Nurdan Haber

Örtüleri Açtıran Kim?

Örtüleri Açtıran Kim?
08 Nisan 2017 - 9:39

İnsanların giyinip kuşanmasının hikmeti, Risale-i Nur Külliyatı’nda şu şekilde açıklanıyor: “Dünyada sun’i libasın hikmeti yalnız soğuk ve sıcaktan muhafaza ve ziynet ve setr-i avrete münhasır değildir. Belki mühim bir hikmeti, insanın sair nevilerdeki tasarruf ve münasebetine ve kumandanlığına işaret eden bir fihriste ve bir liste hükmündedir. Yoksa, kolay ve ucuz, fıtrî bir libas giydirebilirdi. Çünkü bu hikmet olmazsa, muhtelif paçavraları vücuduna sarıp giyen insan, şuurlu hayvânâtın nazarında ve onlara nisbeten bir maskara olur, mânen onları güldürür.”

Gerçekten de yukarıda serd edilen hususların doğruluğunu, bilhassa zamanımızda, gayet açık olarak görebiliyoruz. Teknolojinin geliştiği çağımızda, istense uzun yıllar yıpranmayacak ve sıcak ile soğuğun etkisini giderecek giyeceklerin yapılması çok kolay olurdu. Ancak, giyinmek yalnız bu ihtiyaçların karşılanması için olmuyor. Bir takım çevrelerin ortaya atıp körükledikleri moda ile insanların, belli bir tarzı seçmek suretiyle bir zevki, bir üstünlük kurma gayretini de göstermek istedikleri anlaşılıyor.

Denebilir ki, insanların, hayvanlardan bariz bir farkı da giyinme fiilidir. Ama ne gariptir ki bir kısım insanlar bu şerefin ve imtiyazın farkında olmayarak, hayvanlar gibi çıplak gezmek arzusunda bulunuyorlar. Hatta işi, bu düşüncede olanların bir arada yaşamasına imkân veren kamplarda uygulamaya dökmek suretiyle niyet ve isteklerini tatbik sahasına koyabiliyorlar.

Haydi, aynı şekilde düşünenler bir arada rahat yaşasınlar diyebiliriz. Ancak, giyinikler onlara, onlar da elbiselilere pek hoş nazarla bakmıyorlar. Hemen bütün dinler belli bir şekilde örtünmeyi emrettiğinden, inançlı kimseler çıplaklığı vicdani kanaatlerine de zıt görüyorlar. Aynı şekilde, çıplaklığın yayılmasından yana olup bu şekilde başkalarının rahatsız edici bakışlarından kurtulmak isteyenler de örtülü kapalı gezenlere kızıyorlar.

İnsanların, özellikle cins-i latif taifesinden olanların, kapalı kıyafetler içinde vücutlarını saklamaları hayâ, iffet gibi hislere dayandığından, bu duyguların varlığından tedirgin olan bir kısım erkekler kendi süfli zevklerini tatmin için bilhassa kadınların açılmasını istiyorlar.

Kendilerince en ciddi toplantılarda grand tuvalet en sıkıcı kıyafetlerle boy gösterirken, yanlarındaki hanımların olabildiğince açık olmasını tercih ve teşvik ediyorlar. Adeta zavallı kadınları çevrelerine karşı bir üstünlük nesnesi olarak kullanıyorlar. Pahalı arabaları, villaları, giyim ve kuşamlarının yanında “aksesuar” kabilinden güzel, cazibedar, çıplak kadınların bulunması ile sosyal rütbelerini ilan etmeye çalışıyorlar.

O çok merhamete, şefkate, sevgiye lâyık mahlûklar da maalesef bu sahte teveccühün sarhoşluğuna kapılarak, istenilen fedakârlıkları şuursuzca yerine getirmekte beis görmüyorlar. Kendilerinin asıl şerefinin, değerinin, yüceliğinin Cenab-ı Allah’ın yaratış gayesine uygun şekilde davranmak ve yaşamak olduğunu anlamak istemiyorlar.

Hâlbuki Allahu Teâlâ, Kur’an-ı Kerîm’de bu konu hakkında: “Ey Âdemoğulları! Anne ve babanızın avret yerlerini göstermek için örtülerini çekip alarak onları Cennet’ten çıkardığı gibi, sakın şeytan sizi de fitneye düşürmesin.” (A’raf, 27) diye buyuruyor. Bu ayet-i kerime işin bam teline dokunuyor. Örtünmenin ortadan kalkması için uğraşan asıl suçlunun şeytan olduğunu belirtiyor. Tabii, şeytanın insanların akıllarına yalnızca kötülükleri getirmekten öteye bir yaptırıcı güce sahip olmadığını biliyoruz.

Her fırsatta Hz. Âdem’in (as) çocuklarını isyana sürüklemek için planlar kuran şeytan ve onun telkinleriyle kendisinin gönüllü yardımcıları olan şahıslar, bir takım şatafatlı sloganlara bürünmüş fikirler ile tesettürsüzlüğün yayılmasına, aşılanmasına çalışıyorlar. Tesettür kelimesi hemen hanımların örtünmesini akla getiriyorsa da, bilindiği gibi, erkekler için de belli sınırların kapatılması manasını da taşıyor.

Gayri Müslimlerin de bu işteki rollerini unutmamak gerek: spor ve sair içtimai müsabakalar için kadın ve erkeklerin, Müslüman inancına uymayan kıyafetlerle katılmalarının değiştirilemez bir kural olduğunu ilan ederek el altından örtünmeyi engellemeye gayret ediyorlar. Her çeşit sportif faaliyette: atletizmde, yüzmede, ata sporumuz diye öğündüğümüz güreşte bile istedikleri tarzda mayo giymeyince karşılaşmaya almıyorlar.

Evet, İslam dünyası “kural koyan” değil, “kurallara uyan” olduğu müddetçe, gayri Müslimlerin her hal ve hareketini milim milim takip etmek zorunda kalacaktır. Kaideleri bizim tespit ettiğimiz zamanları ise, maalesef, belki beş yüz yıl geride bırakmış durumdayız. Bu durumdan kurtuluş, Hz. Muhammed’in (sav) tebliğ ettiği dini, O’nun zamanındaki anlayış ve samimiyetle kabul edip yaşamamıza bağlıdır.

“Tarih bize gösteriyor ki, İslâm ne derece dine temessük etmişse terakki etmiş, ne vakit dinde zaaf göstermişse tedennî etmiştir. Başka dinde, bilâkis, kuvveti zamanında vahşet, zaafı zamanında temeddün hâsıl olmuştur.”

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )