Nurdan Haber

Bayram Düşünceleri

Bayram Düşünceleri
16 Eylül 2016 - 19:44

Nurdanhaber – Haber Merkezi

Bayram Düşünceleri

Bayramın yalnız adı mı kaldı ne? Her yıl yeni ümitlerle beklediğimiz; bilhassa İslam âleminin birliğini özleyenlerin hasretle bekledikleri çeşitten bir bayram, bir türlü gelmeyecek mi? Karnı tok, sırtı pek ve malı – canı emniyette olanın aklı yemekte, eğlenmekte, gezmekte, tozmakta… Maalesef pek çok insan, birçok Müslüman, kadın ve çocuk, yaşlı ve hasta içecek su, yiyecek lokma, canını ve ırzını kurtaracak emin bir sığınak arayışında…

İslam âleminin üzerine ölü toprağı yağıyor! Hem mecaz hem de gerçek manada, maalesef… Petrol zengini Arap Devletleri, sırtlarını güçlü bir devlete yaslanmışlar, ne hak ne de halk kaygısı olmaksızın refah gafleti içinde yaşıyorlar. Cetvelle çizilmiş sınırlar içinde, kendileri için belirlenmiş rolleri oynamaya devam ediyorlar. İslam âlemini bu şekilde lokmalara bölen Yahudi düşüncesi ve Hıristiyan tatbikçileri zaten hiçbir şekilde Müslümanların birlik ve dirlik içinde olmalarını arzu etmiyorlar. Müslümanlar da, eh, bu beklentilere milimi milimine uymakta ihmal göstermiyorlar.

Halkına rağmen İslam dışı dayatmalarda bulunan iktidarlar kadar, sözde şeriat-ı Muhammediye’yi (sav) uygulayan cebbar ve gaddar hükümdarlar da kendilerini oynatan ellere alet olmaktan geri durmuyorlar. Kimin ipi kimin elinde belli olmayan bir kuklalar tiyatrosu, aynı oyunu bin birinci kere oynamaktan usanmadığı gibi bunların seyircileri de artık ezberledikleri sahneleri görmekten ve alkışlamaktan bıkmıyorlar.

Arada bir, ufak tefek bir ihtimal belirip de Müslümanların ittihad-i İslam düşüncesini dile getirdikleri zamanlar, rejisörün sahne amirine küçük bir işareti kuklaları birbirine katmaya yetiyor. Keşke Karagöz’le Hacivat’ın danışıklı ve şık kavgaları gibi olsa; maalesef, herkes birbirine kıyasıya ve ortadan kaldırasıya hücum ediyor. Neticede ölen de öldüren de Müslümanlardan olunca, oyun yazarının bile hayaline gelmeyen bu “doğaçlama”dan güzel bir “boğazlama” ortaya çıkıyor ki, Oscar’lara layık!..

Demek ki, gerçek bayramları yapabilmek o kadar kolay olmayacak! Olsaydı, asrın müceddidi ikinci ve üçüncü vazifelerini de ikmal ederek giderdi. Şartların teşekkül etmediği bir zeminde, neticelerin istendiği gibi olmasını beklemek bir hayalden başka bir şey değildir. Hani, sosyologların ütopya adını verdikleri hal…

Dönüp dolaşıp yine geldiğimiz yerde, şahıslardaki İslam inancının temellerini eşmek, üzerine sıralanan çürük kerpiçleri, briketleri atıp yerine sapasağlam taş ve betondan malzemeyi kullanarak yeniden bir bina örmek gerekiyor. Fertlerin iman ve ihlâs esaslarını tashih ve tahkim etmek icap ediyor. İnancımıza girmiş olan din dışı figürlerin terki ile Muhammedî (sav) bir yakîn, sahabe gibi bir yaşayış lazım geliyor.

Aklını, ruh ve kalbiyle ittihad ettirip, şeytan ve nefis cephesini mağlup etmeyi başaramayan bir kişi, mümin kardeşiyle değil nesebi kardeşiyle bile birlik olamıyor. Nerede kaldı, mahalle, şehir, kavim, millet, memleket birliği?.. Enaniyetlerin kutup buzları gibi binlerce yıllık cumudiyetini eritecek bir havuzu bulamayanların, her biri birer buzdağı cesametinde, okyanuslarda yüzüyor olması tehlikeyi daha da büyütüyor. Vay, yollarına çıkacak Titaniklere!

Hülasa, ne kadar düşünürsek düşünelim; ne türlü bir fikir yürütürsek yürütelim, geleceğimiz son nokta, ahir zaman mümessili olan Hz. Üstad’ın bu mevzudaki tavsiyeleri ve reçeteleri dışında bir ihtimal bulunmadığı olacaktır. O halde, bir zaman fikir ve hareket adamlarının çok sevip kullandıkları şu sözü, izninizle, bendeniz de söyleyeceğim: “Amerika’yı yeniden keşfetmek için yorulma!”

İllet de derman da ortaya konulmuşken, boş yere derdin teşhisine ve ilaç aranmasına çalışmak, zaman kaybından başka bir işe yaramaz! Bütün siyasi ihtimaller, labirent bulmacaları gibi, binlerce çıkmaz sokakta son bulacaktır. İşin başı, şahısların imanlarını tashih, tahkim ve takviyedir. İnancın hareket haline gelmesini teşvik ve teshildir. Bunun da şüphesiz türlü yolları vardır. Ancak, zamanımıza en uygun olduğuna kanaat getirdiğimiz ve tecrübe edilmiş, şaşmaz – şaşırtmaz bir tarz olan Risale-i Nur Külliyatını okuyarak, anlayarak, kabul ederek iman ve İslam hususundaki eksikliklerimizi gidermek birinci vazifemiz olmalı…

Eğer, nefsimizde bir ışık yakabilmiş isek, biz istemesek de o ışık etrafımıza nur verecek, yol gösterecektir.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )