Nurdanhaber-Özel
Ekrem Kılıç
Câmilerde terâvih namazı sırasında okunan ilâhiler, ramazanın onbeşine kadar “merhabâ”; onbeşinden sonra ise “el-vedâ” nidâları ile dolu olurdu. Büyükler, işin kolaylaştığını ifâde mânâsında: “Artık yokuş aşağı inmeye başladı.” derlerdi. Gerçekten de yarıdan sonra ramazan ayı çok hızlı geçerdi. Bu hızda, bayram hazırlıklarının heyecânı büyük rol oynardı.
Bir âilenin bütün giyecekleri, takım elbise ve kundura dışında, hep evde hanımlar tarafından üretilirdi. İç çamaşırları, pijama, kış için iki bez arasına pamuk döşenmiş “içlik”, patiskadan veyâ Amerikan bezi denilen ve daha ucuz olan bir çeşit bezden yapılırdı. Kız ve erkek çocukların her türlü giyeceği gibi önlük, yakalık, gömlek de ev işi idi. Yünden veya pamuktan örülmüş çorap, kollu ve kolsuz kazak, yelek, hırka elde örülürdü. Kadınların giyeceği entâri, şalvar ve diğer kıyâfetler bu işlere mahsus basma, pâzen, saten, ipekli ismi verilen muhtelif cinslerde kumaşlardan hep evlerde dikilirdi. Bayanlar evden çıktıkları zaman, yakın bir yer ve mahalle içi gezmelerde siyah – beyaz kareli bir bezden; sâir zamanlarda siyah ipekli kumaştan mâmûl çarşaf giyerlerdi. Bu kıyâfetin mahallî adı “bürük” idi. Hanımlar ve yetişkin kızlar tülbent ve yazma denen başörtülerini devamlı takarlardı.
Hazır satılan kundura, ceket ve pantolonlar köylüler ve alt gelir grubu kimseler tarafından alınır; varlıklı kimseler bunları beğenmezlerdi. Erkek elbiseleri terzilerde ölçü, prova, son prova gibi merâsimlerle neredeyse bir ayı bulan bir sürede tamamlanırdı. Ayakkabı için yine kunduracıda ölçü vermek, uygun kalıp varsa, hayli vakit beklemek gerekirdi. Yaşlılar mesh ve lastik ayakkabı giyerlerdi. Yazın bile ayağında meshle dolaşanlar görülürdü. Bu, en kolay temin edilen bir ayakkabı çeşidi idi. Lastik ayakkabıların iyisi “cizlavet” marka idi. Çocuklar kışın lastik çizme, yazın pek de sağlam olmayan hazır pabuç giyerlerdi.
Yetişkin veya çocuk, erkeklerin yılın herhangi bir mevsiminde ayakkabı ve elbise alması âdet değildi. Ya ramazan ya kurban bayramlarına denk getirilerek temin edilen giyecekler, birkaç yıl giyilirdi. Elbiseler eskiyince ya fakîr tanıdıklara hediye edilir veyâ kumaşı iyi ise terzide tersine çevirilerek küçükler için yeniden dikilirdi ki bu işleme “tornistan” adı verilirdi. Tornistan bir elbise, ancak küçük cebin soldan sağa geçmiş olması sebebiyle anlaşılabilirdi. Ortaokul seviyesinden başlayıp bütün öğrenciler ve bütün erkeklerin başlarına şapka giymeleri bir mecbûriyet olup başı açık gezen kimseye de pek iyi gözle bakılmazdı. Serpuşlar, öğrencilerde subay şapkası gibi yuvarlak, halkta kasket, eşrâf ve memurlarda fötr veya kasket tipinde olurdu.
Çocuklar için bayramlar dâima yeni bir elbise ve ayakkabı demekti. Hâli vakti yerinde olanlar daha ramazan başında terzi ve kunduracılara siparişlerini verirlerdi. Parayı son zamanlarda temîn edenlerle veresiye iş gördürenler, ekseriyetle bayrama yakın vakitleri seçerlerdi. Ama, bu durumda ısmarlanan kıyafetin bayrama yetiştirilememesi tehlikesi de yok değildi.
Çoğunlukla yeni giyecekler bayram sabahı, namazı müteâkip sâhiplerine teslim edilebilirdi. Bu süre içinde yetişti – yetişmedi endîşesi hem sipâriş sâhibinde, hem esnafta noksan olmazdı.
Çocukların bayrama birkaç gün kala aldıkları yeni kıyafetlerini yatarken başuclarında, hattâ kunduralarını koyunlarında sakladıkları az görülen, duyulan olaylardan değildi.