FEYZİ ALLAHVERDİ: “ALLAH VAR ĞAM YOK!” DEDİKÇE…
Halil Yürür Ağabey Anlatıyor:
Ankara’da Said Özdemir ağabeyin bütün depolarını polisler basıp kitapları almaya başlamışlar… Mustafa Türkmenoğlu her bir kitaba birer liradan ayarlamış, kamyonlara yüklemişler… Doğru Eskişehir Çifteler’deki Abdülvahid Tabakçı’nın zahire deposuna… Zübeyir Ağabey de daha evvelden Eskişehir’e gelmişti. “İstanbul’dan Halil Yürür, Ankara’dan Feyzi Allahverdi” gelsin diye haber geldi. Gittik…
Halil Yürür ve Feyzi Allahverdi
ZÜBEYİR AĞABEY: HİÇ KİMSEDEN BİR ŞEY YEMEYİN KARDEŞİM
“Eskişehir’den bütün günlük yiyeceklerinizi alın, hiç kimseden bir şey yemeyin, hatta Abdülvahid’den de bir şey yemeyin kardeşim. Ahıra bir girdiniz mi; Üstad’ın tayinatı bir yere, İstanbul kitapları bir yere, Ankara’nın kitaplarını bir yere ayırın” dedi. Elimizde listeler vardı…
Eskişehir/Çifteler’de çalışmaya başladık Feyzi ile…
Ama bir soğuk var ki eh…
FEYZİ ALLAHVERDİ: “ALLAH VAR ĞAM YOK!” DEDİKÇE…
Öğle yemeği vakti Abdülvahid Tabakçı Ağabey geldi, bizi yemeğe çağırdı. “Ben gitmem” dedim. “İstersen kelle mi kes ben gitmem” dedim. Zübeyir ağabeyin dediğini bırakıp yapmanın imkânı var mı? O zaman öldüm say artık beni… “Feyzi gidebilir ama, ben gidemem” dedim. Neyse Feyzi’yi götürdü…
Orda bir buğday yığını vardı. Önce ayaklarımı yavaş yavaş içine soktum. Sonra yavaşça vücudumu içine gömdüm… Isınmaya çalışıyorum… Abdülvahid ağabeyle Feyzi geldi, dolaşıyorlar; “Halil, Halil” diye de bağırıyorlar… Halil yok, kayboldu Halil…
Hava o kadar çok soğuktu ki titriyoruz… Ellerimiz soğuktan donuyordu… Feyzi ağabeyin hoş bir ifade tarzı vardır ya; arada bir: “Halil abi, Allah var ğam yok!” diyor. Ama kendine has şivesiyle yuvarlayarak söylüyor… “Yorgan yok mu?” diyordum ben. “Halil abi, Allah var ğam yok!” derken, ben de “var ğam” ifadesini “yorgan var” anlıyorum; “nerde bu yorgan yahu?” diyorum…
Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-3