Nurdan Haber

Galaksi Cehennemi

Galaksi Cehennemi
29 Ağustos 2018 - 11:36

Nurdanhaber – Prof. Dr. Zeki EKER

İHTİŞAMLI MASUM GECE MANZARASININ ARKASINDAKİ KORKUNÇ AMA HİKMETLİ GERÇEKLER

Romantikleri etkileyen, şairlere şiir yazdıran, düşünürleri düşündüren, Galaksimiz Samanyolu’nun bulutsuz gecelerde ortaya çıkan muhteşem ama masum görünüşü önceki yazımızda anlatıldı. Dünya üstündeki insanlarca tasvir edilen bu ihtişamlı masum görünüşün arkasında korkunç ama hikmetli gerçeklerin olduğunu astrofizik tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Hayal yırtan, düş parçalayan bu gerçeğe dikkat çekmek, Güneş ve Dünya’nın hangi tehlikelerden nasıl korunduğunu açıklamak, kıyamet gününe, cehennemin varlığına inanmayanlara, şüphesi olanlara, canlılık temel maddelerinin (elementlerin) fabrikası hükmünde olan Galaksimizin Dünya üstündeki biyolojik hayatı değil birkaç hafta, birkaç gün, birkaç saat belki saniyeler içinde yok edebilecek tehlikelerle dolu olduğunu anlatmak adına Güneş’i ve Dünya’yı Galaksimizin çeşitli yerlerine hayalen götürüp, Dünya üstündeki hayatın akibetini, neden ve nasıl yok olacağını modern astrofiziğin bilimsel bilgileri çerçevesinde gözden geçireceğiz. Akabinde, Galaksimizin hayata elverişli bölgesi içinde bile olsa Dünya’daki biyolojik hayatın hangi korkunç tehlikelerle karşı karşıya olduğunu tartışacağız.

MERKEZİ ŞİŞKİN BÖLGE GALAKSİMİZİN EN TEHLİKELİ YERİDİR!

Samanyolu’nun en korkunç ve en tehlikeli parçası merkezinde yer alan 6000 ışık yılı çapında kabaca küre şeklinde BULGE adı verilen şiskin bölgesidir. Şişkin bölge birim hacimdeki yıldız sayısı bakımından Galaksimizin en kalabalık yeridir. Genç ve yaşlı yıldızlar karışık halde bulunur. Genç yıldızların olması, yıldız teşekkülünün (stellar formation) bu bölge içinde de devam ettiğinin bir kanıtıdır. Demir ve diğer elementlerin bol bulunması bakımından bu bölgede Dünya benzeri gezegenlerin teşekkül etmeyeceğini, etse bile daha hayat (biyolojik canlılar) ortaya çıkmadan metalce zengin Jüpiter türü gezegenler tarafından parçalanacağını önceki yazımızda söylemiştik.

Şimdi, Galaksimizin merkezinde yer alan, BULGE adı verilen şişkin bölgesinin hayatı hemen yok etme kabiliyetine sahip bir cehennem gibi olduğunu anlamak adına Güneş’i gezegenleri ile bu bölge içine koyduğumuzu düşünüyoruz. Öncelikle, bu kadar kalabalık yıldız alanı içinde Güneş’in gezegenlerini muhafaza etmesi mümkün olmaz. Güneş’inden koparılmış, kalabalık yıldız alanında rastgele dolanan bir Dünya üstünde biyolojik hayatın devam etmesi mümkün değildir. Ama asıl tehlike, şişkin bölgenin merkezindeki 3.7 Milyon Güneş kütleli karadeliktir1. Galaksimizin merkezindeki bu devasa karadeliğin en birinci tehlikesi, şiddetli çekim alanı sebebi ile gezegenleri doğrudan tedirgin etmesi ve yıldızlarından koparmasıdır. İkinci tehlike, dev karadelik etrafında dolanan açısal momentum kaybı ile karadeliğe düşmekten kurtulamayan eşya, yani yıldızlar, gezegenler, gaz ve tozun yutulması anında etrafa yayılan gama ışınları ve X-ışınlarıdır. Bu tehlikeli elektromanyetik radyasyon ile birlikte şiddetli kozmik radyasyon (yüklü parçacıklar) tehlikesi de vardır. Sözünü ettiğimiz elektromanyetik ve kozmik radyasyon o kadar tehlikelidir ki, daha Dünya Güneş’ten kopmadan atom bombasının radyasyon etkisine benzer bir etkiyle Dünya’daki biyolojik hayatın tamamını bir anda yok olabilir.

GALAKSİMİZİN EN TEHLİKELİ İKİNCİ BÖLGESİ: HALO

İkinci en tehlikeli bölge Samanyolu yıldızlarının %1’ini ihtiva eden, Galaksimizin diskini ve şişkin bölgesini de içine alan küre şeklindeki devasa halo bölgesidir. Yıldızlar halo içinde homojen dağılmamışlar, öbek öbek kümelenmişlerdir. Kümelenmiş yıldızların şekli küresel olduğu için bu öbeklere küresel kümeler adı verilmiştir. Galaksi merkezinin etrafında eliptik yörüngelerde dolanan, binlerce hatta onbinlerce metalce fakir yaşlı yıldızların şekillendirdiği küresel kümelerden biri M80 küresel kümesinin Hubble Uzay teleskobu ile çekilmiş fotoğrafı Şekil 1 de görülmektedir. Yüzlerce küresel küme Galaksi merkezi etrafında farklı farklı eliptik yörüngelerde dolanırken, disk içinden geçerler (bkz Şekil 2). Küresel kümeler diskten geçerken yıldızlarından az bir kısmını diskte bırakırlar ve/veya diskten bazı yıldızları da beraberinde sürükleyebilirler. Sayıları nispeten çok az da olsa, halo içinde küresel kümelerinden koparılmış kendi halinde dolanan tek tek halo yıldızları da vardır.

Şekil 1 – Akrep Takımyıldızı doğrultusunda, yaklaşık 32000 ışık yılı uzaklığındaki adı M80 olan küresel kümesinin Hubble Uzay teleskopu ile alınmış fotoğrafı(Evreni Anlama serüveni2, sayfa 383)

Şekil 2 – Yüzlerce küresel küme Galaksimizin merkezi (şişkin bölge) etrafında farklı farklı eliptik yörüngelerde dolanırlar. Bir tam turunda her küme disk düzleminden iki sefer geçer (Evreni Anlama serüveni3, sayfa 455)

Halo içinde gaz ve toz kalmamış, Güneş ve Dünya henüz yok iken, milyarlarca yıl önce, Galaksi diskine düşmüş disk içindeki gaz ve toza karışmıştır. Gaz ve tozdan temizlenmiş haloda yıldız teşekkülü durmuş ve o zamandan bugüne biyolojik hayat için gerekli demir ve diğer elementlerin üretilmesi görevi diske devredilmiştir. Bu yüzden Halo içindeki yıldızların tamamı Güneş’ten daha küçük ve yaşlı metalce fakir halo yıldızlarıdır. Yıldız sayısı, galaktik gaz ve toz bakımından halo Galaksinin en sakin, neredeyse boş diyebileceğimiz bölgesidir. Gaz ve tozun neredeyse tamamı4 şişkin bölgede ve Galaksi diski içindedir. Şişkin bölgeye çok yakın olmamak şartı ile, Güneş’i halo içine koyarsak, kopma veya koparılma tehlikesi olmadan Güneş ve gezegenler birlikte olmayı sürdürebilirler. Haloda mevcut düşük yoğunluklu çok sıcak gazın ısı sığası (enerji kapasitesi) o kadar azdır ki, bir yumurtayı bile pişirmek mümkün değildir. Bu yüzden bu sıcak gaz içinde olmak Dünya’daki hayatı tehlikeye sokmaz. Haloyu tehlikeli yapan aslında halonun nerdeyse boş olmasıdır. Güneş’i gezegenleriyle birlikte halo içine koymak demek, küresel küme yıldızları gibi (Bkz Şekil 2) Güneş’in de Galaksi merkezi etrafında eliptik bir yörüngeye oturtulması anlamına gelir. Gezegenleri ile birlikte Güneş’in şişkin bölgeye yaklaşması ve yıldızların kalabalık olduğu disk bölgesinden geçmesinin sebep olduğu tehlikeden şimdilik söz etmiyor, Halonun biyolojik hayat için nasıl bir tehlike oluşturduğuna dikkat çekmek için Güneş’in Gezegenleri ile birlikte halo içinde gezdiğini düşünüyoruz.

Galaksimizin merkezinden ve diğer galaksilerden sürekli gelen, ve diskte ortalama her 50 yılda bir patlayan süpernovalardan kaynaklanan tehlikeli radyasyona karşı Dünya üstündeki biyolojik hayatı koruyacak etkili bir mekanizma yoktur. Halo içindeki konumuna, şişkin bölgeden ve diskten uzaklığına bağlı olarak, Dünya’da hayat birdenbire yok olmayabilir. X-ışınları ve morötesi (UV) radyasyon önce ozon tabakasını zayıflatır, hatta yok edebilir. Galaksi merkezinden, ve diğer galaksilerden gelen gama ışınları ve kozmik radyasyon denizlerdeki planktonları yok etmeye başlar. Güneşten gelen tehlikeli ışınlara karşı koruma görevi gören ozon tabakasının zayıflaması ve nihayet yok olmasıyla Güneş’ten gelen tehlikeli ışınlar da sürece yardımcı olur. Planktonların yok olmasıyla besin zinciri kırılır ve kopar. Sırasıyla yok olan canlı türleri neticesinde Dünya’da hayatı devam ettirmek mümkün olmaz.

DİSK İÇİ EN GÜVENLİDİR AMA DİSK İÇİNİN BAŞKA TEHLİKELERİ VARDIR

Toz ve gazın bol, manyetik alanların yoğun olması sebebiyle, Galaksimizin diski kozmik ışınlara ve tehlikeli radyasyona karşı en korunaklıdır diyebiliriz. Toz ve gaz yüksek enerjili fotonları saçar ve/veya soğurur (yutar, absorbe eder), manyetik alanlar kozmik ışınlara kalkan olur, yönünü değiştirir, etkisini azaltır. Şişkin bölgeye yakın olmamak şartı ile disk içinde herhangi bir yere yerleştirilen Güneş ve Dünya şişkin bölgeden ve diğer galaksilerden gelen kozmik ışınlardan tamamen halas olmasa bile, büyük ölçüde korunmuştur denebilir. Ancak, biyolojik hayatı tehlikeye sokacak başka tehlikeler vardır. Ne tür tehlikeler olduğunu anlamak için de Galaksimizin diskini daha iyi tanımalıyız.

Şekil 3 – Samanyolu diskinin kurgulanmış görüntüsü. 21 cm gözlemleri başta olmak üzere farklı dalga boylarında gözlem sonuçları kullanılmıştır. Geniş-açılı Kızılötesi Araştırma Kaşifi (WISE) adlı uydudan Samanyolu diskinin spiral yapısını destekleyici bilgiler (pembe noktalar) elde edilmiştir5.

Disk içinden gözlem yaparak diskin şeklini tahmin etmek hiç de kolay değildir. Görüşü engelleyen toz ve gaz yüzünden görünen ışıkta diskin içinden bakarak şeklini ve yapısını görebilmek mümkün değildir. Bir odada olup, diğer odaları ve evin şeklini görmemek gibi. Duvarların arkasını göremiyorsak (toz ve gaz yüzünden), diğer odalara gitme imkanımız da yoksa (çok uzak ömür yetmiyor), tek çare pencereden uzaklardaki evlere bakarak çok az bilgi ile kendi evinin şeklini tahmin etmektir. Ancak radyo astronomi ve kızılötesi astronominin gelişmesinden sonra tozdan etkilenmeyen uzun dalga boylu ışık (kızılötesi ve radyo dalgarı) kullanan teleskopların yardımıyla diskteki toz ve tozun ötesini görebilmek mümkün oldu. Şekil 3 de NASA astronomlarının en son bilgilerle kurgulanan Samanyolu diskinin spiral (sarmal) yapısı Geniş-açılı Kızılötesi Araştırma Kaşifi (WISE) adlı uydu gözlemleri ile test edilmesi görülmektedir. Yeni teşekkül etmiş, henüz toz içinde gizli, ancak kızılöte teleskopları ile görülebilen çok genç yıldız kümelerinin konumları diskin kurgulanan spiral yapısı ile uyum içindedir.

Spiral kollar hakkında, astronomlar çok tartışmışlar, nihayet diskte teşekkül etmiş yoğunluk dalgalarıdır diye hükmetmişlerdir. Yoğunluk dalgalarının en klasik örneği sestir. Ama galaksilerdeki yoğunluk dalgalarına en iyi örnek hız limitinin biraz altında seyreden polis arabasının sebep olduğu otobanda ilerleyen yoğunluk dalgasıdır. Hız limitinde veya biraz hızlı seyreden araçlar polis arabasını görünce hız keserler. Bu yüzden polis arabası ile birlikte giden bir yoğunluk dalgası otobanda oluşur. Arkadan gelen hızlı bir araç bu dalgaya ulaşınca hızını azaltır. Dalga içine girer; kalabalık bir araç topluluğu içinde kalır. Yavaş yavaş, dalga içinden geçer. Sürücü polis arabasından yeteri kadar uzaklaştığına inandığı noktadan sonra hızlanır, yoluna devam eder. Otobandaki araçlara göre farklı hızda ilerleyen böylesi bir yoğunluk dalgası galaksi kollarınının hareketini en iyi açıklayan örnektir. Yoğunluk dalgaları spiral kollar ise, yıldızlar da yoğunluk dalgası içine giren ve çıkan araçlardır. Sadece yıldızlar değil, toz ve gaz bulutları da yoğunluk dalgası içine girerler ve çıkarlar. Otobanda dalganın içine girip çıkan arabalar gibi yıldızlara birşey olmaz. Ama, devasa büyük ve esnek oldukları için dalganın içine girmesi ile birlikte toz ve gaz bulutları sıkışır. Bulut yeterince büyük ise, (bulutun kendi kendini çekme (self gravitasyon) kuvveti bulutun çökmesini engelleyen gaz basıncına galip gelirse) sıkışma bulutun çökmesini tetikler ve bulut çökmeye başlar. Artık yıldız oluncaya kadar çökmeyi durduracak başka bir fiziksel etki yoktur. Bulutun büyüklüğüne ve sahip olduğu açısal momentum miktarına bağlı olarak bir veya daha çok sayıda yıldız teşekkül eder, yani yaratılmış olur.

DİSK İÇİNDE BİR NUMARALI TEHLİKE, SÜPERNOVALAR

Önce büyük kütleli yıldızlar, daha sonra kütlesi küçük diğer yıldızlar teşekkül eder. Kütlesi büyük olan yıldızların ömürleri de kısadır. Örneğin, 20 Güneş kütleli bir yıldızın ömrü Güneş’in ömrüne göre 1000 kere daha azdır. Yıldız ışığının enerji dağılımını (yıldız tayfını) inceleyen astrofizikçiler, yıldızları temelde 7 sınıfa ayırmışlardır: O, B, A, F, G, K ve M sınıfı. Güneş G türünden bir yıldızdır. O türünden M türüne doğru yıldızların, kütleleri, büyüklükleri, sıcaklıkları azalmaktadır. Kütlesi Güneş’ten %60 veya daha az olan M türü yıldızların teorik ömürleri Galaksimizin, hatta kâinatın, yaşından büyüktür. Öyle anlaşılıyor ki, hidrojen yakma süresi Dünya yaşından (4.5 Milyar yıl) daha az olduğu için O, B ve A türü yıldızları, Sani-i Zişan, Adil-i Hakim, Yüce Yaradan biyolojik hayat için gerekli Demir ve diğer elementleri üretmek, diğer yıldızları da gökyüzünü süslemek, galaksileri şekillendirmek, ve nihayet muhtemel biyolojik hayata hamî olabilsinler diye yaratmıştır. Allah bilir, yıldızların bu kadar çeşitli olmasının bir muhtemel sebebi de yaratılışın sırlarını günün birinde çözmemize yardımcı olsunlar diye olabilir. Ancak, O türü yıldızların öncelikli görevinin yıldızlararası uzayı demir ve diğer elementler bakımından zenginleştirmek olduğunu söyleyebiliriz çünkü bu yıldızlar birkaç elli veya yüz milyon yılda tüm yakıtını bitirip süpernova olabilen yıldızlardır. O ve B türü yıldızlar galaksi içinde teşekkül ettikleri konumdan henüz ayrılmadan, yani daha spiral kol içindeyken süpernova olup etraflarını tedirgin ederler. Spiral kol içinde birkaç süpernovanın patlaması zaten sıkışık durumdaki gaz ve tozun daha da sıkışmasına sebep olur. Henüz teşekküle başlamamış yıldızların teşekkülünü tetikleyip spiral kollar içinde yıldız teşekkülünün hızlanmasına ve davam etmesine sebep olurlar. Kısacası yıldız evrimi ve süpernovalar periyodik tabloda demir ve diğer elementlerin üretilmesinde kullanılan mekanizmalardır. Bu yüzden, O türü yıldızlar biyolojik hayatın yaratılması için çok gereklidirler; ama buna karşılık yakınlarında Dünya gibi bir gezegene sahip Güneş gibi bir yıldız varsa, o gezegendeki tüm canlıları bir anda yok edebilecek en tehlikeli gök cisimleri sınıfından sayılırlar.

TEHLİKESİNDEN EMİN OLMAK İÇİN, BİR SÜPERNOVANIN UZAKLIĞI NE OLMALI?

Gehrels ve arkadaşlarının6 (2003) yaptığı hesaba göre biyolojik canlılar için sıradan bir süpernovanın ölümcül etki alanı 8-10 pc (parsek) (1 pc= 3.26 ışık yılı) dir. Teorik limit 30 ışık yılı uzakta patlayacak bir süpernovadan çıkan yüksek enerjili fotonlar (gama radyasyonu, X-ışınları ve UV) ve kozmik radyasyon (yüklü parçacıklar, muonlar, nötronlar) Dünya’yı Güneş’in zararlı ışınlarından koruyan ozon tabakasını %47 yok edebileceği için, Güneş’ten gelen morötesi ışınların iki misli artmasına ve biyolojik canlı türlerinin topluca yok olmasına sebep olabilir. Aynı problemi Güneş civarında farklı şartlar altında inceleyen Melott vd7 (2017), Galaktik manyetik alanların yönelim durumuna göre aynı ölümcül etkinin 50 pc (163 ışık yılı) uzaklığa kadar mümkün olduğunu söylemektedir.

Süpernova bu limitin (duruma göre 8-10 pc veya 50 pc) ötesinde olursa kurtulur muyuz? Yeterince uzak süpernovalar toplu ölümlere hemen veya daha sonra sebep olmaz, ancak iklim değişikliklerine, besin zincirinin kopmasına sebep olacak kadar tehlikeli olabilir. Öte yanda ölümcül olmayan süpernova kaynaklı gama ışınları ve kozmik ışınlar hücre DNA larına etki ederek mutasyonlara da sebep olabilirler. Fosil kayıtlarında karşımıza çıkan bazı türlerin toplu yok oluşu, veya türlerin birden bire çoğalmasının muhtemel sebepleri arasında süpernovalar da sayılmaktadır (Thomas vd 2016)8.

DİSKİN DÖNMESİ VE DÖNMENİN SEBEP OLDUĞU TEHLİKELER

Şekil 3 deki görüntü Samanyolu diskinin saat yönünde döndüğünü ima etmektedir. Ancak bu dönme katı cisim dönmesi gibi değildir. Galaksi merkezine yakın bölgeler daha hızlı, uzak olanlar daha yavaş dönmektedir. Hacda olduğu gibi. Kabe’ye yakın hacılar tavafın bir turunu çabucak bitirmelerine karşılık uzaktakilerin bir turu tamamlaması daha uzun sürer. Galaksinin kendi ekseni etrafında dönmesi de böyledir. Katı cisim dönmesinden farklı olan bu tür dönmeye astronomlar diferansiyel dönme derler. Galaksimizin dönmesi de bir çeşit diferansiyel dönmedir.

Güneş’in çekim alanında Güneş etrafında dolanan gezegenler gibi, Galaksi merkezinin çekimi altında hareket eden yıldızlar aslında ayrı ayrı yörüngelerde Galaksi merkezi etrafında dolanırlar. Bu yörüngelerde hareket eden yıldızların dolanma hızları, spiral kolların dolanma hızına göre farklılık gösterir. Toz ve gaz bulutlarının yörüngeleri de aynı kanuna (Kepler kanunları) uyar. Spiral kolların hızı da, yıldız, gaz ve tozun hızı da Galaksi merkezinden uzaklaştıkça azalır, ancak yıldız ve bulutların hızlarındaki azalma, spiral kollara oranla daha fazladır. Galaksi merkezine yakın dolanan yıldızlar, aynı yönde dolanan spiral kollar içine birçok kere girip çıkarlar, çünkü yıldızların dolanma hızı kolların dolanma hızından büyüktür. Galaksi merkezinden uzaklaştıkça hız farkı azalır, birlikte-dönme (co-rotating) uzaklığına ulaşınca dolanma hızları eşitlenir. Daha dış kısımlarda, yıldızların dolanma hızları o kadar yavaşlar ki, kolların galaksi merkezine göre dolanması yıldızlardan daha hızlıdır. Bu nedenle birlikte dönme çemberi üstünde olanlar hariç, diskteki yıldızların spiral kollar içine girip çıkmaları kaçınılmazdır. Şimdi düşünelim! Güneş’i Samanyolu diski içinde herhangi bir yere koymak demek, Güneş’i de Galaksi merkezi etrafında dolanan bir yörüngeye koymak demektir. Bu durumdaki bir Güneş diğer yıldızlar gibi spiral kollar içine girip çıkmaktan kurtulamaz. Ama, disk içinde öyle bir çember vardır ki, bu çembere biz co-rotating (birlikte dönme) çemberi adını verdik; Güneş bu çember üstünde olursa spiral kollar içine girip çıkmaktan kurtulabilir.

SPİRAL KOLLARA GİRİP ÇIKMAK TEHLİKELİ MİDİR?

Spiral kollara girip çıkan yıldızlar için herhangi bir tehlike de yoktur! Ancak bu yıldız Güneş ise müstesna! Çünkü Güneş’in etrafında gezegenleri, gezegenler içinde de Dünya vardır. Güneş’in spiral kollar içinden geçmesi, Dünya’daki biyolojik hayatı iki türlü tehlikeyle karşı karşıya bırakır.

BİRİNCİ TEHLİKE SÜPERNOVALAR

Kısa sürede süpernova olabilen O ve B türü yıldızlar spiral kolları hayat için tehlikeli yapar. Dünya’nın Güneş ile birlikte spiral kollar içinden geçmesi yakınında bir süpernova olma ihtimalini arttırmaktadır.

İKİNCİ TEHLİKE OORT BULUTUNUN TEDİRGİN EDİLMESİ

Oort bulutu Güneş’i zaman zaman ziyaret eden, çok büyük yörüngeli (Güneş etrafında dolanma periyodları 100lerce yıl olabilen) kuyruklu yıldızların kaynağı olarak, Jan Oort tarafından 1950 lerde önerilmiş bir sistemdir9. Güneş sisteminin ilk teşekkülü zamanlarından kalmış, dağlar büyüklüğünde, irili ufaklı henüz aktif olmayan (kuyruksuz) kirli-buz parçalarını ihtiva eden küresel bir yapıdır. Küresel olması gerekmektedir çünkü zaman zaman Güneş Sisteminin içlerini ziyaret eden kuyruklu yıldızların geldiği belli bir düzlem ve yön yoktur. Her yönden gelebilirler. Oort bulutundaki kirli buz parçaları kendi aralarında etkileşirler (gravitasyon) ve bazıları bu etkileşimler sonucunda Güneş sisteminin içlerine doğru fırlatılmış olurlar. Bu cisimler Güneş’e yeterince yaklaşırsa Güneş ışınları etkili olmaya, kirli buz erimeye ve buharlaşmaya başlar. Buharlaşan gazla birlikte buzdan kopan tozlar kuyruklu yıldızın arkasında uzamaya başlar. Kuyruğu olan bir yıldız gibi göründükleri için bu cisimlere kuyruklu yıldız denmiştir. Milyonlarca belki de milyarlarca soğuk büyük buz kütlesinden oluşmuş küresel şekildeki Oort bulutunun iç yüzeyi Güneş Sisteminin dışında, Pluto’nun çok ötelerinde 5000 AB uzaklığında (1 AB = Dünya-Güneş Uzaklığı = 150 milyon km), dış yüzeyi de en yakın yıldıza olan uzaklığın üçte birine kadar kabaca 100 000 AB yekadar uzanmaktadır.

Spiral kollar içinden geçmenin bir başka tehlikesi Oort bulutunun tedirgin edilmesidir. Güneş’i ziyaret eden kuyruklu yıldızların sayılarının artması anlamını taşır. 100 lerce 1000 lerce kuyruklu yıldızın Oort bulutundan Güneş Sisteminin içlerine doğru gönderilmesi Dünya’daki biyolojik hayat için Süpernovalar kadar olmasa bile, çok büyük tehlike demektir. Arka arkaya dağlar büyüklüğünde buz parçalarının Dünya’ya düşmesinin etkilerini hayal edebilirsiniz

BİRLİKTE DÖNME ÇEMBERİ ÜSTÜNDE/YAKININDA OLMAK TEHLİKEYİ BERTERAF EDER Mİ?

Disk düzleminde birlikte dönme (co-rotating) çemberi olarak tanımladığımız hipotetik olarak Galaksi merkezini kuşatan, hayata elverişli bölgeden farklı olarak kalınlığı olmayan10, öyle bir çember vardır ki, bu çember üstündeki bir yıldızın Galaksi merkezi etrafındaki dolanma periyodu, spiral kolların dolanma periyoduna eşittir. Bu çember üstünde veya bu çembere çok yakın yıldızlar galaksi merkezi etrafında spiral kollar ile aynı hızda dolanırlar, bu yüzden spiral kollara girip çıkmazlar, spiral kolun içindeyse hep içinde, dışındaysa hep dışında kalırlar. Birlikte dönme çemberi üstünde olmak, veya ona yeterince yakın olmak disk içinde olmanın iki muhtemel tehlikesini %50 ihtimal11 ile bertaraf edebilir. Çünkü bu çember üstündeki her hangi bir yıldız kabaca %50 ihtimal ile spiral kollar içinde değil ama arasında, yani süpernovalardan yeterince uzak olma şansları vardır.

SONUÇ

Galaksimize kabaca baktığımızda, onun demir ve diğer elementleri, yani Dünya’da yaşayan canlıların vücudundaki cevherleri üreten bir fabrika olduğunu söyleyebiliriz. Detaylı baktığımızda ise, gördüğümüz manzara şudur: Bu fabrikayı işlettiren Sani-i Hakim bu cevherlerin nihai amacı biyolojik hayat sahibi canlıların yaratılmasını o şekilde planlamıştır ki, türlü türlü tehlikelerle dolu bu fabrikanın en uygun yerinde ve en uygun zamanda canlıların meskeni Dünya’yı ve Güneş’i diğer yıldızları yarattığı yerde, spiral kolların biri içinde yaratıp, yarattığı yerde bırakmayıp, spiral kolların içine göre daha güvenli Orion-Cygnus kolu ile Sagittarius-Carina kolu arasında sakin bölgeye yerleştirmiştir. Güneş’in adı geçen bu iki kol arasındaki sakin bir bölgede yer aldığı NASA astronomlarının hazırladığı Galaksi diskimizin kollarının haritası üstünde açıkça görülmektedir (bkz Şekil 3).

Bu sonucu hazmetmek ve yorumlamakla ilgili olarak İslam bilim anlayışından haberi olmayan, veya Sani-i Alemi tanımak istemeyen seküler bilim anlayışını önde tutan günümüz astronomlarına Üstad Bediüzzaman Said Nursi’inin İslam bilim anlayışını hatırlatmak adına “Ey kozmoğrafyaefendi! Hangi tesadüf bu işlere karışabilir? Hangi esbabın eli buna ulaşabilir? Hangi kuvvet buna yanaşabilir? Haydi, sen söyle. Hiç böyle bir Sultan-ı Zülcelâl, aczini gösterip mülküne başkasını karıştırır mı? Bahusus kâinatın meyvesi, neticesi, gayesi, hülâsası olan zîhayatları başka ellere verir mi? Başkasını müdahale ettirir mi? Bahusus o meyvelerin en câmii ve o neticelerin en mükemmeli ve zeminin halifesi ve o Sultanın âyinedar bir misafiri olan insanları başıboş bırakır mı? Ve onları tabiata ve tesadüfe havale edip haşmet-i saltanatını hiçe indirir mi? Kemâl-i hikmetini sukut ettirir mi?” ikazının ne kadar yerinde olduğu açıkça görülmektedir.

Zeki EKER, Prof.Dr.

Akdeniz Üniv. Fen Fakültesi.

Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü,

Antalya

 

1 Theo Koupelis, Evreni Anlama Serüveni, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, Ekim 2017, Sayfa 462

2 Theo Koupelis, Evreni Anlama Serüveni, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, Ekim 2017, Sayfa 383

3 Theo Koupelis, Evreni Anlama Serüveni, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, Ekim 2017, Sayfa 455

4 Varlığı X-Işın teleskoplarıyla tepit edilen milyonlu derecelerdeki sıcak gazın miktarı Halo kütlesi içinde çok azdır ihmal edilebilir.

6 Gehrels,N.,Laird,C.M.,Jackman,C.H.,Cannizzo,J.K.,Mattson,B.J.,and Chen,W. 2003, The Astrophysical Journal, vol. 565,s.1169

7 Melott,A.L.,Thomas,B.C.,Kachelriess,M.,Semikoz,D.V.,and Overholt,A.C. 2017, The Astrophysical Journal, vol. 840,s.105

8 Thomas,B.C.,Engler,E.E.,Kachelriess,M.,Melott,A.L.,Overholt,A.C.,and Semikoz,D.V. 2016, The Astrophysical Journal Lett., 826,L3

10 Galaksimizin hayata elverişli bölgesini içiçe iki çember, yani kalınlığı olan bir halka ile tarif ettiğimizi hatırlayalım.

11 Böyle bir çemberin yarısı sprial kollar içinde, yarısı spiral kollar arasından geçtiğini düşünüyoruz.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )