimetler sahibsiz ganîmettir. (Sözler sh.714)

(DEVAMI YARIN)


Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )