Nurdan Haber

Bediüzzaman: Risale-i Nur, Kur’an-ı azimuşşana bağlıdır

Bediüzzaman: Risale-i Nur, Kur’an-ı azimuşşana bağlıdır
30 Nisan 2016 - 1:50

BEDİÜZZAMAN: RİSALE-İ NUR KUR’AN-I AZÎMÜŞŞÂN’A BAĞLIDIR, KUR’AN-I AZÎMÜŞŞAN DA ARŞ-I ÂLÂYA BAĞLIDIR…

Hatıra sahibi, zorbalığın en katı ve karanlık dönemlerde bin kalemle Risale-i Nur eserlerinden yazıp, çoğaltıp muhtaçlara yetiştiren Isparta’nın Sav köyünden Tevfik Gül Ağabey’dir… Tevfik Ağabey 30 Nisan 2004 tarihinde Sav’da vefat etmiştir. Merhum ağabeyimizi rahmet dualarıyla anıyor bu vesileyle bir hatırasını arz ediyoruz…

Isparta/Sav kahramanlarından Tevfik Gül, babası Hafız Mehmed Gül ve amcası Mustafa Gül

Tevfik Gül 1913 Isparta/Sav köyü doğumludur. Külliyata isimleri çokça geçen Sav kahramanları Hâfız Mehmed Gül’ün oğlu, Mustafa Gül’ün de yeğenidir. Risale-i Nur Sav köyüne Merkez Camii İmam Hatibi Hacı Hâfız Mehmed Avşar vesilesiyle girmiştir. Merhum Tevfik Gül Ağabey işte bu Camide 25 sene müezzinlik yapmış ve oradan emekli olmuştur. 2004 yılında vefat edinceye kadar Tevfik Gül Ağabey ile çok beraberliğimiz oldu ve hemen bütün hatıralarını kaydettik. Kısa bir bölümünü arz ediyorum. Ömer Özcan

Tevfik Gül Ağabey, Ömer Özcan ve arkadaşlarına 25 sene müezzinlik yaptığı Sav Merkez Camii’nde hatıralarını anlatırken

Tevfik Gül Anlatıyor:

Yine bir gün köye bir mektup geldi. Amcam Mustafa Gül, mumlu kâğıda yazıp teksir makinesinde çoğalttıktan sonra Üstad’a göndermek istedi. Üstad Isparta’da Hüsrev ağabeyin kaldığı evin üst katında kalıyordu. Mevsim kış hava çok soğuk, her tarafta kar ve yollarda buz var. Komşu komşuya çıkamıyor. “Bunları Üstad’a kim götürecek?” dedi. “Ben götürürüm amca” dedim ve bir kardeşle yola çıktık. Köye (Sav) gelen bir kamyon varmış onunla gidelim dedik, kamyona bindik. Fakat hava o kadar soğuk ve buzlu ki, kamyon biraz gittikten sonra kaydı ve yolda kaldı. O gün Üstad’a gidemedik. Ertesi gün çorapları çizme gibi ayağımıza çektik, altımızda çarık, -o zaman çizme yoktu- ellerimizde eldiven, kafayı da sardık, yayan olarak Isparta’ya vardık.

Bizi Hüsrev ağabey karşıladı, mektupları aldı. Üst kata Üstad’ın yanına çıkmadan biz: “Ağabey malûm ya, buralara kadar gelmişken Üstad’ı ziyaret edelim” dedik. “Üstad hasta konuşamıyor” dedi. Biz de: “Biz konuşturmayız, sadece elini öpsek yeter” dedik. “Peki, söyleyeyim, eğer müsaade ederse ziyaret edersiniz” dedi ve yukarı çıktı. Başka kimse yok. Üstad, hasta olduğunu kimseyi kabul edemeyeceğini söylüyordu. Biz alt kattan hafifçe duyuyoruz. Hüsrev Ağabey gelenlerin Sav’lı olduğunu ve hizmet için geldiklerini söyleyince Üstad hemen kabul etti. Üstad’ımız şahsı için gelenleri kabul etmiyordu.

Yukarı kata çıktık. Hüsrev Ağabey: “Üstad’ım, bunlar Sav kahramanları” diye bizi takdim etti. Üstad Hazretleri bizi ayakta karşıladı. “Mâşaallah Bârekallah! Mâşaallah Bârekallah! Mâşaallah Bârekallah!” diyerek bizlere iltifatlar etti. (Bu sözleri Tevfik ağabey güzel ve pürüzsüz sesiyle öyle heyecanlı ve tecvitli söylüyordu ki, bizleri de heyecanlandırıyordu. Ö.Özcan)

Üstad şark kürdî şivesiyle konuşuyordu. Şu Risalelerdeki belâgat, yüksek edebiyat ve ifadeler, bu zatın mı diye düşünülürdü. Üstad’ımızın vazife başında apayrı bir şahsiyeti vardır. Şark şivesiyle konuşmaya devam etti. “Hüsrev bunlar Savlıdır?” Yanımdaki arkadaş benim “Hâfız Mehmed”in oğlu olduğumu söyledi. Üstad: “Hangi Hâfız Mehmed’in oğlu?” dedi. Ben: “Savalı Hâfız Mehmed’in oğlu” dedim. “Haa! Savalı Hâfız Mehmed’in oğlu? Gel, gel gözlerinden öpeyim senin” dedi. Çekti gözlerimden öptü. Arkadaşımı da “Gel, gel senin de gözlerinden öpeyim” dedi. Oturun bakalım deyip oturttu bizi. “Babanın makamını biliyor musun” diye bana sordu. “Ben ne bileyim Üstad’ım” dedim. “Baban Hâfız Muhammed, Hâfız Muhammed, Hâfız Ahmed onları ismen ecdadımla beraber duamın içine alıyorum” dedi. Bu üçü de burada vefat etmişti. Babam 1943’de Üstad Denizli Hapsinde iken vefat etmişti. Sonra Üstad: “Siz de onlar gibi olmalısınız. Onlar az zamanda çok vazife yaptılar, o merâtibe yetiştiler. Siz de onlar gibi olmalısınız” dedi. “Baban aktapların içindedir. Hâfız Ali ve Mehmed Zühtü ile beraber aktap ve kutuplarla bir çizgide geçiyorlar” dedi ve gökyüzünde eliyle şöyle bir yay çizdi.

Sonra Üstad: “Kardeşlerim! Bütün Âlem-i İslâm Türkiye’ye bağlıdır, Türkiye Isparta’ya bağlıdır, Isparta Sav’a bağlıdır, Sav Risale-i Nur’a bağlıdır, Risale-i Nur Kur’an-ı Azîmüşşân’a bağlıdır, Kur’an-ı Azîmüşşan da Arş-ı Âlâya bağlıdır.” Diyerek bin kalemle yazan Sav’a verdiği ehemmiyeti belirtmiş oldu.

Sonra: “Bu gelişimde Sav’a gelecektim. Fakat Sav köy olması dolayısıyla ziyarete gelecekler, kabul etsem tahammülüm yok. Kabul etmesem gücenecekler, hem nazar-ı dikkati celp edecek. Onun için benim gelemediğimi ve selâmımı söylersiniz. Ben Sava Karyesinin küçük-büyük, avam-havas, taşına-toprağına dua ediyorum. Ben Sava Karyesini Câmi-ül Ezher olarak kabul ediyorum” dedi.

Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-1

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )