Nurdan Haber

Bilim ateizme alet edilmiyor, Ateizmin ta kendisi!

Bilim ateizme alet edilmiyor, Ateizmin ta kendisi!
14 Nisan 2016 - 6:55
Bilimsel Bilim’e Suç Duyurusu ve İslâmî B/ilim’e Geçme Talebi
Bilim ateizme alet edilmiyor, Ateizmin ta kendisi!

Ayhan KÜFLÜOĞLU / 14.Nisan.2016 / ayhank27@gmail.com

Bedî’üzzaman Said Nursî Hazretleri’nin (R.Â.) “Medresetüz Zehra” Projesinin Ders Müfredatı kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları ve İslâmî B/ilim’e niçin Geçmeliyiz? / Metabilgi – Metabilim (Sihrin Yapısı)” isimli kitap çalışmamızın ön hazırlığı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

“Efendim aslında Bilim evrensel ve objektiftirde, sadece batıl ve ateizme alet ediliyor” gibi cümlelerle Bilim’i hâla temize çıkarmaya, kutsama ve dokunulmaz kılmaya çalışıyoruz! Müsbet ve pozitif kavramlarmış gibi neredeyse her sözümüzde kullandığımız; fikirlerimizi meşru ve mu’teber kılmak ve muhatabımıza fikirlerimizi kabul ettirmek için dilimize pelesenk ettiğimiz “bilim, bilimsellik, bilimsel yöntem, bilimsel gerçek” kavramlarından artık vazgeçmeliyiz!

Halâ özür dileyici ve çekingen, mahcup ve endişeli tavırlarla; “Efendim Bilim ve Bilimsellik Felsefesi evrensel ve olgusal ve objektifte, bunu ateizm ve materyalizme alet eden bilimadamları var(mış)” ezberini artık terketmeliyiz! Çünkü Bilim ve Bilimsellik ateizm ve materyalizme alet edilmiyor; zaten ateizm ve materyalizmin ta kendisi!

“Allah yok(muş), varsa bile varlık ve işleyişe karışmıyor(muş); varlığın varlık ve işlemesinde O’na ihtiyacı yok(muş)” tarafından olmak!, Gösterdiği sebep ve mekanizmalarla; eşyanın O’na hiç ihtiyaç duymadan nasıl bu işleri başardığını ispat etmeye çalışmak!, Yani O olmadan; failsiz ve öznesiz eşyayı nedensellediğine ve nasıl çalıştığını tasvir edip, açıkladığına inanmak!, Yani küfür ve şirkin savunuculuğunu yapmak ve buna delil toplamaya çalışmak!, Allah’a ihtiyaç duymayan ve hakkında hiçbir delilin olmadığı kâinat tasvirleri yapmak!, Manevîyatı reddedip, herşeyi madde’nin özellik ve fonksiyonlarına indirgemeye çalışarak nedenselleme ve açıklamaya çalışmak!, “Allah”ı (C.C.) fail ve sebep göstermeyerek, ama bundan başka eline ne geçerse herşeyi sebep ve fail kabul etmek!, En yalın ve nötr olması gereken gözlem ve ölçümlerini bile “türlü sebep, mekanizma, tabiat, kuvvet, tesadüf ve kanunlarla” tasvir ve ifadelendirmek ateizm ve materyalizmin ta kendisi değilse nedir!?

Evren gözlem ve ölçümlerinde, eşyanın nedenselleme ve tasvirinde; herşeyi kurguladığı “sebep – sonuç” şablonlarıyla resmedip; böylece bilinçaltımıza “bak bu işler failsiz ve öznesiz olabilir ve zaten oluyor; yani evrendeki işleyişe herhangi bir Tanrısal müdahale gerekmiyor. Zaten evren gözlem – ölçümlerimde de böyle bir müdahale gözlenmediği gibi, teorilerimize “Tanrı” gibi ek bir kavram ve bilinmeyen eklememizi gerektirecek bir durum da yoktur! Durum buyken, teorilerimizi gereksiz genişletip – şişirmeye lüzum yok!” altmesajları vermek ateizm ve materyalizmin ta kendisi değil de nedir!?

Hem evrendeki işleyişi “sebep – netice münasebeti”yle tasvir ederek, sonunda da “bak bu işleyişte Tanrısal bir müdahale gözlemlemedik, yok ve zaten olması da gerekmiyor(!)” iddiası; kerameti kendinden menkûl “bütün bu işler failsiz olması mümkün ki oluyor, oluyor ki mümkün(!)” şeklinde kısır döngüsel safsataya inanmaktan kaynaklanmakta olup; aslında Bilim’in tüm teori ve kuramları, bütün kanun ve sebep – sonuç paradigmaları; olan’ı ve nasıl olupta olduğunu ve nedenini açıklamaktan ziyade; olan’ın “nasıl olduğu”nun yanlış ve eksik bir tasvirinden ibarettir! Nerede kaldı ki “olan’ın neden ve niçin ve hangi amaçla olduğu” sorularının cevabını verebilsin!

Örneğin: “Depremin neden olduğu” sorusuna Bilim’in cevabı “fay hatlarının gerilme ve bükülme, kırılma ve boşalma” gibi, depremin ancak “nasıl olduğunun eksik maddesel tasviri”nden ibarettir. Halbuki “nasıl” ve “neden” kelimeleri eşanlamlı olmadığı için; “deprem neden ve niçin oldu?” sorusunun cevabı “fay hatlarıyla” verilmez!…

Dinimiz ve Tevhidî Paradigma, Bilimsellik Paradigması’nı niçin reddeder?

Üstelik Bilim’i bu kadar mutlaklaştırma ve temize çıkarıp, kutsallaştırmamız yetmezmiş gibi; bir de hiyerarşide en üste yerleştirip, İslâmiyet’i de onun altında konumlandırarak; güya “Bilim, İslâm’dan daha üstün ve ilmî olarak çok daha kesin ve doğruymuş” gibi çarpık bir bakışla; İslâm’ın doğruluğuna Bilim ve Bilimsellik’ten delil – ispat getirmeye çalışarak; İslâm’ı, Bilim’e onaylatmak ve tasdikini almak için bin takla atıyoruz! Bunun için gerekirse âyetlerin sözlük anlamlarının bile dışına çıkıp, en olmadık te’viller yapıyoruz!

Hiç “acaba İslâm mevcut Bilim’i onaylıyor mu?, Bilim’in fail ve özneye ihtiyacı olmayan ‘evren modeli’ni tasdik ediyor mu?, Evreni Allah’tan bağımsız nedenselleyerek açıklama ve izah girişimlerini doğru buluyor mu?, Rabbimiz’in ilâhlıkta ortağı yok ama faâliyet ve icraatında ortakları var mı!?, Peki gerçekten Bilim(sellik)’in iddia ettiği gibi, Bilim’in anlatıığı sebep – mekanizma – kurallarla; evren fail olan Rabbimiz olmadan da, O’ndan bağımsız varlıkta durabilir ve çalışabilir ve bu sonuçları üretebilir mi?” gibi sorular aklımıza bile gelmiyor!

Diğer yandan; “bilim / bilimsellik anlayışının’ elde ettiği teknolojik başarılar ve kazanımlarının gelir – gider, fayda – zarar analizi nedir?, İnsana nisbeten kazandırdığı şeylere mukabil, diğer tür ve kaynaklara verdiği zararlar nedir?, Diğer yandan, çevre ve içindeki insana verdiği maddî ve manevî zararlar karşılanabilmiş midir?, Kendisinden kaynaklanan (veya en azından engel olmayıp, seçenekte geliştirmediği) problemler için bulduğu teknolojik çözüm ve buluşlar için Bilim’e ‘bizi bu problemden kurtardığı için’ teşekkür mü etmeliyiz; yoksa zaten kendisinden kaynaklanmış bu problemler için tekdir mi etmeliyiz?, Uç örnek olarak, mes’elâ; bırak engel olmak, kendisinin de katkıda bulunup, hızlandırdığı ekolojik zararlardan dolayı birgün dünya yaşanmaz hâle gelip, Ay’a taşınmak zorunda kalır ve Bilim sayesinde Ay’a taşınabilirsek; bunun için Bilim’e teşekkür mü etmeliyiz, yoksa dünyamızı geri dönüşsüz kirletenlere katkı sağlayıp, Ay’a taşınmak zorunda bıraktığı için şikâyetçi mi olmalıyız!?, Veya ‘otomobilin hayatımıza girmesiyle kazandığımız hız ve zaman ve emek’, geçmişte o ‘arabayı almak için harcadığımız zaman ve emek ve para kaybı’nı karşılıyor mu?” gibi soruların bırak cevabı, kendisi bile aklımıza gelmiyor!…

Bütün bunlardan başka, hattâ daha önemlisi: Bilimsel Yöntem ve Kriterleri’ne bağ(ım)lı kaldığımız müddetçe; Rabbimiz ve “nübüvvet ve Kur’ân-ı Kerîm, melekler, ahiret, Levh-i Mahfuz, Âlem-i Misâl, ruh, vicdan” gibi en birinci konularımız halâ bilgi ve araştırmanın konusu kabul edilmeyecek. Üstelik “metafizik” diye etiketlenip; fizik ve kâinat ve hayattan derdest edilip, dışlanmaya devam edecek! “Bunlar inanç ve felsefenin konusu; bilim ve araştırma, bilgi ve gözlemin değil” gibi safsatalarla; evren gözlem – ölçümlerimizden ve bunların ifade edilme biçimlerinden dışlanmaya devam edecek! Neden? Çünkü mevcut Bilim diğer bir amentüsü olarak; “İmanî Konularda kesinlik ve kâinatta delil – ispat bulunması mümkün değil, bu konularda araştırma ve gözlem de mümkün değil(miş)”e inanıyor! Niye buna inanıyor? Çünkü elindeki Bilimsel Yöntem ve Verileri, sahip olduğu paradigma ve kullandığı kavramlar; “tanrı, ahiret, nübüvvet, kitap, Levh-i Mahfuz, melekler” gibi konuları keşfetmekte yetersiz, daha doğrusu engelleyici!

Elhasıl: Bilimsellik Kriterleri ve Yöntemleri’nden, İslâmî B/ilim Yöntem ve Kriterleri’ne geçilmeli. Bilimsellik’in ürün ve sonucu olan “Bilim” terkedilip, “İslâmî B/ilim”e geçilmeli. Öyle zannedildiği gibi “bilim, bilimsellik” alternatifi olmayan birşey ve cehaletin zıttı değil ki; bunları terkedersek, cehalet karanlıklarına yuvarlanalım! Bilâkis mevcut Bilim Anlayışı, “öğrenilmiş cehalet”e iyi bir örnek oluşturmaktadır. Çünkü Bilimsel Yöntem, Bilimsel Açıklama denilen şey; “nasıl bir ‘yöntem’ izlersek, ‘kim’ sorusu ve Allah’ı kâinat araştırma ve açıklamalarımızdan, neden ve nasıllarımızdan, zihin ve hayatımızdan çıkartabiliriz?!”in yöntemlerini vermektedir!…

“Bilim” (science) ile “bilgi”yi (ilim, data – information – knowledge) aynı ve özdeş görme yanlışının sonucu olarak; Bilim ve Bilimsellik’i terkten, bazıları bilgi ve gözlem, ölçme ve deneyi terki anlıyor. Yani Bilim’i; cehaletin tam zıttı, karşı kutbu olarak konumlandırıyor. Çoğumuz sanki Bilim’i terkedersek, cehaletin kucağına düşeceğiz zannediyor! Mevcut teknolojik imkân ve ni’metleri bırakıp, mağaraya girip, artık hiçbir gözlem ve ölçüm, araştırma ve deney yapmayacağız anlıyor! Halbuki dediğimiz gibi durum tam tersi olup; Bilim, “öğrenilmiş cehalet”’e tekabül ediyor; çünkü evrende küfür ve şirke yol açmaya, bunun ispat ve teorisini yapmaya; yani “var olmayanı”, “var(mış)” gibi yapmaya çalışıyor!

Haftaya buradan devam edelim inşâallah.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )