Nurdan Haber

İnsan ve Vazifesi

İnsan ve Vazifesi
18 Aralık 2017 - 8:00

 

Sorulduğunda herkesin bir insan tarifi vardır. Acaba gerçekte insan ve mahiyetinin tarifi ne olmalıdır? İnsanın vazifesi ne olmalıdır? “İnsan ibadet için yaratıldığını, fıtratı ve manevi cihazları gösteriyor. Zira insanın dünya hayatına lazım olan iş ve iktidar yönünden en küçük bir serçe kuşuna yetişmez. Fakat manevi ve ahirete ait olan hayata lazım olan ilim ve Allah’a karşı fakirliğini gösterme ile dua ve ibadet yönünden hayvanatın sultanı ve kumandanı hükmündedir.”

Bu ifade, insanın ibadet için yaratıldığına bir delildir. Şöyle ki: Mesela bir sinek dünyaya gelir gelmez uçmaya ve vur-kaç tekniğini kullanmaya başlar. Bir balık hemen yüzmeye, bal arısı hemen bal yapmaya ve ipek böceği de hemen ipek dokumaya başlar. Bunlar gibi her bir varlık, bu âleme gelir gelmez hayat şartlarına uyum gösterir ve hayatına lazım olan maddeleri kolayca temin eder. Âdeta her biri başka bir âlemde terbiye edilmiş ve buraya öyle gönderilmiş gibidir.

Halbuki insan ancak bir-iki yaşına geldiğinde ancak yürüyebilmekte, yedi-sekiz yaşlarında zararı ve menfaati ayırt edebilmekte, onbeş yaşında farık ve mümeyyiz olmaktadır. Ve ölünceye kadar da öğrenmeye muhtaç olmaktadır.

İşte insan, şu dünya hayatına lazım olan maddeleri edinmek yönünde en küçük bir serçe kuşuna yetişemez. Neden? Ne serçe kuşu gibi uçabilir. Ne serçe kuşu gibi zahmetsiz rızkını, taneleri, tohumları bulabilir. Ve ne de serçe kuşu gibi hayatına lazım olan maddeleri kolayca temin edebilir.

Ancak ahiret hayatının gerekleri olan ilim, tefekkür, Allah’a karşı fakirliğini gösterme, dua ve ibadet hususunda insan bütün hayvanların sultanıdır. Hiç bir mahluk insan gibi ilim tahsil edemez. Dua ve ibadet yapamaz. Tefekkür edemez. Ve fakirliğini ilan ile Rezzak-ı Kerim olan Allah’ın kapısını çalamaz.

O halde insan bu dünyaya sadece rızkını temin etmesi için gönderilmemiştir. Eğer öyle olsaydı, serçe kuşu gibi hayat şartlarına kolayca uyum gösterir ve hayatına lazım olan maddeleri kolayca temin ederdi. Ama öyle değil!

Demek insanı yaratan zat, ondan hayvanların yaşadığı gibi yaşamasını istemiyor. Ondan ilim istiyor, tefekkür istiyor, dua ve ibadet istiyor ve acizliğini ve Allah’a karşı fakirliğini anlayarak İlahi kudret ve Rabbani Rahmetin önünde secde etmesini istiyor.

Bu hakikate şu misalle de bakılabilir:

Ferrari marka bir arabayı satın alabilmek için büyük miktarda bir parayı gözden çıkar­manız gerekir.  Bir traktörü ise daha ucuza satın alabilirsiniz. Ferrari arabası, traktörden her cihetle üstün ve daha konforlu olmakla birlikte; eğer ikisi bir dağda veya tarlada yarışsaydı, elbette Ferrari arabası traktöre mağlup olurdu.

Evet, Ferrari traktörden daha mükemmel ve daha hızlıdır. Ama iş tarlada yarışa geldiğinde traktör galip gelir. Bunun sebebi, Ferrari arabasını tasarlayan mü­hendislerin bu arabayı asfalt şartlarına uygun olarak tasarlaması ve tarla şartlarına uygun yapmamasıdır.

Aynen bunu gibi, insan da hayvandan cihazlar olarak yüz derece daha üstündür. Sadece insana verilen akıl nimeti terazinin bir kefesine, hayvanı diğer kefesine koysak insan yine galip gelir.

Ancak iş, lezzet dağında ve sefahat tarlasında lezzet alma yarı­şına gelirse, hayvan insanı yüz defa geçer. Çünkü hayvan bu dünyaya gelir gelmez hayatın bütün şartlarını öğrenir ve rızkını hemen tahsile başlar. Aklı olmadığı için de geçmişin hüzünleri ve geleceğin korkuları onun hazır lezzetini bozmaz. Bulunduğu andan tam lezzet alır. Fakat insan, akıl itibariyle geçmiş ve gelecek ile alakadardır. Geçmişte yaşadığı hüzün­ler ve geleceğin korkuları onun hazır lezzetini yok ederler. Hayvan ise kesilmeye giderken bile ölümü düşünmez.

Bu kı­yastan anlaşılır ki, insanı yapan zat onu bu dünyaya lezzet almak için göndermemiştir. Onun vazifesi ibadet ve takvadır. Ebedi hayata lazım olan şeyleri tedarik etmektir.

Demek, ey nefsim, dünya hayatını esas maksat yapsan ve ona daim çalışsan, en küçük bir serçe kuşunun bir ferdi hükmünde olursun. Eğer ahiret hayatını esas maksat yapsan ve şu hayatı dahi ona vesile ve tarla etsen ve ona göre çalışsan, o vakit hayvanların büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenab-ı Hakkın nazlı ve dua eden, yalvaran bir kulu, ikram olunan ve muhterem bir misafiri olursun. Eyvah, aldandık! Şu dünya hayatını sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün kaybettik. Evet, şu geçici hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )