Nurdan Haber

Bediüzzaman ona ‘Buranın (Emirdağ) korkak müftüsü’ demişti… Kimdi bu zat kimdi? Hz. Üstad niçin böyle demişti?

Bediüzzaman ona ‘Buranın (Emirdağ) korkak müftüsü’ demişti… Kimdi bu zat kimdi? Hz. Üstad niçin böyle demişti?
05 Ocak 2016 - 11:55

Risale-i Nur’dan Emirdağ Lâhikası’nda “Buranın korkak müftüsü…” şeklinde bir ibare geçer…

Yıllar boyunca, ilgili mektup okundukça “Kimdir bu müftü, adı neydi, Hz. Üstad ona niçin korkak demişti…” gibi ardı ardına gelen sualler ister istemez aklıma takılıyordu. Camiamızdan, benim gibi merak edip soranlar da oluyordu. Demek zamanı gelmişti ki Allah bir kapı araladı, hemen içeriye daldım… Bilindiği gibi Said Nursi hazretlerinin 1944-1948 ve 1949-1953 yılları arasında olmak üzere iki Emirdağ hayatı vardır.


Bediüzzaman Hazretlerinin Korkak Müftü dediği Emirdağ Müftüsü Abdülkadir Bilge (1880 – 1953)

Emirdağlı “Korkak Müftü”, Bediüzzaman Hazretlerinin Emirdağ’da bulunduğu sıralarda ilçenin müftülüğünü yapan Abdülkadir Bilge’dir. Müftü Abdülkadir Bilge, 1 Temmuz 1880 tarihinde Emirdağ’ın Çilli Mahallesinde doğmuş olup, 5 Ocak 1953 tarihinde yine aynı ilçede 73 yaşında iken vefat etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri tarafından ‘Korkak’ denmesinin sebebi ise asıl araştırma konumuz olarak bu metin içinde anlatılacaktır.

Müftü Abdülkadir Bilge’nin babası Hacı Mehmet Hayri Efendi de Emirdağ Müftülüğü yapmış… Hatta Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin fasılalarla namazlarını kıldığı Emirdağ Çarşı Camii’ni de bu zat yaptırmış. Afyon’un bir Caddesine de bir vefa borcu olarak “Müderris Mehmet Hayri Caddesi” diye onun ismini vermişler… Çünkü bu zatın İslâm’a çok büyük hizmetleri olmuş…

Müftü Abdülkadir Bilge hakkında topladığımız bilgiler için bize en temel kaynak, torunu Nevzat Müftüoğlu olmuştur. Kendi müşahedelerini, babası Necati Müftüoğlu’ndan dinlediklerini ve sesli olarak babasından kaydettiklerini anlattı bize. Bu kıymeti çok yüksek tarihî ses kasetlerini bize de vererek yazmamızı sağlamıştır. Necati Müftüoğlu yani Bediüzzaman’ın ‘Korkak Müftü’ dediği zatın oğlu, -Nevzat’ın babası- Necati Bey, o tarihlerde Emirdağ Adliyesi Zabıt Başkâtibi idi. Kaymakam vekilliği de yapmıştır. Hz. Üstad’a hep dost olmuştur, hep himaye etmiştir. Nevzat Müftüoğlu, arzumuz üzerine Emirdağ Nüfus Müdürlüğü’nden dedesinin kimlik ve tarih bilgilerini yazılı olarak alıp, teyid ettirerek belgelemiştir. Nevzat Müftüoğlu‘nun dedesiyle olan soyadı farkı ise sonradan olmuştur. Anlatımı gelecek…

Bir noktayı bilhassa ifade etmek istiyorum; sadık bir nur talebesi olan Nevzat Ağabey, Bediüzzaman Hazretleri tarafından dedesine ‘Korkak Müftü’ denmesinin nedenini açık yüreklilikle, hiçbir tekellüfe kaçmadan anlattı bize… Teşekkür ediyorum…

Müftü Abdülkadir Bilge hakkında yanlış bir kanaate varılmaması için şunu da özenle belirtmek istiyorum: Merhum Müftü, bütün bütün hizmetlere bigâne kalmamıştır. O günkü şartlarda kendi meslektaşları ile kıyaslanınca aslında az hizmet etmiş de sayılmaz. En azından Hz. Üstad’la Hulusi Ağabey arasında mektup teatisini sağlamıştır. Hz. Üstad, bu müftünün oğlu Necati Bey’e “Gardaşım Oğlu” şeklinde hitap edermiş. Bu müftüyü kardeş kabul etmiş yani Üstad. Bu kısmı okunacak hatıralara bırakıyorum…

5 Ocak 1953 tarihinde vefat eden merhum Müftü Abdülkadir Bilge’yi vefatının 63. yıl dönümünde rahmet dualarımızla anıyoruz…

Ömer Özcan 

BEDİÜZZAMAN’IN “KORKAK MÜFTÜ” DEMESİNİN SEBEBİ

“Bu defa görüşmediğim buranın korkak müftüsü vasıtasıyla, Hulusi’nin Kars’tan bir mektubunu biraderzadem Nihad’ın mektubuyla aldım. Elhak o kardeşimiz, daima fevkalâde sadakatını ve Nurlara kuvvetli alâkasını muhafaza ediyor.” (Emirdağ L. 144)

Nevzat Müftüoğlu Anlatıyor:

Burada bahsi geçen ‘Korkak Müftü’ benim dedem… İsmi Abdülkadir Bilge… O zamanların Emirdağ Müftüsü… Üstadımız Emirdağ’da bulunduğu sürede orada müftüydü. Dedemin soyadı Bilge idi, daha sonra babam Müftüoğlu’na çevirdi. Çünkü hem babası, hem de dedesi müftüydü.

Dedeme Korkak Müftü denmesinin sebebi ise:

Dedem yakışıklı, boylu-poslu, babadan kalma mal-mülk sahibi, zengin, çok varlıklı bir insan… Dolayısıyla hanımları, yani benim ninelerim dörtten aşağı düşmüyor… Hepsi de çok güzel hanımlardı ninelerim… Birisi bir sebeple ayrıldığı zaman dedem yine dörde tamamlıyor sayıyı… Sabahları yumurtalı-tereyağlı kahvaltı, öğleyin kuzu etinden güveç… Atının üzengisi bile gümüştendi yani… İkinci Dünya Savaşında herkes yiyecek bir şey bulamazken, rahmetli dedem ava çıkar, tavşan etiyle beslerdi bizi… Emirdağ’da Dedemin borda kapılı dediğimiz büyük kapılı bir konağı vardı…

Şimdi bu kadar rahat yaşayan dedem; elbette Üstad Bediüzzaman’ı ziyarete gelenlerin acıklı akıbetlerine de şahit oluyor. Üstad’ı ziyarete gidenlere ne yapılıyordu? Kapıda bekleyen sivil polisler tarafından yaka-paça yakalanıyor, karakolda bir araba dayak atılıyor, bu işkencelerden sonra da salıveriyorlardı… Veya bazen tehlikeli gördüklerini mahkemeye veriyorlardı. İşte dedem de yakalansa rahatı kaçacak… Üstelik Emirdağ hapishanesi de berbat bir yerdi, ben hatırlıyorum, rutubet içinde bir yerdi orası. O zaman hapishanelerde bit hadisesi de vardı. Dolayısıyla dedem hapishane hayatının bu sıkıntılarını çok iyi bildiğinden, kendisini geri çekiyor… Rahmetli kendisini çok düşünürdü yani…

Dedemin nefsi, bu tür ızdıraplara razı gelmediğinden, Hz. Üstad’a büyük saygısı olmasına rağmen, hizmetin kendisinden beklediği azamî gayreti gösteremiyor. İşte Üstad’ımız tarafından ‘Korkak Müftü’ denmesinin sebebi budur…

EMİRDAĞ’DA GERİ HİZMETLERİ VARDI

Dedem, bilfiil ağabeyler gibi hizmetlerde bulunamıyor ama bazı geri hizmetleri yapıyor. Mesela az önce okuduğum mektupta “Buranın korkak müftüsü vasıtasıyla, Hulusi’nin Kars’tan bir mektubunu biraderzadem Nihad’ın mektubuyla aldım” diye bir cümle geçiyor. Hulusi’nin mektubunu müftü vasıtasıyla aldım diyor Üstad. Anlaşıldığı gibi zaman zaman Üstad’ın ziyaretine gitmiştir müftü dedem. Bu ziyaretler vesilesiyle Bediüzzaman’ın talebeleriyle olan karşılıklı mektuplaşmalarına yardımcı olmuştur. Ağabeylerin mektuplarını Üstad’a verip, cevabını alıp, tekrar ağabeylere gönderirmiş dedem. Bu arada tashih edilen risaleleri de PTT kanalı ile gönderiyor.

HULUSİ AĞABEY BİR MEKTUP GÖNDERİYOR MÜFTÜ DEDEME VE…

Albay Hulusi Ağabey bir mektup gönderiyor müftü dedeme: “Sen din adamısın, bu mektubu Üstad’ımıza verirsin, tashihini yaptırır bana adresime iade edersin. İsterseniz mektubu emniyete de verirsiniz. Benim adresim filan tabur, oraya ihbar edersin” diye de adresini açık olarak yazıyor.

Dedem mektubu okuyunca gayretine dokunuyor tabi. O şekilde varıyor Üstad’ın evine. Sivil polisler: “Ooo Müftü Efendi sende mi geliyorsun” diyorlar. “Hoca Efendinin ilmi derecesini ölçmeye geldim, onunla bir sohbet edeceğim” diyor dedem. O zaman polisler, girin diyor ve dedem o mektubu Üstad’a veriyor. Cevapları alıyor ve tekrar Hulusi ağabeye iade ediyor. Bundan sonra da Hulusi ağabeyin her mektup gönderişinde Üstad’a gidiyor, görüşüyor dedem. Bu şekilde geri hizmetlerde bulunmuş oluyor.

Yalnız okuyacağım şu mektuptan da anlaşılacağı gibi bu vazife aksayarak devam etmiş; “Öz kardeşim Abdülmecid, beni çok merak ediyor; görüşemediğim buranın müftüsünden, halimi anlamağa çalışıyor.” (Emirdağ L. 138) O sırada Üstad’ın kardeşi Abdülmecid Ağabey de Ürgüp Müftüsüydü. Emirdağ Lâhikası’nda Üstad “Ürgüp Müftüsü kardeşim Abdülmecid” diye bahsediyor… Müftü Abdülmecid Ağabey, Müftü dedeme mektup göndermiş o zaman.

ÜSTAD’IN KARDEŞİ ÂLİME HANIM VE YEĞENİ FUAD’IN VEFATLARINI BİLDİREN MEKTUP

Bir seferinde ağlayarak eve geliyor dedem. Ninem: “Ne oldu Müftü Efendi, kötü bir şey mi var?” diye soruyor. “Mektup geldi, Kâbe’de tahtırevanla tavaf ederken Bediüzzaman’ın kardeşi Âlime Hanım vefat etmiş” diyor. Bu mektubu Üstad’a dedem götürüyor. Şualar kitabında bu mesele geçmektedir.

Bir de Üstad’ın kardeşinin oğlu Fuad’ın vefat mektubunu alınca ağlıyor dedem. Bu mektubu da dedem götürüyor Üstad’a. İkisinin de ismi aynı yerde geçmektedir. Beraber okuyalım:

“Bu hazîn kışta ve elîm bir vaziyetimde gayet elîm iki vefat haberini aldım. Biri, hem âlî mekteblerde birinciliği kazanan, hem Risale-i Nur’un hakikatlarını neşreden, biraderzadem merhum Fuad; ikincisi, hacca gidip sekerat içinde tavaf ederken, tavaf içinde vefat eden Âlime Hanım namındaki merhume hemşirem.” (Şualar 260)

Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-5


Bediüzzaman Hazretlerinin Korkak Müftü dediği Emirdağ Müftüsü Abdülkadir Bilge’nin oğlu Necati ve torunu Nevzat Bey

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )