Diyanet TV’yi izliyorum. “Yaşayan Hazineler” belgeselinde Gökhan Özkök (Ney Yapım Ustası) ve sanatı anlatılıyordu.

Gökhan Özkök kendini öyle anlatıyor ki sanki Allah tarafından bu iş için yaratılmış ve görevlendirilmişti.

Henüz çocuk iken seslere karşı bir özel duyarlılığı vardı. Her sesi müziği için kullanacaktı ve öyle davranıyordu. Ney ile tanışması da tesadüfi değildi. Müthiş bir istek ve arzu ve aşkla ney yapmaya yönelmişti. O’na göre yönlendirilmişti.

Kendisi bunu şöyle ifade ediyordu:

“Ben görevli isem ki; görevli olduğumu düşünüyorum. Yaradan bizi nasıl görmek ve seyretmek istiyorsa, bizi o şekle sokuyor ve o yöne yönlendiriyor. Biz Yaradanın görmek istediği şekilde şekilleniyoruz.”

Değerli okuyucular Bu cümleler size bir şeyi hatırlatıyor mu?

Mesela şu sözleri: “Benim hizmetim ve sergüzeşte-i hayatım, bir nevi çekirdek hükmüne geçmiş. İnayet-i İlahiye ile bu zamanda ehemmiyetli bir hizmet-i imaniyeye mebde olmak için Kur’an’dan gelen ve meyvedar bir şecere-i âliye olan Nur Risalelerini ihsan etmiş. ^{(Emirdağ2[Y] – 73)}

Bediüzzaman Said Nursi’nin kısa bir alıntı yaptığım bu mektubunu okuduğunuzda görüyorsunuz ki aynen Gökhan Özkök gibi O da hayatının çocukluk ve gençlik yıllarında başından geçen olayların; Risale-i Nur’un ortaya çıkması için inayet-i ilahiye tarafından bir yönlendirme olduğunu söylüyor.

İşin garip tarafı hiç kimse Gökhan Özkök için bunları söyledi diye ona “kendini yüceltmeye çalışıyor mukaddesleştiriyor, kendini peygamber olarak görüyor göstermeye çalışıyor, eserlerini mukaddesleştiriyor.” gibi bir ithamda bulunmuyor.

Ama her nedense Bediüzzaman Said Nursi aynı şeyleri söyledi diye söylenmedik şey bırakılmıyor.

Hatta bu yüzden mahkemelerde hakkında iddianameler dahi hazırlanmış “kendisini peygamber olarak ilan ettiği” suçlamasıyla mahkeme edilmiştir.

SİNGAPUR’DA İSLAMİYET VE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ…

Bu tür beyanları birçok ses sanatçısından da duyabilirsiniz “ Bu ses bana Allah’ın bir vergisidir. Ben vazifeliyim” diyen birçok sanatçı biliyorum.

Bunları söyledi diye hiç bir sanatçının veya sanat ustasının da suçlandığını görmedim hiç kimsenin onların eserlerine Mukaddes gözüyle baktıklarını da görmedim.

Ne onların kendilerine ne bir başkasının onlara peygamber gözüyle baktığını da görmedim. İma yoluyla da olsa böyle bir isnatta bulunanı da görmedim.

O halde Bediüzzaman Said Nursi için bu kabil söylenen sözlerin kasıtlı söylendiği apaçık ortadadır. Onu çekemeyenler onun fikirlerini kabullenemeyenler fikirlerini çürütmek yerine, şahsını çürüterek eserlerini bu yolla nazardan düşürmek istedikleri anlaşılıyor.

Ancak bilinmelidir ki; “Güneş balçıkla sıvanmaz”, “Gözünü de kapayan ancak kendine gece yapar.”

Her zaman söylüyorum O’nun şahsını veya talebelerini sevmeyebilirsiniz, onlarla beraber olmak istemeyebilirsiniz. Bu durum tamamen sizin tercihinizdir. Ancak  bu durum sizi  onun eserlerinden istifade etmeyi  engellemesin. Zira yazdığı eserler içindeki hakikatler Kur’an’dan alınmış müthiş derslerdir. Hiçbir yerde bulamayacağınız hakikatlerdir. Kur’an’ın harika düsturlarıdır.

Mükemmel bir elmasın kimin elinde olması önemli mi?  Bu elmasa sahip olmak için elması sunan şahsın ehemmiyetli veya ehemmiyetsiz olduğunun bir önemi var mı? (Ki; bana göre Bediüzzaman Said Nursi çok ehemmiyetli bir şahsiyettir)

Tavsiyem kendinizi bundan mahrum etmemenizdir…

Nurettin Huyut

04.05.2017