Erdoğan Esenkal

“Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır. Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husûmeti ise, cehalet ve zaruret ve nifak’adır.” (yani: Bu zamanın en büyük farz görevi İslam birliğidir. Bu birliğin karakteri, özelliği; sevgidir. Düşmanlığı ise; cahillik, yoksulluk ve bölünmüşlüğedir.) diyerek, 1909 senesinde (bir asır önce) hükmünü veriyor, fikrini açıklıyor asrın müceddidi Bediüzzaman.

Ülkemizin içerisinde bulunduğu şartlar, FETÖ darbe teşebbüsü, PKK, HDP başkaldırısı, CHP ve Kemalist kışkırtmaları bir iktidar – muhalefet fikir ayrılığı, görüş farklılığı değildir. HİLAL ile SALİP çatışmasıdır.

“İman – Küfür”, “İttihadı İslam – inşikakı İslam”, “Hak ile Batıl” mücadelesi gibi bir durum söz konusudur.

Hak ve Hakikatın savunucusu Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ’nin karşısında; Abdullah ibn-i Sebe, Ebu Cehil, Firavun, Müseylime, Cengiz, Deccal, Şeyh Bedrettin, v.b. zihniyetli şerirler ile en az bin yıllık azılı İslam düşmanı İNGİLİZLER, Asr-ı saadetten beri Müslümanlara adavet ve husumet içerisinde olan Kur’an ve Peygamber (sav) düşmanı SİYONİST YAHUDİLER, Müslüman soykırımcısı FRANSIZLAR, Osmanlıyı sırtından hançerleyen ERMENİLER, Evangelist neoconlar ve bu gibi bütün şirk, küfür, zındıka, fitne, şer odakları ile takiyyeci (FETÖCÜLER) dessas (hadisi, sünneti ve mezhebleri inkar eden) ve onlara kanıp, peşlerinden giden AHMAK Müslümanlar güruhu var.

Ortaya konulmuş ve vizyona sürülmüş bu evrensel, uluslararası senaryonun, Ebu Cehil tarzı kurulmuş tuzağın, çirkin ve aşağılık tezgahın, oynanmakta olan oyunun, İspirtizma, sihir ve büyü gibi hilekar yöntemlerle safderun Müslümanların aldatılmaları gibi hadiselerin gerçek mahiyetini anlamaz veya görmemezlikten gelemeyiz.

Öyle dehşetli bir küfür, münafıklık, provokasyon ve fesat ile karşı karşıyayız ki; böylesi müthiş imtihanlarda ALLAH korusun “Tarafsızlık, lakaydlık ve nemelazımcılık; muhalif ve düşman tarafa destek olmak” gibi bir sonuç ortaya çıkartabilir.

Türkiye üzerinde oynanmakta olan alçak ve aşağılık oyunun bir benzeri yakın zamanda MISIR’da da oynandı.

İslam düşmanı Haçlılar, münafıklar ve ahmak Müslümanlar birlik haline gelerek; ” Müslüman kardeşler’in de hataları, suistimalleri, yolsuzlukları, adaletsizlikleri var, Mısır’ın yönetimini Diktatörlüğü, baskı rejimine sürüklüyor, dönüştürüyorlar v.b gibi” abartılı yalanlar, iftira ve kışkırtmalar, ayaklanma, propaganda, kaos ve algı operasyonları sonucunda masum Mısır halkını, “İslam Birliğine” -kendi ŞER ittifaklarından- çok daha düşman biri olan (ayni İSLAM deccalının olduğu gibi) SİSİ Firavununa teslim ettiler.

Bu işbirliği halinde ki Ulusal ve Uluslararası; “ŞER, KÜFÜR ve NİFAK koalisyon güçleri” masum ve mazlum Mısır, Filistin, Afgan, Yemen, Suriye, Irak, Libya v.b. gibi Müslüman halklarına kurdukları tuzağı, oynadıkları hain ve alçak planı, tezgahladıkları dessas darbe girişimlerini, “İTTİHAD-I İSLAM’ın” Bayraktarı, Lider Ülkesi olan Türkiye’de de uygulama gayreti içerisine girdiler.

ŞER CEPHESİNİN (Halkçılar, ırkçılar, Siyonist, mason, zındıka ve nifak komiteleri) bu adi, şerefsiz ve alçak planı -ALLAH fırsat vermesin- Türkiye de başarılı olursa bütün Dünya Müslümanlarının; İslamiyet düşmanı neocon hiristiyanların, Siyonist Yahudilerin ve Abdullah ibni Sebe’nin talebeleri olan Münafıkların, Firavun ve Süfyan taklitçilerinin esiri ve sömürgesi haline geleceğini asla unutmamalı, göz ardı etmemeliyiz.

Bediüzzaman Said Nursi gibi şevkat ve merhamet abidesi bir şahsiyetin ‘İSLAM BİRLİĞİ’ konusuna ne kadar hassas yaklaştığı, değer ve önem verdiğini aşağıda ki sözlerinden bir kere daha anlamaktayız:

-Sultan Selim’e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâm da ki fikrini kabul ettim. Zira o şark vilâyetlerini ikaz etti. Onlar da ona bîat ettiler. Şimdi ki Şarklılar, o zaman ki Şarklılardır. (…)

‘İhtilâf u tefrika endişesi,

SİNGAPUR’DA İSLAMİYET VE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ…

kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.

İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz,

ittihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.’

(Yavuz Sultan Selim)

Onun için de “İTTİHAD-I İSLAM” fikrinin, davasının Türkiye de ki bayraktarı, öncüsü, savunucusu ve Lideri olan Recep Tayyip Erdoğan ve ‘AK PARTİ’yi bütün ehl-i sünnet cemaat ve tarikatlar, sağduyu sahibi müslümanlar olarak desteklemeli, sahip çıkmalıyız. Bu sahibiyyet; bir siyasetçilik, partizanlık, tarafgirlik manasında değildir.

Çünkü, Yahya Kemal’in;

“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.”

Mısralarında destanlaştırdığı gibi bu millet; “son ordusudur İSLAM’ın.” vesselam.