Nurdan Haber

Bir Moda Tasarımcısının Muhteşem Hayatı

Bir Moda Tasarımcısının Muhteşem Hayatı
03 Ocak 2018 - 16:36

İlk Göz Ağrısı

Uğrayanlar bilir, Eskişehir’de meşhur bir helvacı dükkânı vardır; “Tanınmış Helvacı”. Bu dükkândaki mahir ve ihtiyar ustanın yaptığı helvalar günlük olarak tüketilir. Sıcak sıcak ve taze olan bu helvalar, kazanlardan doğrudan doğruya raflara konularak halka satılır. Eskişehir’in meşhur sıcak sular mevkiinde bulunan bu “Tanınmış Helvacı’nın” kapısında her sabah uzun bir müşteri kuyruğu oluşur. O gün yapılan helva o sabah biter. Komşu helvacı dükkânları, ancak öğleden sonra helva satabilir. Helvacı ustası o kadar mahirdir ki; göz kararıyla kestiği helvayı teraziye koyduğunda, tam da istediğiniz miktarı kestiğini görür ve hayret edersiniz. İçinizden, “mahir bir sanatkârın gözü ve eli sanki bir terazi olmuş” dersiniz.

Meraklı yolcunun bir İstanbul seyahatinde tanıştığı ve yan yana yolculuk yaptığı zarif insan sakin bir şekilde gazetesini okuyordu. Yanında oturup elindeki kitabı okuyan meraklı yolcuyla yaklaşık bir saat hiç konuşmadan seyahat ettiler. Meraklı yolcu bu zarif insanın da mahir helva ustası gibi mahir bir usta olduğunu tanışmasaydı asla bilemeyecekti. Zarif adam gazetesini okumayı bitirdikten sonra okumanın güzelliği üzerine konuşup tanıştılar.  Zarif adam sanki bir iletişim ustasıydı. Meraklı yolcu bu özelliğin sultan hamam üniversitesinde kazanıldığını sonradan öğrendi. Aralarında güzel bir arkadaşlık başladı. Sonraki görüşmelerinde birlikte çay içip kitap okudular ve birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı buldular.

Zarif adamın enteresan bir hayatı vardı. Güzel konuşuyor ve güzel giyiniyordu. Meraklı yolcu bir moda tasarım uzmanı olduğunu öğrendiği bu zarif insanı dinledikçe daha da şaşırdı. Çünkü bu zarif insan aynen yukarıda anlatılan helvacı ustası gibi mahir bir sanatkârdı. Helvacı ustasının helvayı tarttığı gibi bu zarif insan da bir insanı göz ucuyla bile görse anında vücudunun kalıbını çıkarıyordu. Yani meziro kullanmadan vücut ölçülerini göz kararıyla alıyordu. İnanması güç fakat gerçek olan bu iş, meraklı yolcuyu biraz daha hayrete düşürdü ve bu zarif insanı daha iyi tanımak için merakını tahrik etti.

Zarif insan akıcı ve fasih bir üslupla anlatmaya başladı. Bir terzi ustasının oğlu olarak dünyaya geldim. Şimdi yetmiş altı yaşında olan babam, sultan hamamda bulunan küçük bir terzi dükkânında çalışarak geçimizi temin etmeye çalışırdı. Ben liseyi henüz yeni bitirmiştim. Ne iş yapayım diye kara kara düşünüyordum. Babam bir gün beni yanına çağırdı. “Oğlum, ben güzel bir sipariş aldım. Kazandığım parayla sana bir dükkân kiraladım. Raflara da şu kumaşları aldım ve koydum. Bu masaya otur ve bu dükkânı işleterek geçimini temin et” dedi. Benim başımdan kaynar kazanlar dolusu sıcak sular boşaltılmış gibi oldu. Çünkü çocukluğumdan beri kekemelik problemi yaşıyordum ve rahat konuşamıyordum. Babamın müşfik yüzüne çekinerek bakıp ıkına sıkıla, “baba ben bu işi yapamam”dedim. Babam yüzüme şefkatle bakıp elini omuzuma koyarak “oğlum sana güveniyorum, sen istersen ve çalışırsan Allah sana başarıyı nasib eder” dedi. O günü hiç unutamıyorum. Yıllar su gibi aktı ve tam kırk yıl geçti. Bu zaman zarfında ben Anadolu’dan gelen müşterilerle anlaşmak için epey ter döktüm. Zaman geçtikçe bir de ne göreyim; kekemelik problemini yendiğimi ve gayet güzel konuştuğumu fark ettim.

Aradan geçen uzun yıllar içerisinde kişiye özel tasarımlar yaparak işini büyütmüştü. Bu zarif insanı son gördüğümde ağlamaklı ve hüzünlüydü. Sebebini sorduğumda konuşmakta güçlük çektiğini hissettim. “Sektördeki daralma nedeniyle dükkânımı kapatmak zorunda kaldım” dedi. Mesleğine âşık olan bu zarif insanın sözleri çok etkileyiciydi.  Fakat yaptıkları sözlerinden çok daha muhteşemdi. Birer sanat eseri olarak ayrı ayrı tasarladığı ve en iyi kumaşlardan diktiği elbiseleri toptan olarak bir iş adamında devretmişti. Bir mağaza dolusu elbiseyi alelade bir şekilde hamallara vererek gönderebilirdi. Fakat o öyle yapmadı. Her bir elbisenin tozunu elindeki fırçayla itinayla aldı. Elbiseleri tek tek naylon kılıflarına koydu. Her bir elbiseyi bedenlerine göre ayırarak kolilere yerleştirdi. Bu zarif insan, el emeği göz nuru olan bu elbiseleri kolilere koyarken bir an duraksadı. Meraklı yolcu sebebini sorduğunda, “sanki kolilere elbiseleri değil de bir yakınımı mezara koyuyor gibi hissediyorum ve üzülüyorum” dedi. Elbise kolilerini özel olarak tuttuğu kamyonete kendi elleriyle yerleştirdi ve alıcı firmaya bizzat giderek teslim etti. İş yerine geri döndüğünde meraklı yolcuyu telefonla aradı ve dedi ki; “bir yakınımı kabristanda defnettikten sonra cenaze evine geri gelmiş gibi hissediyorum.” İşte aşk böyle bir şey!

Meraklı yolcu, mesleğine âşık olan ve ilk göz nuru olan işi yapan müstesna bir insanla tanışmıştı. Sayısız meşhur sanatçıların moda tasarımcısı olarak hizmet veren bu güzel insanın hayatından önemli dersler çıkarmıştı. Bu derslerden en önemlisi, kekeme bir çocuğuna sorumluluk vererek onu meşhur bir moda tasarımcısı haline getiren bir babanın muazzam basiretiydi. Eğitimde anne ve babalar kadar öğretmenlerin ve iş yerlerindeki patronların da ibret alması gereken bu hayat hikâyesi, güzel bir arkadaşlığın da temellerini atmıştı.Meraklı yolcu ve bu zarif moda tasarımcısı arkadaşı her Pazar günü sabah namazında bir araya gelerek Kur’an tefsiri okuyor ve çay içiyorlar.

Davet etsek,  siz de bir Pazar sabahı çay sohbetine gelir misiniz?

D. Nadir Çomak

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )