Nurdan Haber

Üç Aylar ve Duâ

Üç Aylar ve Duâ
08 Mayıs 2017 - 12:50

ÜÇ AYLAR VE DUA

Üç aylar olarak bilinen Recep, Şaban ve Ramazan ayları bizim manevi olarak daha çok inkişafımıza, gelişmemize vasıta ve vesile olan mübarek günlerdir. Manevi ticaret mevsimidir. Baharda çok faydalı olan Nisan yağmuru gibidir.

Bir padişah normal günlerde tabi olan riayetine, vatandaşına farklı bir muamele yapmaz. Cülus-ü hümayun denilen tahta çıkma günlerinde riayetine daha fazla ihsan ve ikramlarda bulunur. Bu örnekte olduğu gibi üç aylar da Allah’ın bize ihsan ve ikramının kat kat olduğu özel zaman dilimleridir. Bu aylarda, günlerde kat kat fazla bahşiş, ikram ve mükâfat almaktayız. Bu hicri takvime göre belirlenmiş kameri aylar, çok sevaplı ve kaçırılmayacak fırsat günleridir.

Normalde Kur’anın her harfine on sevap, on hasene verilir. Bu üç aylarda katlanmaktadır. Recep ayında her hayra, iyiliğe, haseneye yüz sevap, Şaban ayında üç yüz sevap, Ramazan ayında ise bin sevap verilmektedir.

Ömür sermayesi pek azdır, yapılacak lüzumlu işler pek çoktur. Bizler de bu günleri fırsat bilip, fani günleri baki günlere değiştirmek için bu ayları iyi değerlendirmeliyiz. Çünkü bu üç aylarda dört adet mübarek gece, kandil vardır. Recep ayı Regaib ve Mi’rac Kandilini, Şaban ayı Beraat Kandilini ve Ramazan ayı Kadir Gecesini içinde barındırmaktadır.

Bu ayları ve geceleri ihya edip değerlendirmek seksen sene baki, sonsuz ve manevi bir ömür sevabını kazandırabilir. “Kadir gecesinin bin aydan hayırlı olması” bunun için önemli bir delildir. Bin ay ise yaklaşık seksen üç sene yapmaktadır.

Peygamberimiz de “Ey Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur.” Diye dua etmiştir. Bu üç aylar başta farzlar olarak ibadet için bulunmaz fırsatlardır.

Üç aylarda bütün Müslümanların manevi havayı teneffüs edip, faydalanmaları çok önemlidir. Bütün iman edenler ahiret kazancına ve ahiret ticaretine yönelmektedirler. Zamanlarını daha çok ahiret ticareti için kullanmaktadırlar. Bu şekilde manevi hava da safileşip güzelleşmektedir.

Üç aylarda ve sair zaman dilimlerinde Allah’a iltica edip dualar etmekteyiz. Bu yaptığımız duaları niçin yaptığımızı şu başlıklar altında toplayabiliriz:

1- Dua etmek âlemin yaratılış sebebidir.

2- Cenab-ı Hak bizim dua etmemizi istemektedir.

3- Dua insana aczini hatırlatır.

4- Kâinatta her varlığın hal dili ile dua etmektedir. Biz de kal, konuşma dili ile dua edip onlardan geri kalmayıp, bütün kâinat namına İlahi dergâha duaları takdim etmekteyiz.

5- Dua manevi dertlerimize ilaçtır.

6- Duanın, halis bir imanın neticesidir. İnsanın eli yetişmediği ihtiyaçları için ihtiyaçları veren Zata yalvarmasıdır.

7- Çift sürmek, ders çalışmak fiili duadır. El açıp yalvarmak ise kavli, sözlü duadır.

8- İman etmek dua ve sığınmayı gerektirir.

9- Nasıl ki güneşin batması akşam namazının vaktinin girdiğini gösteriyorsa, yağmursuzluk yağmur duasının vaktidir.

10- İslam’a sonradan girmiş, İslamiyet’in özünde olmayan bid’atlardan sakınmanın bir yolu da Cenab-ı Hakka dua edip yalvarmaktır.

11- Duanın birinci kaynağı Kur’an ve hadislerdir.

12- İnsanın asli vazifesi iman ve duadır.

13- Hastalık, musibet halinde insan dua eder, yalvarır.

14- Her duaya cevap vardır. Ancak yapılan dua ya dünya için veya ahiret için kabul edilir.

Allah’ın yapılan dualara cevap vermesi genel bir kavramdır. Allah her duaya mutlaka cevap verir. Allah kulunu duyar, onun yalvarışını dinler. Tabiri yerinde ise kuluna “Buyur” der. Duanın kabul edilmesi, kulun isteğinin dünyada verilmesidir. İstenen şeyin dünyada aynen verilmemesi kul açısından duasının kabul olmadığı anlamına gelmez. Belki de Allah tarafından daha makbul bir şekilde kabul edilmiştir. Dua edildiğinde Allah’ın hikmetine uygunsa aynısını verir veya daha iyisini verir. Bu bir cevap vermedir. Hikmetine uygun olmadığı için başka bir şekilde duasına cevap verebilir. Allah kulun dualarını kesinlikle cevapsız ve karşılıksız bırakmaz. Ya aynısını verir veya daha iyisini verir. Ya da hikmetine uygun olmadığı için vermez. Yapılan dua dünya için kabul olmadı ise belki ahiret için kabul olmuştur. Mesela birisi bir erkek evlat istese; Allah da ona hikmeti gereği Meryem annemiz gibi bir kız evladı verse, duası kabul edilmedi denilmez. Belki daha güzel bir surette kabul etmiş denilir.

Yukarıda geçen maddeler çoğaltılabilir. Ancak şimdilik bu kadar kâfidir. Bu izahlar bizim duaya ne derece muhtaç olduğumuzu bir parça akıl gözümüze göstermektedir.

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

 

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )