Bu yazı siyasi bir yazı değildir. belki bir kısım insanlar buna siyasidiyecek ve öyle göstermek isteyeceklerdir, fakat gerçekten hiç birsiyaset düşünülmeden yazılmış tamamen duygusal bir yazıdır…
Aslında herşey çok güzel ve olağandı.
70 milyon çalışıyor çabalıyor ve onları besliyordu.
Onların her dediği oluyor, Türkiyenin bütün kazanımları ya bir su-i kast ile, yada bir alışverişle yok ediliyor elinden alınıyordu.
Eeeee zaten Türkiye’nin fazlaca da bir itiraz hakkı yoktu. En fazla oyun dışı kalan çocuklar gibi ağlayabiliyordu. O zaman da büyük oyuncakçı dükkanından payına bir lolipop şekeri düşüyor, bununla avunuyordu.
“Ne kadar para isterseniz biz size veririz” diyerek sırtımızı sıvazlıyor İMF nin haciz memurlarını tepemize gönderiyorlardı.
“para bende akılda bendedir” kaziyesince verdikleri el kiri paraları da nerede harcayacağımızı söylüyor ona sınırlar çiziyorlardı. ‘Toprak mahsullerini geliştirin, tekstil üretiminde çağ atlayın, örüvizyonda birinci olun, edebiyatçılarınız Nobel alsın.’ Gibi…
Biraz paramız olsa ona göz dikiyor, ona karşılık ta ellerindeki eski ve hantal, teknolojik olarak çok geride kalmış, yani envanterden düşürecekleri silahları, yine onların istemedikleri yerlerde kullanmamak şartıyla bize kaktırıyorlardı.
Tabi halk işin aslını bilmediği için de Türkiye silahlanmış ve güçlenmiş zan ediyordu.
“Türkiye bizim stratejik müttefikimizdir” diyerek her sene ermeni tasarısını meclislerine getirir şantajlarını yapar, sonrada yerli işbirlikçilerinin katkılarıyla kopardıkları vaad ve avantajlarla bir daha ki sene kullanmak üzere özenle kasalarına kaldırırlardı.
Tabi eğer bir vatan evladı çıkarda ben uçak istiyorum, helikopter istiyorum, araba istiyorum, ağır sanayii ağır silah istiyorum derse, “bunları ne yapacaksın? sana istediğin kadar biz verelim, bu kadar zahmete değmez.” Diyerek yine bir lolipop tutturuyorlar. Çok ısrar ederse de “Tamam sen tekstil sanayini kur biz senden alalım” diyerek eline daha büyük olan bir hediye tutturuyorlardı. Elmalı Şeker.
Aslında o kadar da kötü değil bazan bağırıp çağırmaya masaya yumruk vurmaya da müsaade ettiler. Millet büsbütün uyanmasın vatan sahibsiz bilinmesin diye.
Olur a kazara akıllı biri çıkar sessiz sakin ilerler ekonomik ve sosyal politikalar geliştirirse, hemen içerdeki hain ortaklarını devreye sokarak “hırsız, faşist, diktatör, gerici” naraları ile itibarına su-i kast ederek memlekette anarşi ve terörü körükleyerek, “En Vatansever” leri göreve çağırarak bir ihtilal yaptırıp yönetime na ehil kişilerin gelmesine imkan sağlıyorlardı
Evet aslında her şey çok güzel gidiyordu.
Türkiyenin kaymağını yiyiyor, altını da sözde Türk birkaç kişi bölüşüyordu.
Bütün yazılımları… devletin her biriminin, uçaklarımızın, telefonlarımızın, teknolojik ne varsa ve biliniyorsa, hepsinin yazılımını bize onlar veriyor dolayısı ile kendilerinin kontrolü sağlayacakları fırsatlar veya imkanlar onların elindeydi. Bizim yapabileceğimiz ancak onlara müracaat etmekti.
Evet gerçekten de her şey çok güzel gidiyordu.
Onlar, yani hiristiyan milleti, Amerika, Almanya, fransa Rusya ve bilmem daha kaç bela ismi altında dünyadaki islam ülkelerini aralarında pay ediyor, sömürüyor, yer altı ve yer üstü kaynaklarını yine oradaki işbirlikçileri vasıtası ile sahibleniyor, talan ediyorlardı.
Tabi islam ülkelerinin başlarındaki yöneticilerin memleketlerinden kaçırıp sözde borç olarak verdikleri paraları saymıyoruz bile –yalnız suudi arabistanın sadece ABD den alacağı bugün itibarı ile 124 milyar dolar- istese bile alamıyacağını artık kendileride biliyorlar. Her neyse…
Evet çok güzel gidiyordu
Her gün dünyanın bir çok yerinde yüzlerce, binlerce Müslüman ölüyordu ve buna kimsenin gıkı çıkmıyordu. Hemde onlar tek bir kurşun harcamadan, çünkü kendilerinin desiseleri ile Müslümanlar biri birilerini öldürüyorlardı. Aralarına nifak sokamadıkları Müslümanların ise başlarına birilerini musallat ediyor, onlarada bütün güçleri ile yardım ediyor, sonrada bir ay sonraya ateşkes kararları aldırıyorlardı. Dahada güzeli Bosna Hersek misali erkekleri toplu katliamla yok ediyorlar, kadınların namusunu pa-i mal ediyorlardı.
(Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. Bakara:49)
Bu da soykırım olmuyordu. Zaten olsada mühim değil zira soyu kırılan Müslümandı.
Artık yeter yazmayacağım zira hatırladıkça sokağa çıkasım avazım çıktığı kadar bağırasım geliyor.
İşte tamda böyle bir zamanda, herkesin sokağa çıkıp bağıracağı bir zamanda, yani bıçağın kemiğe dayandığı bir zamanda,
Bir vatan evladı,
Bir Müslüman,
Bütün bu hadiseleri okuya bilen, anlayabilen, ve vatanı için ağlayabilen bir müslüman
Acısı olan,
Derdi olan bir Müslüman.
Okuyan ve okuduğunu anlayan, anladığını yaşamaya çalışan bir Müslüman.
Kuralları ustasından iyi ders almış, kuralları bilen ve ona göre oynayıp öne geçebilmeyi başarabilmiş bir Müslüman.
En önemlisi de Müslüman olduğunun farkında olan ve ona göre yaşayan bir Müslüman,
Bütün dünya onu izlerken, bu zulme, bu acıya, bu kahıra ONE MİNUTE dedi.
Bütün o katillere, canilere, zalimlere, 21. Asrın modern eşkiyalarına yani kendilerini “dünyanın sahibi” sananlara “BİR DAKİKA” dedi.
“Yeter buraya kadar” dedi.
İşbirlikçilerinede, “Yeter SÖZ MİLLETİN” dedi.
Ey millet ey Müslümanlar ey ümmet ey halk ey insanlar, uyanalım ve etrafımızda, ve vatanımızda olup bitenleri bir görelim.
Türkiyenin ümmeti içine düştüğü bu gafletten uyandırması dünya sahiblerinin işine gelmedi.
Türkiyenin bu zulme Dur demesi dünya sahiblerinin işine gelmedi.
Türkiyenin kendini İMF boyunduruğundan kurtarması dünya sahiblerinin keyfini kaçırdı.
Türkiyenin artık kendine yetmesi dünya sahiblerini rahatsız etti.
Türkiyenin ağır silahları üretmesi ve kendini onlara olan bağımlılıktan kurtarması onları huzursuz etti.
Türkiyenin dünya 5 ten büyüktür demesi dünyanın sahiblerini tedirgin etti.
Türkiyenin silkinmesi, uyanması ve kendine gelmesi ile beraber mazlumu kucaklaması zalimi kahr etti.
Türkiyenin artık amatör ligden profesyonel lige çıkması ve artık gol atması söz söylemesi dünyanın 17 takımı içinde olması dünyanın sahiblerini şok etti.
Türkiyenin sanayileşmesi uçak, helikopter, otomobil, bilgi teknolojisi ve daha bir çok dalda yükselmesi dünya sahiblerini perişan etti.
Türkiyenin terörle baş etmeye başlaması, terörün üstüne karalılıkla gitmesi ve türkiye, bu terör belasi ile, kendi ürettiği silahlarla savaştığı için onu durduramamaları, bu terör baronlarını çıldırttı, kudurttu.
Şimdi bu kudurmuşlar, bu haset ve kahırlarından çılgına dönmüşler, bizi rahatmı bırakacaklar? Şimdi bu zulüm ve ifsad komiteleri,
Şimdi bu haçlı zihiniyeti ve onun işbirlikçileri
Şimdi bu güruh ve onlarla hareket eden paralel örgüt ve örgütler rahatmı duracaklar?
Peki kim bunlar?
Kimdir bu Milletin huzuruna kast edenler? DHKP-C mi? PKKmı? yoksa Paralel örgütmü?
Aslında bunların hiç birisi değil diyeceğim itiraz edeceksiniz. O sebeple şöyle diyeceğim: bu örgütler dış bağlantıların buradaki ücretli taşaronları, buradaki bayileri, yada terör disptörleri. Zira buradakilerin ne o kadar akılları var, nede o kadar güçleri..! dışarda pişiyor getirip bunların önüne koyuyorlar bunlarda üçü de, yada daha fazlası aynı olduğu için aynı yal’dan yalıyor, seçimlerde ittifak edip aynı partide birleşiyorlar. İyi tamamda asıl perde arkasındakiler kim derseniz, söyleyeyim…
Birinci dünya savaşında, çanakkalede ittifak edip Türkiyeyi işgal edenler, Camileri ahır, medreseleri saz evi yapanlar..!
Kut’ül amare’de rezil ve zelil olanlar, Adnan menderesi idam edenler, önce Lübnan’ı sonra Afganistan’ı Irak’ı Suriyeyi Bosna Herseki yakıp yıkanlar..!
27 Martı, 12 eylülü 28 şubatı, sarıkızı, Ayışığını, Yakamozu, Balyoz ve Ergenekonu yaptıranlar..!
Orgeneral Eşref Bitlis’e suikast düzenleyenler, Turgut özalı vurduranlar, Aselsan’ın genç ve mucit mühendislerini katledenler,
27 Nisan E-muhtırasını verdirenler, Ak partiye kapatma davası açtıranlar, 2011 deki çok yıldızlı istifaları yaptıranlar..!
Hakan Fidanı İfadeye çağırtanlar, gezi olaylarını çıkartıp maddi destekle taksime adam toplayanlar ve bundan darbe çıkarmak isteyenler, 17 ve 25 aralıkta hukuk darbesi deniyenler…
Cumhurbaşkanına diktatör diyenler, dedirtenler..! hırsız diyenler, ailesi ile uğraşanlar bütün bunları yapan her kim ise
VEZNECİLERe bombayı bırakan odur.
MİDYATa bombayı bırakan odur.
Şimdi uyanma sırası bizde,
Şimdi oyunu görme sırası bizde,
Şimdi oyunu bozma sırası bizde
Bediüzzaman hazretleri “Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar” diyor.
Bizimde Allah ve Rasulullahın yolunda giden bir hükümetimiz, bir reyis-i cumhurumuz var. O na güç ve kuvvet vermeli onlara muzahir olmalıyız.
Türkiyenin son 10 yıldaki kazanımları bu vatanın, bu bayrağın ve bu ezanın düşmanlarını, din düşmanlarını rahatsız etmekte ve içimize her hürlü hile ile Adavet, Nifak ve ihtilafı sokmaya çalışmaktadırlar. Bunu da ancak terörü hortlatmakla milletin ve ümmetin malına zarar vermek ve ekonomik olarak Türkiyeyi zayıftarak milleti biribirine düşürerek elde edebileceklerine inanıyorlar. Bu pilanlarının akim kalmasının yegane yolu UMİT tir yani,
UHUVVET yani kardeşlik
MUHABBET yani sevgi
İTTİHAD yani bir ve beraber olmak
TESANÜD yani dayanışma
Eğer biz millet olarak bu 4 fiile sahib olabilir, Biribirimizi kardeş bilsek ve bu kardeşliğin gereği olan muhabbeti aramızda tesis edip kardeşlerimizi seveısek ve yine bu sevginin muktezası olarak bir ve beraber olsak, bu beraberliğin neticesi olarak ta biribirimize hertürlü sevinç ve kederde dayanak olsak bütün bu haçlı ittifakı ve dahili şürekasına karşı karşı koyar tepeleriz inşallah. Zaten Allahın da emri bize bu değilmidir? Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Al-i İmran:103
Önemli NOT: içinde bulunduğumuz bu mübarek ay ve ibadetleri de şefaatçi yaparak Beddua seansları yapanların rağmına bizde bu vatanın ve milletin birlik ve beraberliğine dua edelim.
Saadet ve muhabbetle kalınız.
BİR TAZİYE NOT’U: Üsküdarda Bedi Medresesinin vakıflarından aziz kardeşim Ahmet Aydın’ın doğu ve güneydoğuda ailesi ile birlikte iman ve kur’an hizmetlerinde bilinen ve tanınan muhterem Babası vefat ettiğini duydum. Cenab-ı Hak ona rahmet ve mağfireti ile muamele etsin. iman ve kur’an hizmeti ona şefaatçı olsun. Başta Ahmet kardeşim olmak üzere tüm aileye sabr-ı cemil temenni ediyorum.