Nurdan Haber

Referandum ve Kader-i ilahi

Referandum ve Kader-i ilahi
18 Nisan 2017 - 12:38

Her şeyin malumdur ki, bir kader boyutu var, bir de sebepler boyutu var. Buna mülk ve melekût yani iç ve dış âlem -referandum ile ilgili görsel sonucu görünen veya görünmeyen âlem-, mikro veya makro âlem, maddi veya manevi âlem gibi tabirlerle de verilebilir.  Biz insanlar, sadece maddi sebeplere bakıp ona göre yorum yapmaktayız ve hayatı buna göre yorumlamaya gayret ederiz genellikle.

Mehmet Akif bir şey söyler üstadla alakalı. “Bizler sevindirici bir haber aldığımızda bunu Bediüzzaman’a söylerdik. O bize bu hadisenin perde arkasını söylerdi. Üzücü bir haberi söylerdik, o gene perde arkasını söylerdi. Ve sevindirici haberden üzüntü, üzüntü vericiden neşe alırdık. Sonra karar verdim. Bediüzzaman bir şey demeden, ne üzülür ne sevirim.”

16 Nisan Referandum meselesine de, bu cihetten bakmaya çalıştım. Ve Kastamonu Lahikasında ikinci Dünya Harbinde bîtaraf kalmasının kader-i ilâhî vechesinden izahı yapılmış olup, herkesin aklına muvafık bir tarzda izah olduğundan, vicdan sahibi olanlar için elhamdülillah derdirtmektedir. Şimdi biz de bu formülü, taslağı alıp referanduma tatbik edelim.

“O zaman, o manevî meclis demiş ki:”Bu Alman mağlubiyetiyle neticelenen bu harbde, Osmanlı Devleti’nin mağlubiyetinin hikmeti nedir?”

Cevaben Eski Said demiş ki: Eğer galib olsaydık, medeniyet hatırı için çok mukaddesatı feda edecektik.

-Nasılki yedi sene sonra edildi. – Ve medeniyet namıyla Âlem-i İslâm hususan Haremeyn-i Şerifeyn gibi mevâki’-i mübarekeye Anadolu’da tatbik edilen rejim kolaylıkla, cebren teşmil ve tatbik edilecekti.

İnayet-i İlahiye ile onların muhafazası için, kader mağlubiyetimize fetva verdi.

Aynen bu cevabdan yirmi sene sonra, yine gecede: “Bîtaraf kalıp, giden mülkünü geri almakla beraber, Mısır ve Hind’i de kurtararak, bizimle ittihada getirmek, siyaset-i âlemce en büyük muzafferiyet kazanmak varken; şübheli, dağdağalı, faidesiz bir düşmana (İngiliz) tarafdarlık göstermekle muzaaf bir surette ve zararlı bir yolu tercih etmek, böyle zeki, belki dâhî insanların nazarında saklı kalmasının hikmeti nedir?” diye sual benden oldu.

Gelen cevab manevî canibden geldi.

Bana denildi ki: “Sen, yirmi sene evvel manevî suale verdiğin cevab, senin bu sualine aynı cevabdır.

Yani: Eğer galib taraf iltizam edilseydi, yine mimsiz medeniyet namına galibane mümanaat görmeyecek bir tarzda bu rejimi Âlem-i İslâm’a, mevâki’-i mübarekeye teşmil ve tatbik edilecekti.

Üç yüz elli milyon İslâm’ın selâmeti için bu zahir yanlışı görmediler, kör gibi hareket ettiler.”[1]

Son zamanlarda Hristiyan Avrupa Ruhani liderleri olan Papaları etrafında bir istişare yaptılar. Mutlak suretle Türkiye Cumhuriyetinin ‘Osmanlı İmparatorluğu Ruhu’nu canlandırıp etrafında Cemahir-i Müttefika-i İslamiye’yi tesis etmesi hususunda fikir teatisi yaptılar. Ve toplantılarından sonra toplu bir şekilde “Biz İttifak ve İttihat ettik” manasını zihinlerde oluşturmak için toplu fotoğraf verdiler. Tıpkı bir ordunun başkomutanı önde ve ortada olduğu gibi bir fotoğraf; ön ve ortada Ruhani liderleri, arkada ise geri kalanlar.

Tabii ki Cumhurbaşkanımızın İslam âlemindeki nifak tohumlarını gidermek yok etmek için çalıştığı aşikârdır ve gitmiş olduğu yerlerde de ittihad-ı İslam manasında çalışmalar ve görüşmeler yaptığını tahmin ediyoruz. Nitekim gittiği ülkelerin âlimleri ile bir araya gelip görüşmeler yapması, fotoğraflar çektirmesi ve âlem-i İslam’ın “umudu” Türkiye Cumhuriyeti olduğunu herkes biliyor. Bunu Avrupa da biliyor, içimizdeki Avrupa hayranları da biliyor, herkes biliyor.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun veliahtı mesabesindedir. Nitekim şöyle bir şey var; Bizler bir şeyi nerede kaybettiğimizi biliyorsak o kaybettiğimiz şeyi o tahmin ettiğimiz veya bildiğimiz yerde ararız. Âlem-i İslam’ın son halifesi, reisi bu topraklarda yaşamış ve hilafet bu topraklarda lagv edilmiş. Bunun gibi bir şey nerede kaybedilmiş ise tekrar oradan bulunur. Bir gemi nerede batmış ise battığı yerden çıkarılır tekrar. Türkiye Cumhuriyeti, Âlem-i İslam içinde  “Cemahir-i müttefika-i İslamiye” yani birleşik “İslam Cumhuriyetleri Birliği” manasını tesis ve teşkil edebilecek tek ülkedir. Bunun için de hem maddi hem manevî sebeplere müracaat edilmesi gerekmektedir.

Maddi kuvvet belli. Manevi kuvvet ise Ehl-i Sünnet itikat ve amelini tahkim edip hizipçilik yapmadan, tüm Ehl-i sünnet vel-cemaat hizmet hareketlerini bir mecliste ittihad ettirip ortak bir şûra tesis ettirip, önce Ehl-i sünnet içinde ittihadı tesis ettirmesidir. Daha sonra bu ortak akıl ile diğer ülke âlimleriyle ortak şûra tesis edip ilmî ve irfanî manada ittihadı teşkil ettirmeli. Çünkü âlimlerin kalbleri ittihad ederse, o kalblerden lemeân eden manalar ve lafızlar daha da tesir edecektir.

Bir milletin veya insanın kalbi ve aklı sadece maddi yatırımlar ile cezb ve celbedilmesi pek söz konusu değildir. Çünkü bu millet materyalist değildir. Komünist olsa maddi yatırımlar ile kazanılır. Ama bu ülke İslam beldesidir. İslam beldesinde ise bu cezb ve celb manevî yatırımlarla mümkündür. Biz elhamdülillah müslümanız ve bizler manevî sahada olan yatırımlar ile sizi daha ziyade seviyoruz. Çünkü alemimizde olan ve bizi daha ziyade rabteden dindir.

“Hususan biz şarklılar, garblılar gibi değiliz. İçimizde kalblerde hâkim, hiss-i dinîdir. Kader-i Ezelî ekser enbiyayı şarkta göndermesi işaret ediyor ki; yalnız hiss-i dinî şarkı uyandırır.” [2]

Bu sebeple islami ıslahatlar yapılıp milletin kalb hastalığı olan zaaf-ı Diyanet tahkim edilmelidir.

Bazı hususları arz etmek istiyorum.

  1. Bu milletin müstakbel zihinlerini şimdiden ifsad etmemek için kız erkek eğitimi ve öğretimi okullarda ayrılmalıdır.
  2. Maneviyata matuf faaliyet ve Hizmetleri Diyanet ile koordine edip beraber hareket ettirmek.
  3. Risale-i Nur külliyatının tamamını ve Ehl-i sünnet plan diğer hizmetlerin istifade ettiği kitapları Diyanet eliyle tab’ etmek.
  4. Manevi eğitime ağırlık verilerek okullardaki derslerin yanında maneviyat verilerek, sukut-u ahlaktan muhafaza edilmeli.
  5. Aile hayatını mahveden TV programları vs. şeyleri men etmek ve İslami ve gelenekçi aile yapısını güçlendirmek

Tekrar sadede gelecek olursak Şayet İslam beldesi olan bu devlette %75 gibi bir ezici oran çıksa idi Hristiyan birlikleri bu ülkeye daha fazla hücum edip dört bir yandan ülkemizi ve milletimizi madden ve manen perişan etmeye sebep olacaklardı.

Yüzde 52 gibi bir oran çıkması “Hayır” propagandası yapan Avrupa Devletlerinde şu fikri uyandırdı ki “bu insanların meselesi din, Osmanlı değil, maddidir, yani ekonomidir.” deyip onlar da rahat bir nefes aldılar. Çünkü ittihad-ı İslam’dan ödleri kopuyor. Yer altı ve üstü ihsanları İslam beldelerindedir. Bunları işletmekle muazzam bir ekonomik güç hâsıl olacak bunu çok iyi biliyorlar.

Bir başka veçhesi de zafer sarhoşluğundan istifade eden ehl-i dalaletin, İslamlar içine girip ifsad etmesi meselesi var ki buna dair önemli bir ikazı Üstad Bediüzzaman Hazretleri de bir hadise ile nakletmektedir.

“İslâm ordusunun Yunan’a galebesinden neş’e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müdhiş bir ZINDIKA FİKRİ, İÇİNE GİRMEK VE BOZMAK VE ZEHİRLENDİRMEK için dessasane çalıştığını gördüm. Eyvah dedim, bu ejderha imanın erkânına ilişecek!”[3]

Kadere bir de buna fetva verdirmemek için, beyne beyne bir oran nasip oldu.

Hülasa: daha mana itibariyle tam teşekkül etmemiş ittihad-ı İslam manasına çalışan Türkiye hamiyetperverlerine ve millet-i İslamiye’ye çok ağır darbeler vurmaya ellerindeki tüm imkânlarla saldırmasına mani olmak için rahmet-i ilahiye neredeyse beyne beyne bir neticeye fetva verdi kader itibariyle. Bu da rahmet-i ilahinin bir tecellisidir.

Biz Nur talebeleri siyasete sadece ihtiyaca binaen bakarız ve maddi kuvvetle ve hadise çıkartmak gibi bir şekilde karışmayız. Tüm kuvvetimizi asayişe sarf ederiz. Ve maksad-ı aslimiz din ve diyanettir. Siyasete bakacak olursak gene din ve diyanet veçhesinden bakarız çünkü bizler ilim talebesiyiz. Bu sebeple müvazenelerimiz de dinî olacaktır.

Neticenin hakkımızda mübarek olmasını temenni ederim.

Selam ve duayla

Muhammed Numan Özel

——————————-

  1. Kastamonu Lahikası ( 20 )
  2. Tarihçe-i Hayat ( 101 )
  3. Asa-yı Musa ( 157 )

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )